Batı artık Doğu’dur
Fransa’da yaşanan terör saldırısı Batılı halkları bir kez daha ‘can korkusu’ ile yaşama psikozuna soktu.
11 Eylül 2001’in prototipidir mizah dergisi Charlie Hebdo’ya yönelen saldırı…
Tıpkı ikiz-kuleler dahil kapitalizmin merkezi ve sembollerine kamikaze yapan uçakları kullananlar gibi, Fransa’da dergi binasına girip ellerindeki silahlarla ölüm saçan saldırganlar da ‘radikal İslamcı’ çıktı.
Bu sefer adı anılan örgütün adı El Kaide değil, IŞİD sadece…
Şimdi bir kez daha Batı ‘İslam terörü’nü tartışıyor, ondan korkuyor. Yeni saldırıların olabileceği endişesi yaygın ve ülkeler sıkı tedbir alıyor.
Sokaklara dökülenler ‘Hepimiz Charlie’yiz’ diyor, özgürlüklere sahip çıkıyor. İyi de ediyor.
Ama sokağa hakim olan duygunun adı ‘korku’dan başka bir şey değil!..
Avrupa medyası korkunun emareleriyle dolu haber ve yorumlarla dolu…
**
‘Gelişmiş’ diye de tabir edilen Batılı ülke halkları, uzaktan izlemeyi tercih ettikleri bir duyguyu şimdi kendi ülkelerinde iliklerine kadar hissediyorlar.
‘Korku’ Doğu’da hiç eksik olmadı çünkü…
Filistin’deki insanların yaşadıkları da aynı duyguydu…
Afrika’dakilerinki de…
Bakın, Nijerya’da 10 yaşındaki çocuğu ‘canlı bomba’ yapıp patlattılar geçen gün!
10 yaşında bir kız çocuğunun…
Günahı neydi o çocuğun?
Nijerya’dakiler dahil, dünyanın onlarca ülkesinde çocuklar asker yapılıyor, terör saldırılarında kullanılıyor, tecavüze uğruyor. Yüz binlercesi açlıkla, sefaletle iç içe yaşıyor.
Aslında yaşmıyor, doğarken ölüyor!
Ve işte bunları Batı uzaktan izlemekle yetiniyor.
**
Dünyanın dengesizliği getirdi bizi bu noktaya…
Sömürüler en başta da!..
Batılı ülkelerde yaşayanlar bu gerçekle yüzleşemezse eğer, dünya daha da yaşanılmaz, daha korkulu bir hale gelecek.
Sadece Doğu için değil…
Batı için de!..
Batı artık Doğu’dur bir anlamda…
Yaşananların adını ister ‘Medeniyetler Çatışması’d iye niteleyin, ister ‘İslamın hoşgörüsüzlüğü’nden dem vurun.
Sonuç değişmeyecek.
Doğu’yu her bakımdan sömürürken onu ‘gelişmemiş’, ‘geri kalmış’ sosyo-ekonomik yapıya mahkum eden Batı’nın emperyalist zihniyetidir bu tablonun esas mimarı…
**
Öyle ‘kalkınma projeleri’yle, ‘yardım programları’yla falan düzelecek gibi değildir aradaki uçurum.
Aynı yerkürede yaşayan iki kişiden biri 40 bin dolar, diğeriyse 4 dolarla yaşamak durumundaysa eğer, oraya bakmak gerekir öncelikle!..
‘10 bin kat fark’ vardır dünyaya gelirken ‘teorik olarak eşit’ olan bir Doğulu ile Batılı arasında ve bunun ‘insani izahı’ yoktur.
‘Dünyayı değiştirmek’, bu anomalileri görüp dengesizliği, adaletsizliği ortadan kaldırmakla mümkün olabilir ancak…
İnsanları ‘ölüm makinesi’ yapabilen fanatik inançların varlığının kökeninde sosyo-ekonomik yapı vardır.
Geçmişin ‘Yeşil Kuşak’ tipi soğuk savaş mamulü projeler, fakirliğin coğrafyasında başat olan İslamiyetin kimi ellerde ‘fanatik bir din’ haline dönüşmesine yol açıyor sadece…
Ama Doğu’da sadece din değil ‘fanatizm’ batağına saplanan, ölüm saçan…
Milliyetçilik, bölgecilik, mezhepçilik, aşiretçilik, ırkçılık gibi manivelalar da hep aynı sonucu veriyor. Oysa bütün dinlerin ve uygarlıkların başladığı, hoşgörünün kök saldığı bir coğrafyaydı dünyanın Doğu’su… Emperyalizm her türlü geriliği sağladığı gibi orada, çatışsınlar diye her gruba silah sattı, çıkarlarını daha iyi sürdürebilsin diye…
Batı Doğu’ya daha yakından bakmış olsa, bunları içselleştirebilse, kendi siyasetçisine “dur, nedir yaptığın” diye sorabilse ve oradaki ‘korku’yu duyumsayabilseydi eğer, şimdiki şoku yaşamayacaktı belki de…
**
Batı artık Doğu’dur.
Ya da Doğu artık Batı’dadır.
Nüfusuyla, kültürüyle, fakirliğiyle, hoşgörüsüyle, öfkesiyle…
Çıkış yolu belli: Dünyanın dengesizliği ya değişecek ya da başa gelen çekilecek.
‘Medeniyet’ bakımından zor bir kavşağa geldi Batı…