‘BASKIN SEÇİM’ KOKUSU
Havada garip bir koku var.
Gerçi UBP-DP hükümeti yeni kuruldu, ama galiba bu bir ‘baskın seçim’ kokusu…
Yani net değil koku… Çok veri yok etrafta… Kimse böyle bir şey söylemiyor da…
Lakin birkaç gösterge, sanki yakınlarda bir tarihte seçime gidilecekmiş gibi bir tablo oluşturuyor.
Göstergelerden biri malum: UBP ve DP bir ‘azınlık’ hükümeti… Meclisteki dört ‘bağımsız’ vekille her konuda mutabık kalıp da uzun süreli hükümet edebilme ihtimalleri neredeyse sıfır…
Dolayısıyla UBP-DP’nin bu aritmetikle ‘kullanım ömrü’ fazla uzun olmaz, olamaz.
Yaz aylarında, yani meclis tatilken ve de muhalefetin ‘gensoru’, yani ‘güvensizlik önergesi’ veremeyeceği ilk 3 aylık sürede kısmen rahat hükümet… Ancak meclisin açılacağı Eylül’den itibaren bu rahatlık yerini rahatsızlığa bırakacak.
Özellikle yasa çalışmalarında, hem komite aşamasında hem de genel kurulda kabine üyeleri ve koalisyona mensup vekiller epey ter dökecekler.
Lafın kısası, ‘azınlık hükümeti’ uzun sürmeyecek.
***
Bu tespitten yola çıkarak, UBP-DP koalisyon hükümetinin aslında ‘gittiği yere kadar’ anlayışıyla icraat yapmakta olduğunu söyleyebiliriz.
Bir başka deyişle ‘her türlü riski almak’ ve de ‘her türlü vaadde bulunmak’ konusunda son derece rahat davranıyorlar.
İşte ‘baskın seçim’le ilgili kokunun dayandığı nokta da burası zaten…
Bakıyorum da, hükümet her kesime ‘bol keseden vaat’ veriyor. Herkese ‘mavi boncuk’ dağıtıyor.
Ama bir yandan da, toplumun çeşitli kesimlerinin kabullenmediği işler yapılıyor.
Mesela ‘göster ve yürüyüş özgürlüğü’nü kısıtlayıcı adımlar atıyorlar.
Su konusunda belediyelerle, sivil toplumla ters düşen işler yapabiliyorlar.
Ekonomik protokolü gözden-gönülden ırak imzalayabiliyorlar.
Türkiye ile ‘toz pembe’ bir ilişki görüntüsü vermeye özel önem veriyorlar.
***
Anlaşılan odur ki, parti yetkili organlarında konuşulmamış olsa da, hükümet ortaklarının liderlerinin aklının bir köşesinde ‘baskın seçim’ var.
Daha önce de yazmıştım: Ankara’nın KKTC’ye bakan bürokrasisi, su ve ekonomik protokol konusunda ‘mızıkçılık’ yaptığını düşündüğü CTP’yi hükümetlerden uzak tutmak istiyor. Potansiyel ‘mızıkçı’ TDP’yi de öyle… Yani ‘sol’ partileri hükümette görmek istemiyorlar, adanın kuzeyini dizayn etmekle görevli arkadaşlarımız…
Bunun da en kestirme yolu da ilk seçimde ‘solsuz hükümetler dönemi’ni başlatacak bir sonuç çıkarmak.
Halkın Partisi de meclise girerse, UBP ve DP’nin yanında üçüncü bir ‘sağ parti’ daha ‘olası koalisyon seçenekleri’ portföyüne dahil edilecek. Böylece UBP-DP, olmazsa UBP-HP, değilse ve sayıları yeterse DP-HP ve hatta ‘geniş tabanlı’ UBP-DP-HP seçenekleri olacak. Bu durumda ne CTP, ne TDP hükümet yüzü göremeyecek.
Bu kurgunun yapılmadığını, böyle bir hedef olmadığını söyleyen çıkarsa da sakın ola inanmayın!
Zira ‘toplum mühendisleri’ne göre Kıbrıs’ın kuzeyi ve Kıbrıs Türk Toplumu’nu ‘dönüşürmek’ için yapılması gereken çok iş var ve ‘azınlık’la bunları yapmak mümkün değil.
Şimdikiler birkaç ‘acil’ ve ‘elzem’ işi yapıp, seçime gidecekler.
Havadaki koku ‘baskın seçim’ kokusu gibi duruyor…