Bayraktar Camisi’nden yol bağladık yangınlara!
Kıbrıs’ta Rumlarla Türkler arasında birbirlerine karşı kötülük yapılmadığını söylemek, aptallıktır...
Ama bu kötülükler üzerinden hiç propaganda yapılmadığını düşünmek daha ciddi aptallıktır!
-*-*-
Propaganda en basit anlatımıyla nedir?
Propaganda aslında “yalan”la veya “manipülasyon”la; kurulu düzenin devamının veya tamamen değiştirilmesinin hedeflenmesidir...
-*-*-
Mesela mı?
Mesela Lefkoşa’daki Bayraktar Camisi’nin bombalanması örneği...
Basit bir örnek?
Bu cami toplumlararası çatışmaları kışkırtmak ve tabii ki Müslüman Türkiye halklarının Ada’ya olan “şefkatli ve hınç dolu” bakışını artırmak amacıyla “Türkler” tarafından bombalanmıştı!
-*-*-
Evet!
Felaket yaşadık tabii ki!
Propagandayla da bu felaketin Kıbrıs’ta Rum ve Türk toplumlarını ayırmasını sağladık...
-*-*-
Ülkemizde geçtiğimiz Cuma günü yangın felaketi yaşandı...
Bu yangın sonrası üç şey beni çok etkiledi.
Birincisi, bu ülkenin tüm güzel insanlarının yangını söndürmek için canla başla çalışmasıydı...
İkincisi, Ersin Tatar adlı kişinin “felaket fırsatçılığı”ydı...
Tatar, yangın bölgesine “propaganda” maksatlı gitti...
Çünkü asıl hedef, “bakın, yangını üfleyerek veya işeyerek söndürüyorum” seviyesinde olmasa da, bir seviyede, “vay be, bütün işini gücünü bırakıp yangını kontrol etmeye gitti; ma ne sever be bu adam bu memleketi” havasını yaratmaktı!
-*-*-
Evet, “tüm programını iptal etti ve yangına gitti” diyordu Saray açıklaması...
Vay be!
Ne programdır o program?
Ne işi var ki bu arkadaşın?
Adıyamanlı eski askerlerin kabulü mü?
Abartı, yalan ve tabii ki “propaganda”...
-*-*-
Ve yangın sonrası dikkatimi çeken üçüncü konu; Türk silahlı kuvvetleri askerlerinin yangın söndürmeye katkısının propagandaya alet edilmesi...
“İşte işgal ordusu dediğiniz ordu, ülkenizi yangından koruyor” diyordu bir yığın mesaj...
-*-*-
Ne demek istiyorlar?
“Asker olmazsa siz yangın da söndüremezsiniz” mi demek istiyorlar?
-*-*-
Oysa, yangına müdahale tabii ki askerin de katılması gereken bir felakettir.
Ve ayrıca, Cuma günkü yangında en birincil seviyede tehdit alan coğrafyada, ülkenin en önemli askeri karargahlarından biri bulunmaktadır...
-*-*-
Felaket fırsatçılığı ve propagandanın hedefi; mevcut ahlaksız sistemi; “asla ahlaksız değil, muhteşem ve devam etmesi gereken bir sistemdir” diye yutturmaktır!
Ve bu propagandayı yapmak; mahalle yanarken saçını tarayan fahişe ya da ülke yanarken, fotoğraf çekip tweet atmak isteyen Tatar’ın yaptığından bir derece daha ahlaksızdır!
-*-*-
Çünkü askerlerin yangın söndürmeye katıldığını ve bu askerleri “sevmeyen!!!” hainlere ders verilmesi gerektiğini ima edenler; eğer inandırıcı olmak isterlerse; bunca yıldır modern yangın önleme ve izleme tedbirlerini alamayanları; külliye hesabı yaparken, yangın helikopterleri olmamasını ve çağdışı kalmış itfaiye teknolojisini de dile getirmek zorundadır...
-*-*-
Bu ülke, 1950’li yılların ortasından beri hep yalan, manipülatif, dezenformatif haberlerle yani “kötü hedefli propagandayla” yönetilmektedir.
Bu yüzden yangınla mücadele edecek teknolojik ekipmanlarla alakalı hiç bir şeyi yoktur ama külliyesi olmalıdır!
-*-*-
Ve evet; çok üzgünüm ama bu adi ve ahlaksız propagandanın temeldeki hedefi; mevcut sahte düzenin devamıdır!
Sahte değil mi?
Dün sosyal medya sallanıyordu!
TC’ye girişte, KKTC’nin pasaportu kabul edilmemiş!
İnsanlar tatile gitmişler, İstanbul’daki muhaceret polisine KKTC pasaportunu uzatmışlar, polis “kimliğinizi verin bu geçmiyor” demiş!
-*-*-
Kısacası, Bayraktar Camisi’nden Tatar’a, sahte devletten Türkiye’nin dahi kabul etmediği pasaportuna kadar, zııııt propaganda!
Ağlanacak halimize gülüyoruz
Fıkra bu ya...
Göçmenköy’de bir ağabeyimiz, yaz sıcağında evinin önünde oturuyormuş...
Öğle saatleri...
Bir kara araba yavaş yavaş geçerken, ağabeyimize de selam vermiş...
Kara arabada Hasan Taçoy...
-*-*-
Ağabeyimiz kahvesini içiyor, bir yandan da peşkiriyle sivrisinek kovuyor...
Bir kara araba daha geçmiş.
Yavaşlamış araba.
Ağabeyimize selam vermiş...
Kara arabada Zorlu Töre...
-*-*-
Ağabeyimiz öğle yemeği, kahve, sıcaktan terleyen atleti derken kalkıp vantilatörünü alacakmış ki bir kara araba daha...
Bizim ağabeye o arabadan da biri el sallamış...
Kara arabada Ersin Tatar!
-*-*-
Ağabeyimiz, bağırarak karısını çağırmış!
“Hanım, hanım yekleştir bağa bir tokat!” demiş!
Karısı, “Be herif ama delirdin?”...
Adam ısrar etmiş, “Vur olan bağa bir tokat!”...
Vallahi kadın, “benden günah gitti” demiş, azıcık da yılların siniriyle basmış basbalyayı!
Ağabeyimiz, “oh be, bir an öldüm da bunlar cenazeme geldi sandım” demiş!
-*-*-
Cenaze, düğün, sünnet ve bir de son yıllarda yangınlar...
Selfi çekmeler...
Fotoğraf paylaşmalar...
Ve devlet; bunlar da o devleti yönetenler!
-*-*-
Fıkradır...
Gülünüz diye yazmış olabilirim ama aslında “ağlanacak hailimizdir” değil mi?
Ne güzel insanlar var... Oysa durup dumanların yanında, çektirip fotoğrafını; atardı tweetini... Memleket yansın, ben yapayım reklamımı!