BAYRACIKLI MASKECİK
Cenevre’de hem Kıbrıslı Türkleri, hem de Türkiye’yi zora sokacak siyasetin peşinde koşmayı tercih eden Ersin Tatar, AB liderler zirvesi Türkiye raporuna ve BM’nin Kıbrıs raporuna etki edebilmek gayretiyle koşar adım Brüksel’e gitti.
Buralarda ‘eşit statü’ nutukları sallarken, bir de baktık Tatar BM Genel Sekreteri Antonio Guterres ile görüşe görüşe koridorda görüşebilmiş. BM ofisi Guterres’in Tatar ile görüştüğüne dair bir açıklama yapmadığı gibi, oturma düzeninde ve BM bayrağının da göründüğü bir tek resim karesi de servis etmedi.
Tatar’ın ofisi ve propagandacı ekibi Brüksel’de olup bitenleri ‘başarı’ gibi göstermek için çırpınırken, bula bula maske üzerine yapıştırılmış KKTC bayracığını bulabildiler.
Dahası, yemek kokuları arasında ve kap-kacak manzaralı mutfak ortamında rastlaştığı Yunan Başbakanı’yla da ‘görüştüğü’ havası yaratmaya çalıştılar.
Nereden bakarsanız ortaya ‘çocuk işi’ bir sonuç çıkıyor.
**
İşin ‘biçimsel’ tarafında böylesine yerin dibine geçilesi işler yapılırken, ‘içerik’ bakımından da Brüksel’de Tatar tam bir ‘çelişkiler yumağı’ görüntüsü verdi.
Cenevre’deki gayrı resmi 5’li toplantı sırasında Tatar bir yandan TC Dışişleri’nin eline sıkıştırdığı altı maddelik ‘öneriler paketi’nin ilk sırasına ‘tanınma’ şartını koyarak diğer bütün maddeleri yok hükmüne düşürmüş ve ‘çözümsüzlüğe oynayan taraf’ pozisyonunu pekiştirmiş, diğer yandan ise Anastasiadis’in gündeme getirdiği Güven Yaratıcı Önlemler’i elinin tersiyle iterek bir başka gafa imza atmıştı.
Aradan geçen iki aylık süreçte ve Erdoğan-Biden görüşmesi sonrasında Batı ile ilişkilerini restore etme niyet ve ihtiyacı oluşan Ankara belli ki kendi eliyle dağıttığı Kıbrıs masasını ‘toparlar gibi’ görünmek adına apar topar Tatar’a ‘ayak üstü diplomasisi’ ayarladı ve Brüksel’e yolladı.
Ve Tatar’ın ağzından ‘Güven Yaratıcı Önlemlere yeşil ışık yakacağı’ mesajını iletti.
Mağusa Limanı ve Ercan Havaalanı’yla ilgili önerileri iki ay önce ‘asla görüşmeyeceğini’ söyleyen Tatar’ın bu 180 derecelik dönüşü, AB liderler zirvesi sonuç bildirgesi ile BM raporuna daha da kötü ifadeler yazılmasını önlemeyi amaçlayan bir manavradan başka bir şey değildi.
Dış politikada sürekli tökezleyen Ankara, elindeki son koz olan Kıbrıs’ı bir kez daha satranç masasında kullandı ve ‘kullanılan’ taraf olarak Kıbrıslı Türkler yeniden dünya kamuoyu önünde ‘tutarsız’ bir konuma düştü.
**
Tatar’ın yolu yol değildir. ‘Türkiye ne isterse ben onu yaparım’ mantığı, bu toplumun çıkarlarına uymaz.
Ankara Kıbrıslı Türklerin aldığı kararlara ancak destek verebilir. Talep edilmesi gereken budur.
Türkiye’nin bir yığın dış politika cephesi vardır. Bu cephelerin her biri önemlidir. Ancak Kıbrıs sorunu en fazla Kıbrıslılar için önemlidir, hayatidir.
Bunu Türkiye’nin kabullenmesi, saygı duyması gerekir.
Ankara’daki siyasal iktidar şunu görmelidir: BM’nin ‘toplum lideri’ diye kabullendiği kişi Ankara’nın güdümünde olduğu sürece bu toplumun itibar kazanması olası değildir.
Son örnekte olduğu gibi yüzündeki maskeye sakızlardan çıkan tutkallı bayrak resimciği yapıştırıp ‘KKTC’yi tanıttık’ numarası yapan birisi ‘lider’ falan olmaz, olamaz.
Kıbrıslı Türkler bu hallere düşmek istemez, bunu kabul etmez, edemez.
Kabullenebilen varsa eğer bir adım öne çıksın!..