1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. BAZEN KAÇMAK LAZIM
BAZEN KAÇMAK LAZIM

BAZEN KAÇMAK LAZIM

BAZEN KAÇMAK LAZIM

A+A-

Filiz Uzun

Bu yıl hızlı ve yoğun bir programla çalışmaya başladım Eylül ayının başından beri… Haziran ayına kadar da bu yoğunluk devam edecek çalışma hayatımda. Yapmış olduğum bir yıllık programın haricinde talep edilen işler de oluyor kıramayıp kabul ettiğim… E hal böyle olunca da bünye kaldıramıyor doğal olarak.
Yoğun çalışmak iyidir zaman zaman, çalışmayı sevenler için. Sevdiğiniz işi yapıyorsanız eğer çok fazla da etkilemez sizi genellikle. Ben kendi adıma konuşacak olursam yaptığım işten hayli memnunum. Esasında kişiyi yoran, yük hissettiren ve hasta eden şey;  iş yapmayı bilmeyen, organizasyon yeteneği olmayan, bulunduğu mevkiye hakkıyla gelmeyen  insanlarla karşılaşmasıdır çalışma hayatında.
Biliyorum, birçoğunuz bana hak verecektir, ne çoktur ülkemizde böyle insanlar. Sadece bununla kalsak yine de iyi diyeceğim. Kafanız azıcık çalışıyorsa ülkedeki sistemsizliğe de takıyorsunuz doğal olarak. Yolunda gitmeyen aksaklıklar, çirkin siyasetimiz, haksızlıklar, bozuk yollar, plansızlık, trafik, elektrik kesintileri, faturaların pahalılığı… Daha çok şey sayabilirim. Bir de tek ebeveynseniz ve çocuğunuz bu ülkenin devlet okulunda okuyorsa… Ne diyebilirim ki Allah kolaylık versin bana, bize, hepimize…

TOPLANTI BAHANE KAÇMAK ŞAHANE

Geçtiğimiz günlerde buradan kaçmak istedim, tabiri caizse koşar adım. Nereye mi? Nereye olursa, buradan uzağa sadece. Tek isteğim biraz nefes almak, sorunlardan, sorumluluktan kaçmak, birkaç boş geçen gün yani… Tam da böyle bir zamanda bir arkadaşım İzmir’de bir toplantıya davet etti beni. “Yine mi iş!” dedim ama programın rahatlığı hoşuma gitti. Bir-iki saat toplantı, sonra gezme. Hiç fena değil dedim. Ve atladım gittim. Merak etmeyin iş ve toplantıdan bahsetmeyeceğim size bu yazımda. Eğlendiğim ve gezdiğim yerlerden bahsedeceğim. Kim bilir, siz de kaçarsınız belki bir hafta sonu 
Bazen kaçmak lazım kafayı dinlendirmek için… Bu hem beden sağlığınız hem de ruh sağlığınız için şart. 2 gün 3 gün fark etmez, en yoğun olduğunuz zamanlarda hem de, bulunduğunuz yerden uzaklaşmak.
Gitmek için uçağa oturduğum anda unuttum KKTC’yi, sorunları, sorumluluklarımı. Amacım buydu zaten. Dinlenmek ve uzaklaşmak.

İzmir’e çok gitmeme rağmen bilmediğim ne kadar çok yer varmış. Sizi gezdiren kişi çok önemli tabii. Onun kişiliği, karakteri ve zevkleri çok önemlidir rehberlik ederken. Ben şanslıydım. Tam da ihtiyacım olan yerleri gezdim gördüm. Daha çok doğa ve doğal yerler. Gece ise barlar sokağı  ve eğlence tabii.
İzmir iyi bir tercih oldu benim için. Güzel bir şehir. Modern, Türkiye’nin birçok yerine göre. İyi bir belediyesi var. Güzel şeyler yapılıyor. İlk gün gezerken bir bisiklet tutkunu olarak her köşede belediyenin bisikletlerini görmek beni çok heyecanlandırdı. 2 tl atıp bir adet kiralayabiliyorsunuz  çarşıyı dolaşmak için. Her semtte var. Trafik de rahatlamış oluyor çarşı içlerinde. Çok akıllıca.

Belediyenin yaptığı daha çok güzel işler var duymuş olduğum. Mesela 0-5 yaş çocukları olan evlere her sabah süt bırakıyorlar. Ne güzel değil mi? Her çocuk süt içebilsin diye, bayıldım bu uygulamaya. Hatta daha önceleri tüm ilkokullara da dağıtıyormuş belediye. Ancak devlet o görevi üstlenmiş şimdilerde. Bizde de uygulanması ümidiyle Belediyelerimize buradan çağrı yapıyorum.

BİSİKLET KARDEŞLİĞİ

İzmir’de ilk gecemi eğlenmek için harcamak istedim. Bu gecemde bana, Kıbrıs’a bisiklet turu yapmak için gelen ve bisiklet sürdüğümüz bir Pazar tesadüfen karşılaşıp, arkadaş olduğumuz bisikletçi arkadaşım Hakan Öge de eşlik etti. Alsancak tam da eğlenmek için harika bir semt. Nasıl bir eğlence istiyorsanız hepsi orada. Kaç sokak dolaştık nerelere girdik,  nerelerden çıktık pek hatırlamıyorum ama sokaklar; barlar, eğlence mekanları, restoranlar, kafelerle dolu. Işıl ışıldı her yer. Sokaklar, müzik yapanlar, bir şeyler satanlar, eğlenen insanlarla doluydu. Sahilde gezerken bir tane de dilek balonu uçurdum. Öyle çok büyük dileklerim yok benim… Sağlıklı, mutlu ve huzurlu olmak tek dileğim. Balonum dileğime doğru uçarken ben de çocukluğuma geri dönmüştüm.

Birçok yazımda yazmışımdır hep, ne kadar yoğun çalışırsanız o kadar da eğlenceye zaman ayırmanız gerekmektedir. İzmir bunun için çok uygun bir yer.
Size birkaç eğlence mekanı önerebilirim gittiğim, eğlendiğim ve çok beğendiğim. Bir gece için çok fazla sayılabilecek kadar mekan gezdik. Arkadaşım beğendiği her eğlence merkezini görmemi istedi.

ALSANCAK’TA BARLAR SOKAĞI

İlk 80’ler 90’lar bara gittik. Bizim dönemin müziklerini yapan bir bar. Harika bir Dj. Ve çok ilginç Dj’e eşlik eden bir darbuka sanatçısı.  Çok eğlenceliydi. Ritm eşliğinde dans etmek. 
Daha sonra gittiğimiz bar, arkadaşımın çok bahsettiği ve benim de görmek istediğim daha çok bisikletçilerin gittiği bir mekan, ÇİNATI. Kıbrıs Şehitleri Caddesi’nde. Dekorasyonuna bayıldım. Kapısında asılı duran bir bisiklet. Duvarlarında asılı duran fotoğraflar, aksesuarlar ve rafları dolduran kitaplar çok güzeldi. Beni anlatan birçok şeyi orda bulmak… Kim bilir belki ben de ülkemizde böyle bir mekan açarım. Hem bisikletçilerin uğrak yeri olur hem de dostlarla eğlenilecek bir mekan. İzmir’deki Çinatı bar ile de kardeş bar oluruz. 
Çinatı küçük bir mekan olmasına rağmen canlı performans yapan Shukar Müzika grubundan dolayı bir hayli kalabalıktı.  Grup’a bayıldım. Balkan müzikleri yapan bir gruptu. Grupta Saksafon, Trompet, bas gitar ve Cajon vardı. Grubun solisti olan adam (aynı zamanda saksafon çalan)  ve gitar çalan kadın evliymiş. Müzik aralarındaki atışmaları da komikti.  Balkan müziği daha önce dinlediniz mi bilmiyorum ama ben ilk kez canlı olarak dinledim. Bayıldım. Çok hareketli ve eğlenceliydi.

Bu arada birçok mekana daha girip çıktık görmek için. Dans gecelerinin yapıldığı Secret Club’ta salsa yapan çiftleri izledik azacık. Hangover bar, Ooze bar, karaoke barlar ve aynı sokakta yan yana dizilmiş daha birçok bar. Müzik zevkiniz ve o geceki ruh halinize bağlı, nereyi seçeceğiniz. Bizim en son uğrağımız bar BİOS oldu. İyi de oldu. Müthiş bir grup vardı orada, canlı müzik yapan. Harika müzikler dinledik. Çok eğlendik.

TOPLANTI SONRASI TİRE’DE KAHVALTI

Cumartesi günü öğle vaktinde Şirince’ye gitmek için yola çıktık. Güneşli bir gündü. Yaklaşık bir saatlik yolculuktan sonra önce Tire diye bir yere gittik. Doğa ile iç içe. Ağaçlar arasında minik bir şelalenin  olduğu, çiçeklerle çevrili bir mekanda köy kahvaltısı yaptık. Görülmeğe değer bir yerdi. Tire tam bir cennet parçası.  Adı “Tire Değirmen Şelale” Restoran. Kahvaltı, yemek, aperatif neyi tercih ederseniz. Hepsi doğal ürünlerden. Ayrıca kalınabilecek minik tahta bungalovlar da var. Yolunuz buralardan geçerse uğramadan geçmeyin. Benim ruhuma çok iyi geldi burası. Girişinde sohbet ettiğim kendi elleriyle yaptıklarını satan bir teyze vardı. Ondan el makarnası ve tarhana aldım, hayata dair birçok da tavsiye.  Kahvaltıda kaymaklı bal, yumurta, olmazsa olmaz kızarmış ekmekler, höşmerim ve ocakla getirilen bir demlik çay. Harikaydı. İzmir’de de bizdeki gibi nor çok kullanılıyor. Ben kara dut ve ezilmiş nor ile yapılan “Karadutlu lor tatlısına”  bayıldım. Denemelisiniz. Enerji deposu.
Sonbaharın güzelliğini yaşayabileceğiniz bir mekan burası. Her köşesinde serilip keyif yapacağınız sedirler var. Ben kahvaltıdan sonra serildim bir tanesine ve gökyüzüne baktım bol bol. Ağaçlardan dökülen sararmış yaprakları izledim. Her şeyin bir gün biteceğinin şahidi gibiydiler. Ve tabii daha sonra yeni başlangıçların da habercisi. Nasıl iyi geldi bana burası anlatamam.

ŞİRİNCE’DE ŞARAP KEYFİ

Tire’den sonra Şirince için yola koyulduk. Gidenler bilir, dağın tepesinde bir minik turistik köy. Köyün kadınlarının ürettikleri ürünlerin sergilendiği ve satışa sunulduğu neler yoktu ki sokaklarda. El örgüsü çoraplar, atkılar, magnetler, takılar, deriden çantalar, defterler, neler neler…. Her köşesi özenle süslenmiş. Şirince’yi hatırlatan minik şeyler aldım kendime. Sokaklarda bol bol fotoğraf çektim. Evlere bayıldım. Taştan genellikle. Her köşede şarap evleri. Tam benlik bir yermiş Şirince. Tepenin en ucuna çıkana kadar kaç yerde şarap denedim hatırlamıyorum ama birinde oturup bir şişe ısmarladık kendimiz için. Yanında gelen peynir tabağı ve zeytin eşliğinde yudumladık şarabımızı. Dünyanın birçok yerinden gelen turistleri yılın bu zamanında hala görmek ne güzel. İnanmayacaksınız ama hayalimdeki eve bu köyde rastlamak inanılmazdı. Her yeri doğal taştan yapılmış bir evdi. “Crapevine house” adında bir evdi. Ağaçlarla çevrili evin manzarası ise görülmeğe değerdi. Duvarlarını okşadım ve İlerde böyle bir evde yaşamayı hayal ettim mis gibi doğanın kokusunu içime çekerek.

Şirince’yi çok sevdim. İlginç de bir mekana rastladım orada, Carpe Diem yazıyor girişinde. Fotoğrafladım sevimli minik restoranı ve ben de öyle yaptım “anı yaşadım” nar şarabımı yudumlarken Şirince’de.
Cumartesi akşamı için Cazz dinlemeyi tercih ettim. Arkadaşım bunun için en uygun mekanın “Mavi” bar olduğunu söyledi.  Mavi bara gitmeden önce bir kafede Kumru yedik. Arkadaşım dedi ki “İzmir’e gelip Kumru yemeden gitmek olmaz”. Cumartesi akşamı da eğlenmek için soluğu Mavi barda aldık. Harika bir gruptan Cazz müzik dinledim canlı canlı. Çok keyif aldım.

MİNİK TATİLİN SON GÜNÜ

Gezmek için yola çıktığımızda öğlen olmak üzereydi. Yemek zevkim birçok kişiden farklı benim. Biraz da iştahsız olduğumdan kahvaltı en sevdiğim öğün oldu bu aralar... Türkiye’de de kahvaltı bir başka oluyor biliyorsunuz. Tercihimizi Urla’da deniz kenarında kahvaltıdan yana yaptık biraz da benim yönlendirmemle.
Kahvaltıyı yapacağımız mekana gitmeden biraz dolaştık limanı Urla’da. Çok ilginç de bir sergiye rastladık. Yorgo Seferi Sanat Galerisi’nde tahtadan sanat eserleri yapan bir sanatçının sergisi vardı. Kadın teması çok hoşuma gitti. Anı defterine Kıbrıs’tan gelen bir sanatsever olarak birkaç cümle yazarak ayrıldık galeriden.
İskelede denizin iyot kokusu eşliğinde güzel bir kahvaltı ve ardından mis gibi kahvelerimizi içtikten sonra kalkıp Urla’yı dolaştık biraz daha. Minik sevimli bir yer Urla, ben çok sevdim. Günün kapanışını ise balık pazarından aldığımız midye tavaları deniz kenarında yiyerek yaptık. Ve böylece 3 günlük kaçamağımın da sonuna geldim. Havaalanına doğru yola çıkarken harika bir 3 gün geçirdiğimi ve bunu daha sık yapmam gerektiğini düşündüm.
Bence herkes yapmalı. Bazen kaçmalıyız. Her şeyden. Sorunlardan, sorumluluktan, işlerden ve çocuklardan... 1-2 gün. Nereye gittiğinizin, ne kadar para harcadığınızın bir önemi yok. Biraz sakin kalmak. Ruhu dinlendirmek ve derin bir nefes almak için. Ben 3 gün dolu dolu bir gezi yaşadım. Katkısı olan tüm dostlara teşekkür ederim. Sizlerin de kaçması ümidiyle…

Bu haber toplam 2463 defa okunmuştur
Adres Kıbrıs 186. Sayısı

Adres Kıbrıs 186. Sayısı