1. YAZARLAR

  2. Ünal Fındık

  3. Baskılar Şimdiden Başladı
Ünal Fındık

Ünal Fındık

Baskılar Şimdiden Başladı

A+A-

Son günlerde hem güneyde, hem de BM ve AB’de Kıbrıs müzakerelerinin yeniden başlaması için bir hareketlilik görülüyor.

Temmuz 2017 Crans Montana’dan bu yana buz dolabında duran Kıbrıs müzakereleri belli ki kısa bir süre içinde buz dolabından alınacak ve taraflar yeniden müzakere sürecine başlayacak.

Şubat 2023’de başkan seçilen Nikos Hristodulidis Kıbrıs müzakerelerinin yeniden başlaması için ciddi bir çaba ortaya koydu. Önce üyesi olduğu AB’nin kapısını çaldı. AB’den Kıbrıs müzakerelerine aktif destek ve katılım için talepte bulundu.

AB bu konuda Hristodulidis’e BM sürecini işaret etti. AB, Rum lidere “BM süreci dururken bizim yeni bir süreç başlatmamız mümkün değil, siz var olan ve selefiniz Anastasiadis tarafından  buz dolabına kaldırılan BM sürecini aktifleştirin” dedi.

Bunun üzerine Hristodulidis karşı olmasına rağmen BM sürecini ilerletmek için hazır olduğunu ve müzakerelerin Crans Montana’da kaldığı yerden devam edebileceğini açıkladı.

Bu açıklamanın ardından BM perde gerisinde bazı girişimlere başladı. Anlaşılan önümüzdeki günlerde bu girişimlerin perde gerisinde değil, doğrudan kamuoyu önünde gerçekleşeceğidir.

BM genel sekreter yardımcısı Miroslav Jenka önümüzdeki günlerde Kıbrıs’a bir ziyaret yapacağı ve liderlerle ayrı ayrı görüşeceği bu görüşmede taraflar arasında yakınlaşma olup olmadığına bakacağı basına yansıdı.

Kuşkusuz Jenka sadece Kıbrıs’taki liderleri değil, garantör ülke liderlerini de bir biçimde yoklayacak diye düşünüyorum. Çünkü BM Kıbrıs’ın kuzeyinde kimin söz sahibi olduğunu gayet iyi biliyor.

Türkiye’de Mayıs ayında yapılan cumhurbaşkanlığı seçimini bir kez daha Erdoğan kazandı. Erdoğan yeni dönemde iki önemli siyaset değişikliği yaptı. Ekonomi ve dış politikada önceki dönem yapılan yanlışları terk ederek yeni maliye bakanı Mehmet Şimşek’in ifadesiyle “ekonomide rasyonel politikalara” dönme kararı aldı.

Dış politikada da geçmiş dönemde şu ya da bu nedenle komşu ülkelerle bütün ilişkileri kopartan yaklaşımdan vazgeçilerek bütün komşularla yeniden yakınlaşma politikaları geliştirmeye başladı.

Erdoğan daha da ileri giderek AB ile tam üyelik müzakerelerine başlamak için AB’ye çağrı yaptı. AB de bu çağrıya olumlu yaklaştı. Türkiye’ye Kıbrıs sorununu işaret etti.

Erdoğan neden bu iki konuda politika değişikliğine gitti?

Bunun tek nedeni büyük sıkıntı yaşayan Türkiye ekonomisidir. Türkiye hem rasyonel olmayan ekonomik kararlarla, hem de pandemi ve ardından gelen Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle derin bir ekonomik kriz yaşadı. Buna 6 Şubat’ta Kahramanmaraş merkezli büyük depremi de eklersek ekonominin ne kadar zorda olduğunu anlarız.

Türkiye bu krizden ancak batıya yaklaşırsa kısmen rahat bir nefes alabileceğini biliyor. O nedenle bir yandan sorunlu olduğu bütün komşularıyla yeniden barışçıl temaslar kurmaya çalışırken asıl hedefini de AB, ABD ve Nato içindeki yerini sağlamlaştırmak olarak belirledi.

Bu süreç aynı zamanda Kıbrıs sorununun çözümü konusunda da bazı adımların atılmasını gerektirir.

Tam üyelik görüşmelerinin yeniden başlaması için AB’ye çağrı yapan Erdoğan bunun Kıbrıs’ta iki devletli çözüm tezi ile mümkün olmadığını elbette biliyor.

Zaten o nedenle bu çağrının ardından “Referandum sürecinde gösterdiğimiz esnekliği yine gösterebiliriz” diyerek Nisan 2004 referandumunu işaret etti.

Erdoğan 2004 referandumunda Kıbrıslı Türklerin % 65’lik “Evet” inin ne kadar değerli olduğunu hatırlatmak istedi.

Bu durumda Eylül ayında New York’ta yapılacak BM genel kurul çalışmaları sırasında Kıbrıs sorununun yeniden gündeme geleceğini ve muhtemelen müzakerelerin başlaması için taraflara ciddi baskıların yapılacağı, hatta bu baskıların şimdiden başladığı da bir gerçektir.

Müzakerecilik görevinden istifa eden Ergün Olgun geçenlerde katıldığı bir TV programında batının kendi çıkarlarını tehdit etmeye başladığı için Kıbrıs’ta bir çözüm ihtiyacının arttığını belirterek şu andaki arayışın “Kıbrıs Türkü’nü masaya nasıl getirebiliriz?” olduğunu söyledi.

Ergün Olgun önceki gün de yaptığı uzun açıklamada “Gerek 1960 ortaklık Cumhuriyeti deneyimi ve sonrasına, gerekse uluslararası deneyim ve federal ortaklıklar üzerinde yapılan bilimsel araştırma sonuçlarına bakıldığında yukarıdaki nedenlerle Kıbrıs'ta federal bir ortaklığın kurulması ve kurulsa bile yaşatılması için şartların uygun olmadığı görülecektir. Bu şartlarda yönlendirme, baskı veya zorlama ile dayatılacak bir çözümün yaşatılmanın da mümkün olmayacağı aşikârdır” dedi.

Ergün bey bu açıklamalarıyla sürecin nereye gideceğini de işaret ediyor. Aslında baskıların başladığını ve eninde sonunda müzakerelerin yeniden federal çözüm temelinde başlayacağını söylüyor.

Bu yazı toplam 1358 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar