Başka bir dünya mümkün...
Her yıl Davos ekonomi zirvesi vesilesiyle yayınlanan “Oxfam Raporu” dünyadaki eşitsizliği gözler önüne seriyor.
Geçtiğimiz günlerde yayınlanan raporda görülen en çarpıcı rakam “26 kişinin servetinin dünya nüfusunun yarısının servetine eşit olduğu”dur.
Bu eşitsizlik denkleminde “en zenginlerin sayısı 2017 yılında 43, 2016 yılında ise 63” idi.
Yani eşitsizlik giderek uçurum, hem de çok derin bir uçurum oluyor. Yine aynı rapora göre geçen yıl dünyada 2200 milyarder servetlerine her gün 2,5 milyar dolar eklediler.
Raporda başka çarpıcı rakamlar da var.
- 2 bin 153 kişinin serveti 4.6 milyar kişinin mal varlığına bedel.
- Dünya nüfusunun %1’ini oluşturan en zenginler 7 milyar, yani dünya nüfusu kadar kişinin mal varlığından 2 kat daha büyük servete sahip.
- Gelecek 10 yılda zenginlerden binde 5 daha fazla vergi alınsa 117 milyon işsize yeni istihdam yaratılabilir.
Bence sorunun çözümü zenginlerin daha fazla vergi vermesi değildir. Bu yalnızca mevcut kurulu düzene rötuş yapmak olur.
Aslolan zenginlerin daha fazla zenginleşmesi, fakirlerin de her geçen gün daha fazla fakirleşmesinin önlenmesidir.
İnsanlığın yüzlerce yıl önce yerleşik yaşama başladığı ve böylece toprağı kullanarak üretime geçtiği, bu amaçla üretim aletlerini keşfettiği yıllardan itibaren ortaya çıkan artı değer hep belli ellerde toplanmıştı.
Bu adaletsizlik daha ilk çağlarda insanlar arasında eşitsizliği de beraberinde taşıyordu. Ama eşitsizlik ilerleyen yüzyıllarda artarak devam etti.
İlkel toplumdan itibaren sırasıyla ortaya çıkan köleci toplum, feodal toplum ve kapitalist toplum sömürüye dayalı toplum yapılarıdır.
Ama bütün bu sömürüye dayalı, adaletsiz toplumlarda dünyadaki eşitsizlik hiç bu kadar çarpıcı değildi.
Düşünün sadece 26 kişinin serveti, dünya nüfusunun yarısının mal varlığına eşitlenmiştir. Trende baktığımız zaman da bu sayı her geçen gün 15-20 kişi azalıyor. Bu gidişle önümüzdeki birkaç yılda dünyanın en zengin kişisinin serveti dünya nüfusunun yarısının mal varlığı kadar olacak.
Böyle bir dünya yaşanabilir olamaz.
Küresel ısınma ve iklim değişikliklerinin temel nedeni insanlığın bu gemlenemez kar, daha çok kar hırsıdır.
Göçlerin, güneyden kuzeye, ya da doğudan batıya yaşanan göçlerin ana nedeni işte bu eşitsizliktir. Genelde en zenginlerin yaşadığı kuzey ve batı ülkelerine, en fakirlerin yaşadığı güney ve doğu ülkelerinden aşırı göç yaşanmaktadır.
Üstelik bu insanların çoğu ölüm yolu olarak bilinen zor ve pahalı yolları seçiyorlar. İnsan tacirlerine tüm birikimlerini kaptırma, ya da Akdeniz’in dibini boylama pahasına daha iyi bir yaşam için yola çıkıyorlar.
Dünya bu eşitsizliği daha fazla taşıyamaz. Dahası taşımaması gerekir. Bu kadar büyük eşitsizlik zenginlerin gönüllerinden kopacak birkaç kuruş daha fazla vergi ödemesi ile ortadan kaldırılamaz.
Öyleyse “başka bir dünya mümkündür”. Bizim istediğimiz sömürünün ortadan kalkacağı, üretenin yöneten olacağı yeni bir düzendir.
Dünyanın önemli oranda kaynağının savaş sanayisine değil, iklim değişiklerinin önlenmesine ayrılacağı yeni bir dünya istiyoruz.
Dünyada bütün insanların kendi yurtlarında karınlarının doyacağı, ısınma ve barınma probleminin yaşanmayacağı, herkesin iş ve aş bulabileceği böylece ölüm yolları denen göç yollarına düşmeyeceği yeni bir dünya kurmalıyız.
Bunu yapmadan eşitsizliği ortadan kaldıramaz, dünyanın temel sorunlarını çözemeyiz.
Başka bir dünya mümkündür ve bu başka dünyayı da yaratacak olan yine insanlığın kendisidir.