1. YAZARLAR

  2. Neşe Yaşın

  3. BAŞKALARINI ANLAMAK
Neşe Yaşın

Neşe Yaşın

BAŞKALARINI ANLAMAK

A+A-

 

İnsanın insana düşmanlığı belki de bu dünyanın en önemli meselesi. En sevdiklerimize, en yakın olduklarımıza bile düşman olma potansiyeli taşıyoruz. Hatta en sevdiklerimize düşmanlık duyma olasılığımız daha fazla. Düşmanlık korkudan doğuyor çünkü. Birisinin bize zarar verebileceğini düşünürsek ondan korkarız ve düşmanlık duyarız ona. En sevdiklerimiz bizi en yakından tanıyanlar, hassasiyetlerimizi, kırılgan noktalarımızı içerden bilenlerdir. En sevdiklerimiz en mahrem sırlarımızın sahibidirler. Bize çok öfkelenirlerse en büyük zararı onlar verebilirler.

Korkunun en önemli nedeni bilememektir. Bilemediğimiz için korkarız. Bilememenin nedeni ise iletişimsizlik ya da yanlış iletişimdir çoğu zaman. İletişimsizlik bilgi boşlukları getirir ve zihnimiz doldurur bu boşlukları. Kendi hikayemizi yazarız bize kendini anlatmayan biri için. İnsan kendini bile anlayamaz kimi zaman gerçi. Yine de anlayabilmek için ipuçları onda gizlidir. Yanlışlarımızı, kendimizin bile utanç duyduğu yanlarımızı itiraf etmekten, bir başkasına söylemekten çekiniriz. Bazen o kadar ağır gelirler ki değil bir başkasıyla paylaşmak, zihnimiz bir köşeye itip bırakmak ister onları.

Dünyanın kaderini kalp kırıkları belirliyor biraz da… Haysiyet kavgaları, adaletsizliğe isyan, kandırılmış olmanın verdiği öfke, küçük düşürülmek, önemsenmemek… Hem kişisel hem de toplumsal düzlemde hayati önemde meseleler bunlar.

Hiç de iyi referanslar almadığımız bir kişiyle tanışınca şaşırırız kimi zaman. Bu insan bir biçimde bize kendini ifade edebilmiş ve onu anlayabilmişizdir büyük olasılıkla. Başkalarının ona neden düşman olduğunu, bu negatif duyguların nereden kaynaklandığını düşünmeden edemeyiz. Doğru iletişimdir belki de her şeyi değiştiren.

Her insan geçmişten bugüne taşıdığı düğümlerle dolu… Çocukluktan beri canımızı acıtan pek çok şey bir düğüm atabiliyor içimize. Bazen kaçmak istiyoruz sadece. Hayatın bin bir zorluğu ile didişirken çok daha minör görünen meselelerle uğraşmak istemiyoruz. Bazen de zaten çözemeyeceğimizi düşündüğümüz bir meseleden kaçıp uzaklaşmak istiyoruz.

Fena halde canımızı sıkar kimi insanlar. Yaptıklarını onaylamamızın mümkün olmadığını düşünürüz. Başkalarına zarar veriyor, hayatın güzele, adil olana doğru akışını engelliyorlar çünkü. Kimi insanlar kendilerine bile zarar verme ustasıdırlar. Olumsuz, yıkıcı bir enerji ile doludurlar. Kendilerini sevmedikleri için başkalarını da sevemezler. Böylelerini hemen tanıyabileceğimiz gibi bir maskenin altına gizledikleri gerçek yüzlerini geç fark edebiliriz.

İnsan kendine karşı acımasız bir eleştirmen olabilir. Çok da kötü değildir bu. Yine de kendine bile merhametli olamayandan bir başkasına merhamet göstermesini bekleyemeyiz. Kendi yaralarını iyileştirmeyi başaramayan insanlar onların acısıyla bir başkasını yaralayabilirler. Yaraları iyileştirmek mümkün değildir çoğu zaman ama onların bilincinde olup en azından bizi acıtacak biçimde üstlerine gitmekten, yaralı yeri bir yere çarpmaktan sakınabiliriz kendimizi.

Başkalarına karşı tutumlarımız grup dinamikleriyle belirleniyor çoğu zaman. Bizden olmayanlar ve lanetlenmesi gerekenlerin uzun bir listesi oluşuyor. Ait olduğumuz ya da yakınlık duyduğumuz bazı gruplar bir kişinin üzerini çizmiş hatta onu lanetlemiş oluyorlar. Bu insana markalar takılıyor, hakkında paylaşılmış bir hikâye oluşuyor ve onunla iletişime geçmemiz bile bizim tarafa ihanet sayılıyor.

Oysa kendi kişisel değerlendirmemiz için bir alan bırakmaktır en doğrusu. Çoğu hikayeler yalan yanlış bilgilerle kurulmuştur ve bilinmeyen bir faktör bütün tabloyu değiştirebilecektir.

Dinlemek gerekir kızgın olduklarımızı… Hem de uzun uzun dinlemek… Kimi insanlar kendilerini iyi ifade etmeyi beceremezler ama… Kimileri ise öyle laf cambazıdırlar ki türlü rezilliklerine rağmen gönlümüzü çelmeyi başarırlar.

İletişim sadece sözlerle gerçekleşmez ama. Bir insanın bakışları, beden dili, yaptığı küçük jestler de dahildir buna.

Bazen bir insanın gözlerinde o kırılgan çocuğu görürüz ve merhamet dolar içimiz. Bir çaresizliği görürüz bazen. Koşup sarılmak gelir içimizden ama beceremeyiz.

Kendi hayat hikayemizi başkalarıyla kurduğumuz iletişim belirlemektedir oysa.

Bu yazı toplam 3393 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar