BAYRAK YAKMAK VE YALAN GERÇEKLER
Önce bir anekdot…
Kısa bir süre önce, bir grup Kıbrıslı Türk ve Rum arkadaşla birlikte Larnaka Havaalanı’nda bir seyahat sırasında görevli memur pasaportlara bakar ve dönüp sorar:
“Mila Eliniga?”
Yani ‘Yunanca biliyor musunuz?’…
Cevap “Ohi”, yani ‘Hayır’…
Vay, sen misin ‘hayır’ diyen!..
‘Nasıl olurmuş da bir Kıbrıslı Yunanca bilmezmiş?’
‘Kıbrıslı’nın dili Yunanca değil miymiş?’
Kıbrıslı Rum arkadaşların şaşkın bakışları arasında muhaceret memuru bu şekilde hesap soruyor.
Bir Kıbrıslı Türk arkadaş ‘Kıbrıs’ta iki dil de resmi değil mi?’ diye soruyor, memur kabul etmiyor.
‘Sen Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası’nı okudun mu hiç? Orada kaç resmi dil var, biliyor musun?’ diye soruyorum.
Cevap enteresan:
“Evet, okudum. Tek resmi dil var, o da Yunanca’dır!..”
Bu cevaptan sonra tartışmanın ‘anlamsız’ olduğunu anlıyor ve işlemlerimizi yaptırıp yolcu bekleme salonuna doğru ilerliyoruz.
Benzer bir olayı daha önce de bir ‘anketör’le yaşamıştım. Uzatmanın alemi yok böyleleriyle…
**
Bu ‘kafa’ işte o ‘kafa’nın aynısıdır.
Geçenlerde KKTC bayrağını yakanlar gibi, beyinleri ‘yanlış gerçekler’le donatılmış olanlardır.
Gerçeğin yanlışı mı olur?
Olur.
Eğer çocukları ‘yalan’la büyütürseniz, bal gibi de olur.
Kıbrıs’ın acı gerçeklerinden biridir bu…
Gerçekler gizlidir çoğu zaman… Yalanlarla kurulur statüko ve kolay olmaz yıkmak…
En zoru kafanın içindekini değiştirmektir çünkü…
Bugüne kadar yüzlerce, binlerce ‘yalan’ımız olsu, ‘gerçek’ sandığımız…
Alternatif tarih çalışmaları, içtenlikle kaleme alınmış hatıralar, itiraflarla dolu belgeseller olmasaydı, daha neleri yanlış bilecektik, kim bilir…
Ya da ‘hala doğru sandığımız kaç yanlış’ vardır acaba?
**
ELAM adlı örgüt, siyasi parti haline dönüştü, parlamentoya da girdi.
‘Nefret söylemi’ ve ‘nefret eylemi’ni tercih eden bu tip yapılar nereden bakarsanız kabul edilemez. Sadece siyaseten değil, hukuken de behemehal kapatılmaları gerekir.
AB üyesi Kıbrıs Cumhuriyeti makamları bu konuda hatalıdır, kusurludur, popülisttir ve kabahatlidir.
Bu ve benzeri olaylar ilk defa yaşanmadı. İkinci Cumhurbaşkanı Talat’ın Limasol’da uğradığı saldırı dahil birçok vukuatları vardır, ancak kimse kıllarına dokunmadı.
Son olay sonrası da henüz bir ‘tık’ yoktur ve bu elbette tedirgin edicidir.
Bu tür provokasyonların kimseye faydası olmaz.
‘Puslu hava severler’ hariç tabii…
Onlar zaten kendilerini her halleriyle belli ettiler.
Ama böyleleri hep vardır.
Mühim olan ‘kafa’ları değiştirmektir.
Yani ‘yalan gerçekler’den kurtulabilmek…