1. YAZARLAR

  2. Mert Özdağ

  3. Başka yollar bulmak lazım şimdi
Mert Özdağ

Mert Özdağ

Başka yollar bulmak lazım şimdi

A+A-

Bu güne kadar UBP’nin dünyayı okuma konusunda, Kıbrıs sorununa bakışı noktasında çok net bir algı sorunu vardı, bunu hükümet ettikleri dönemde yaşadık, şimdi de yaşıyoruz.
Hala eskilerden kalmış sözler, kalıplaşmış statik klişe siyasetlerin ürünü sloganlar bu iki partinin penceresi olmaya devam ediyor…
Deyim yerindeyse değişmeyen-değişemeyen bir sağ cenah var karşımızda!  Hala Denktaş döneminden kalma kalıplaşmış cümlelerle 2020’nin Kıbrıs sorununa ilişkin cümleler kurmaya çalışıyorlar.
Eskimiş, tutmamış, sonuç vermemiş bir tekrarı her kriz döneminde ısıtıp önümüze koymaktan haz duyuyorlar.
Savaş kırıntısı siyasetleri, korku, güvensizlik içe kapanmışlığı daha da körüklemekten başka işe yaramıyor.
Bu güne kadar söyledikleri en büyük yalanı, “KKTC bağımsız bir devlettir” yalanını ısrarla ‘siyasi bir alternatif’ olarak ileri sürmekten sıkılmıyorlar. Üstelik Türkiye bile bunu dillendirmekten vazgeçmişken…
Hal böyle olunca da merkez sağdaki pozisyonlarını artık terk ederek daha sağa, sağın da sağına kaymaktan başka çareleri kalmıyor. Yani radikalleşiyorlar…

Eğer Akıncı ve Anastasiadis’in denemelerinden de bir sonuç alınamazsa (ki henüz alınamadığı anlaşılıyor) KKTC’nin bağımsızlığını filan konuşmayacağımız çok aşikar.
Zaten sürecin her krize girdiği dönemlerde dönemin UBP liderliği eliyle başlatılan ilhak tartışmalarının alevlenmesinden bunu çok rahat görebilirsiniz.
Zira liderler her gerildiğini patlak veren ‘ilhak’ söylemleri tesadüf olamaz.
Eğer KKTC denen yapı “bağımsız” bir devlet olsaydı ve gerçekten tanınma gibi bir gailesi olsaydı; böylesi kriz günlerinde bağımsızlık konuşulur, bu konu tartışılırdı.
Ancak herkesin de görebildiği gibi bağımsızlık yerine ilhak gündeme geliyor ki; bu da bir rastlantı olamaz elbette…

                                                                 *  *  *
Gelinen aşamada Türkiye’nin Kıbrıs’ta yeni bir devlete hazır olmadığını okumak zor değil.
Zira masanın kurulu olduğu günlerde Saray eliyle getirilen 4 özgürlük konusu, garantilerden asla taviz verilemez tavrı ve Saray’ın Enosis meselesini bahane ederek ortaya koyduğu orantısız tepki Türk tarafının şu aşamada yeni bir devlet kurmaya yakın olmadığını gösteriyor.

Hatırlayın bu Saray’ın sağ çıkışlarını unuttunuz mu? Pile’deki maça bile “KKTC bayrağı yoksa gitmem” diyen ben miyim? Bu ve buna benzer çıkışları hepimiz unuttuk mu?

Bunu yeni olası müzakere süreci ihtimali öncesinde de görüyoruz üstelik…

Uzlaşı yerine karşıtlık, diyalog yerine didişme, diplomasi yerine küskünlük…

Çokça şikayet, çokça bıkkınlık hali. Ve herkesle bir kavga havası…
Elbette ‘Rum tarafında her şey tamamdır’ demiyorum.
Güney de çözüme hazır bir tavır sergilemiyor.
Hatta bunu en başından beri çok net gösteriyor.
Ancak bizi ilgilendiren kuzeyin tavrıdır, kuzeyin duruşudur.

Müzakerelerin durduğu, krizin il başladığı dönemi hatırlayın!
Saray’ın Enosis çıkışı ile başlayan gerginlik siyaseti yazımın başında bahsettiğim sağ partilerin daha da sağa, hatta radikal sağa kayması ile boşalttığı merkez sağa oturma- o alanda siyaset yapma tavrı olarak yorumluyorum.
Zira çözümü isteyen, federal birleşmeyi savunan ancak Kıbrıs Türk halkının bağımsızlığını, milli değerlerini de önemseyen bu duruş  aslında merkez sağa yaslanan bir siyasetti…
Bunu eleştirmek, ya da kötü göstermek için söylemiyorum.
Tam aksine Kıbrıs Türk sağının boşalttığı bu alanın Saray tarafından müzakere masasının yıkıldığı dönemde hakkıyla doldurulduğuna işaret etmek adına bunları yazıyorum!
Elbette Saray’ın zaman zaman fazlaya kaçan tepkisini haksız bulmuyorum, kimi zaman haklıdır.
Ancak dozunda fazlalık vardı, hepsi bu…
                                                                 *  *  *
Diyelim ki çözüm müzakereleri yeniden ivme kazandı ve süreç referanduma yol aldı.
Çok da radikal olmayan bir sağcı iseniz, siz bu süreçte Saray’ın sözlerine mi güvenirsiniz, yoksa radikalleşen ve artık bu sistem için saçmalamaya başlayan sağdaki diğer liderlere mi?
Ben olsam Saray’ı dinler, onun sözüne bakarım.
Zira Saray tam da merkez sağa yönelik siyasetleri ortaya koyup çok daha geniş bir kesimden, hatta oy almadığı kesimden destek alacak bir siyaset izliyordu o yıllarda... Kim bilir belki de artık federal Kıbrıs'ın bir lideri olmak yerine 2020 sonrası “KKTC'nin Cumhurbaşkanı” olmayı düşlemeye başlamıştır… Sağa yanaşma da bir çeşit seçim stratejisi olabilir.
                                                                 *  *  *
Peki çözüm cephesi?
“Zeytin dalı” ile başlayan bir sürecin Enosis’le devam etmesi hatta doğalgaz inatlaşmasına kadar da ilerlemesi, savaş-çatışma tamtamları, tabii ki kaygılandırıyor herkesi… Ama en çok da federalistleri…
Kaygı içindeki federalistlerin yeni bir çıkış yapması gerektiğine inanıyorum.

Çünkü müzakerelerde masanın yıkıldığı dönem “sağ”, siyasetsiz kalındığı dönem Türkiye ile didişerek “daha sol” giden Saray’ın siyasetinin bizi nereye taşıyacağı meçhul!

Barışa yürünen yol çökmüşse eğer, başka yollar bulmak lazım şimdi.

Usanan, bıkan, sıkılan çekilebilir, hiç sorun değil.

Döneme göre hareket eden de bizi ileriye taşımaz, bu kesin…

Ancak barış mücadelesi hiç bitmez.  

Ve barış mücadelesi her sene bir başka tavırla/siyasetle de yürünmez, yürütülmez…

Hele hele de seçim güdüleri ile heba edilmez…

Bilmem anlatabildim mi?

 

Bu yazı toplam 1775 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar