1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Başka Denizler, Başka Kentler ve Yazma Dürtüsü
Başka Denizler, Başka Kentler ve Yazma Dürtüsü

Başka Denizler, Başka Kentler ve Yazma Dürtüsü

250,000 ölüm, akıl almaz bir yıkım karşısında, Japonya yüzünü hırs, nefret ve intikam yerine; farklılıklara, barışa, ortak umutlara dönerek, çocuklara daha güzel bir gelecek kurmayı hedeflemiş.

A+A-

Ekin Tulga
[email protected]

On günlük Japonya gezisi sonrası eve dönüş yolundayız. Rusya’nın doğusu ile Alaska’yı bağlayan Bering Denizi üzerinde yazmaya başladım. Yıllardır elime kalemi almamış biri olarak ortaya çıkacak makaleden en az sizin kadar habersizim. 

Bir yazma dürtüsüyle birlikte eyleme geçtim. Bu gezi birçok yönden bizi etkileyen bir yolculuk oldu, sadece mimari ve tarihsel açılardan bahsetmiyorum, kültürel olarak alışık olduğumuz mekânlarla Japonya arasında bir uçurum vardı. Yazmaya başladım çünkü unutuyoruz. Biz unutuyoruz. Klişe haline gelen ‘geçen günkü yediğimiz yemek’ muhabbetindeki unutmaktan bahsetmiyorum, yaşadığımız önemli olayları unutuyoruz. Belki zihnimiz günün sonunda bizi korumak için bunu yapıyor ama sonuç böyle. 

Ne var ki bunda?’ dediğinizi duyar gibiyim. ‘Anı yaşıyoruz işte’. Anda kalmanın önemini kavramak ile birlikte, hatırlamanın esas olduğunu iddia ediyorum. Birazdan bu konuyu irdelemeye çalışacağım.

Japonya gezimizde Tokyo, Fujikawaguchiko, Kyoto, Hiroşima, Kanazawa, ve Tokyo rotasını takip ettik. Tokyo ve Kyoto bir bölgesinden diğerine A’dan Z’ye değişebildiğinden, o iki şehri bu yazıya sığdırmaya çalışmayacağım. Gezinin belki de en az dikkat çeken yerlerinden birine, Hiroşima’ya değinmek istiyorum. Hiroşima’ya Japonların Shinkansen (batıda yaygın kullanılan adıyla ‘bullet train’) dediği hızlı trenlerini kullanarak iki aktarmayla Osaka ve Okayama üzerinden vardık. Orada bulunduğumuz hafta Japonya’da ‘Golden Week’ yani ‘Altın Hafta’ idi. Altın Hafta dört ulusal tatilden oluşurken, 29 Nisan - 5 Mayıs arasındaki haftaya denk gelen Shōwa Günü, Anayasa Anma Günü, Yeşil Alan Günü ve Çocuk Bayramı'nı kapsamakta. Hiroşima’ya 5 Mayıs’ta Çocuk Bayramı’na denk gelen günde varmıştık. Aynı gün Hiroşima'da çiçek festivali de düzenleniyordu. Tüm sokaklar cıvıl cıvıl, şehir çeşitli sanatçıların düzenlediği gösterilerle parlıyordu. 

1945’de ABD’nin Hiroşima ve Nagazaki’ye attığı atom bombaları sonucu 10 binlerce hayat acılar içinde yok olmuştu. - Ölen nüfusun yüzde 30'una ve ek olarak ciddi şekilde yaralanan yüzde 30'a denk gelen oranlara sivil idareciler ve kurtarma grupları da dâhil edilmiştir (1). Nehir kıyısında Deniz’le yürürken saat 08:15 - 6 Ağustos, 1945 tarihinde hapsolmuş bir binayla karşılaştık. Bu bina Hiroşima Barış Anıtı Müzesi (Genbaku Dome) idi. Genbaku Dome, patlamadan sonra ayakta kalan tek yapıymış. Tüm görkemiyle o günkü haliyle karşımızda duruyordu. Biz Hiroşima’ya gelmeden bitkinin yetişmediği, gri, savaş kokan, harap olmuş bir şehir bekliyorduk. Şehir bizi bir hayli şaşırtmıştı. Dört köşesi ağaçlarla çevrili, kuş seslerini kalbimizde duyduğunuz muhteşem bir şehirle tanışmıştık. Meydanlarında o kara günü hatırlatacak muhteşem heykeller barındırırken, hiç sönmeyen Barış Ateşi ise insanın tüylerini ürkütecek cinstendi. Hiroşima, kalıcı ve samimi barışın insanı sevmekten geçtiğini ve barışın çok emek istediğini hatırlatıyordu bizlere. 

‘Do not take peace for granted’ -Barışı çantada keklik saymayın- mottosu ile şehir kendini yeniden inşa etmiş.  250,000 ölüm, akıl almaz bir yıkım karşısında, Japonya yüzünü hırs, nefret ve intikam yerine; farklılıklara, barışa, ortak umutlara dönerek, çocuklara daha güzel bir gelecek kurmayı hedeflemiş. Yaşanan her şeye rağmen o güzel çiçeklerin ortasında Hiroşima Dünya’ya ışık saçıyor. 

Hatırlamak, belki de değişebildiğimiz oranda anlamlı. Dengenin ne kadar hassas bir terazi üzerinde kurulduğunu oradayken hissetmemeniz mümkün değil. Bugün hemen yanı başımızda Filistin’de yaşanan kıyım ve çoğumuzun gündelik hayatındaki umutsuzluğu üzücüyken, umursamazlığı ise insanlık adına utanç verici. Kyoto’dan bahsetmeyeceğimi söylemiştim ama bu anekdotu eklemek zorundayım: Nishiki Market civarlarında yürürken bir kalabalıkla karşılaştık. Yaşlıların çoğunlukta olduğunu görebildiğimiz bir kalabalık ‘No to Nukes’ -Nükleere hayır- ve ‘Stop the War’-Savaşı durdurun- pankartlarını taşıyarak yürüyordu. Şehir birkaç dakikalığına da olsa bölge bölge savaş karşıtı protestolarıyla çevreleniyordu. Binlerce mil öteden bir insanın acısını hissedebilmek büyük bir onur. Eğer insanlığı ve yaşadığımız Dünyayı, -kusurlarıyla- medeniyeti ileriye götürebilmek istiyorsak, önemsemek ve özen göstermek ilk yapacağımız işlerden olmalı. Yan komşumuzun evi yanarken, nasıl rahat uyuyamıyorsak, yanı başımızdaki bir ülkede yaşanan vahşete de gözümüzü kapatmamalıyız. Eğer kapatırsak, içimizdeki çocuğu öldürmemizin yanında, yarın bizim başımıza benzer şeyler geldiğinde başkalarından farklı bir tutum beklememiz de gülünç olacaktır. Sting, soğuk savaşın en çetrefilli geçtiği dönemlerde ‘Russians’ diye bir şarkı bestelemişti. Bir kısmını aşağıya bırakıyorum.

If the Russians love their children too

How can I save my little boy from Oppenheimer's deadly toy?

There is no monopoly on common sense

On either side of the political fence

We share the same biology, regardless of ideology

Believe me when I say to you

I hope the Russians love their children too.

/

Eğer Ruslar da çocuklarını seviyorsa

Oppenheimer’ın ölümcül oyuncağından küçük oğlumu nasıl koruyabilirim?

Mevzu bahis ortak akıl ise, orada tekel yoktur

Siyasi çitin her iki tarafında da

ideolojilerimizden bağımsız olarak, aynı biyolojiyi paylaşıyoruz,

Bunu söylerken inan bana

Umarım Ruslar da çocuklarını seviyordur.

Bugün benzer mısraları sadece Filistin’deki çocukları kurtarmak değil, kendi haysiyetimizi ve insanlığa olan güvenimizi yeniden inşa edebilmemiz için de hatırlamamız esas. Savaşı savaşla durduramazsınız, şiddeti şiddetle yenemezsiniz. Çiçek kokuları, kuş sesleri ve yanan barış ateşi ile Hiroşima bunun Dünya üzerindeki en güzel örneği olabilir. 

İnsanlar yüzlerce yıl Hiroşima’da hiçbir şeyin yetişemeyeceğine inanmışlardı, o büyük felaketten sonra 170 ağaç kurtulmuş. 79 yıl sonra bu ağaçlar hâlâ büyüyorlar. ‘Green Legacy Hiroshima’ projesi (3), o ağaçlarda yetişen tohumları Dünyanın farklı bölgelerine göndererek, bizlere inanılmaz bir umut aşılıyor. Projenin ortak kurucularından Tomoko Watonobe’nin sözleriyle… 

‘we hope the trees can deliver the message to people,
we as people have the power to recover and survive’.

/

‘Umarız ki hayatta kalan ağaçlar insanlara bu mesajı iletebilir,

insanlar olarak biz yaralarımızı sarma ve hayata tutunma gücüne sahibiz.’
 

Kaynakça:

  1. Oe, Kenzaburo. “The Effects of Atomic Bombs on Hiroshima and Nagasaki| The Atomic Bombings of Hiroshima and Nagasaki | Historical Documents.” The Effects of Atomic Bombs on Hiroshima and Nagasaki| The Atomic Bombings of Hiroshima and Nagasaki | Historical Documents, https://www.atomicarchive.com/resources/documents/bombing-survey/section_II.html. Accessed 20 May 2024.

 

  1. Watanabe, Tomoko. “The trees that survived the bombing of Hiroshima.” BBC, BBC, 28 April 2020, https://www.bbc.com/news/av/stories-52459140. Accessed 20 May 2024.

 

  1. Green Legacy Hiroshima グリーン・レガシー・ヒロシマ, https://glh.unitar.org/. Accessed 22 May 2024.
Bu haber toplam 860 defa okunmuştur
Gaile 509. Sayısı

Gaile 509. Sayısı