“Bazı yanlış kararlar bizi kaosa sürükledi”
Ülkede ilk kez Mart ayında karşılaşılan Covid-19 salgınıyla zorlu bir süreçten geçen Dipkarpaz Belediyesi, toparlanmaya çalışıyor. Bölgenin geride kalan zor günlerini değerlendiren Belediye Başkanı Suphi Coşkun, içini YENİDÜZEN’e döktü…
Fehime ALASYA- Hüseyin ÖZBARIŞCI
Geride kalan süreci YENİDÜZEN’e değerlendiren Dipkarpaz Belediye Başkanı Suphi Coşkun, “Belki siyasiler burasını ‘oy deposu’ olarak görmüştür ama bu süreçte çıkardığımız bir ders var ki; Kıbrıs Türk halkı bize kucak açtı, bizi siyasetçiler gibi düşünmediğini gördük. Kıbrıs Türk halkı bizimle ekmeğini paylaştı, bize sahip çıktı, destek oldu. Siyasiler farklı düşünüyor ama halk bizi kucakladı.” dedi.
Geride kalan Covid-19 sürecini ve etkilerini anlatan Coşkun, göreve geldiği günden bu yana bölgede yaşanan sosyal ve ekonomik gelişmelerde, sağlık ve eğitime dek birçok konuya değindi.
Mart ayından bu yana tüm dünyada olduğu gibi bizim ülkemizin de, bölgenin de bu salgına hazır olmadığını anlatan Coşkun, ilk etapta 13 vaka ile karşı karşıya kaldıklarını söyleyerek, verilen mücadeleyi anlattı.
Coşkun, “Biz 69 kültürlü yaşayan bir bölgeyiz. Bakanlar Kurulu’nun aldığı bazı yanlış kararlar, düşünülerek hareket edilmeden atılan bazı adımlar bizi kaosa sürükledi. Sokağa çıkma yasağı çok ani ve altı doldurulmadan verildi ve aşırı paniğe neden oldu. 21 gün kapalı kaldık, marketi, eczacısı, hastası, bakmakla yükümlü hayvanı olanlar vardı. Doğal olarak panik yaşandı.” diyerek, hükümetin verdiği sokağa çıkma yasağını eleştirdi.
Yaşanan süreçte alınması gereken en büyük dersin yerel yönetimlerin öneminin ne kadar büyük olduğuna değinen Coşkun, “Burada yerel yönetim, hükümetten daha başarılı şekilde halkının yanında oldu” dedi.
“Kardeşe aracını dahi vermek istemedi, çok zor günler geçirdik”
Bölgedeki başarının el birliğiyle ortaya çıktığını anlatan Coşkun, “Bu vakalar çıkmaya başladığında, kapanma sürecinde 1 ay boyunca ben, as başkanım, belediye meclis üyeleri, muhtarlarım sürekli çalıştık. Biz birinden bir şey beklemedik. Vakaların temaslılarını bulduk, Lefkoşa’ya sevk ettik. Bunu yaparken panik esnasında kardeş, kardeşe aracını dahi vermek istemedi. Çok zor günler geçirdik ama halkımla birlikte başardık, el ele vererek bunu yaptık. Bir başarı varsa benim değil, bizimdir, hepimizin başarısıdır.
İki toplumluyduk, papazı da hocayı da çağırdık. Buradan da destek aldık. İçimizde yaşayan 300 Kıbrıslı Rum’a da kendi kardeşlerimize nasıl davrandıysak öyle davrandık, kimseyi ayırmadık. Her Çarşamba Kıbrıs’ın güneyinden gelemeyen iaşe’lerini de biz verdik. Hiçbir zaman onları bizden ayırmadık.
Tüm bu çalışmalar sırasında devletten yapılan katkının da %25 kesintiye uğratıldığını da hatırlatan Coşkun, halkın Dipkarpaz’a sahip çıktığını anlattı.” şeklinde konuştu.
“Bir ayda yaşadıklarım yıllara bedeldi…”
Bireysel olarak 2.dönem Başkanlık yapan Coşkun, “Bu yaşadığım bir ay geride bıraktığım 6 yıla bedeldi.” diyerek stresle mücadelenin çok zor olduğunu ifade etti.
“Herkes bize sahip çıktı”
Özellikle kırsal kesimde belediyecilik anlayışının biraz daha ‘gönül bağı ‘çerçevesinde yürütüldüğünü işret eden Coşkun, “Ben de kalp hastasıyım ve riskli grup arasındaydım. Benim halkımın başına bir şey geldiyse evde oturmam mümkün değil.” dedi.
Bu dönemde bölgesine, belediyesine destek veren en küçükten en büyüğüne yardımlara, herkese teşekkürlerini sunan Coşkun, “Mazotumuz bitmişti, bakanlık bize sadece şunu bulun, şunu getirin diyordu ama diğer taraftan da hükümet %25 kesinti yapıyordu. Mazotum bittiğinde bana Gönyeli Belediyesi mazot yolladı. Birçok kişi bize yardımlarda bulundu. Herkes bize sahip çıktı.” dedi.
“Siyasiler burayı ‘oy deposu’ olarak düşünüyor ama halk bizi kucakladı”
Karpaz’ın siyasiler tarafından yıllardır ‘oy merkezi’ olarak görüldüğünü dile getiren Coşkun, salgın döneminde halk tarafından ise ne kadar çok sevildiklerini, sahip çıkıldıklarını bir kez daha anladıklarını belirtti.
Coşkun, “Belki siyasiler burasını ‘oy deposu’ olarak görmüştür ama bu süreçte çıkardığımız bir ders var ki; Kıbrıs Türk halkı bize kucak açtı, bizi siyasetçiler gibi düşünmediğini gördük. Kıbrıs Türk halkı bizimle ekmeğini paylaştı, bize sahip çıktı, destek oldu. Siyasiler farklı düşünüyor ama halk bizi kucakladı.” ifadelerini kullandı.
“Karpaz’ı ülkenin göz bebeği yaptık”
Belediyede geçmişten bu yana kat edilen yolu, ekonomik durumu ve projelerini değerlendiren Coşkun, “Ben göreve gelmeden önce belediye kapalıydı, grevdeydi, toplu iş sözleşmesi yaptık, personel sayımızı 55’ten 45’e düşürdük. Önce bu kurumu sağlamlaştırmayı istedim. Önce kurumu kurtardım. Çok şükür şimdi maaş geriliğimiz de yok, işlerimiz yolunda. Karpaz’ı ülkenin göz bebeği yaptık. 2014 yılında ben göreve geldiğimde Karpaz sadece denizi, eşeği, doğası ile anılıyordu, biz buna insanımızı da ekledik, ilk sırasına insanımızı koyduk. İnsansız doğa, çevre olmaz. Biz ilk kez bu yılda çevresini korumakla ilgili ödül almıştık. Bu benim halkımın başarısıdır, devletin değil.
Ben göreve geldiğimde bölgede doktor yoktu, bir doktor almak için çabaladık önümüze 100 tane entrika koydular, siyasi görüşlerle karşı çıktılar. Güç bela bunu hayata geçirdik. Eğitim alanında da sıkıntı vardı, okul açılıyor bize 3 ay sonra öğretmen geliyordu, şimdi bu da yoluna girdi. Halkım ağlarken ben gülemem, başkan sürekli yakınıyorsun diyorlar ama halkım ağlarken ben çıkıp gülemem.
Ben bu belediyede başkan olup koltuğa oturduğumda bana su dinamosu bozuldu dediler. Gidin alın dedim, alamayız 2 bin 500 TL’miz yok dediler. Başımdan aşağıya kaynar su döküldü. Ben 2 bin 500 TL’si olmayan bir belediyeye başkan olmuştum. Toplu iş sözleşmesi yaptık, geçmiş borçları ödeye ödeye bu günlere geldik. Keşke iyi bir yerde bulsaydık. En önemli hedefimiz sağlık ve eğitimdi bunu da başardık. Yasal haklarımızı söke söke aldık. Göreve geldiğimizde bir morgumuz bile yoktu, ölülerimizi Mağusa’da yıkıyorduk. Bunu da bölgemize kazandırdık. Çok büyük bir düğün salonu yaptık. AB projesinden onay aldık, 300 metrekare atölye açıyoruz, yanında kreşi ile birlikte. Ardından ürünlerin satışının yapılacağı bir yer olacak. Bunun yanında bir aile parkı oluşturacağız, bu da büyük, uzun soluklu bir proje. Bölgemize daha da fazla demokrasi getirecek olan bir proje. ” dedi.
Bölgedeki turizm…
Salgının sıfırlanmasıyla bölgemdeki işletmeleri çağırdım ve artık Coronavirüs var, bunun bilinciyle tüm hijyen şartlarına uyarak hareket edilmesi gerektiğini bir kez daha konuştuk. Tüm iş yerlerini kontrol ettirdim. Halkım da işletmelerim de beni dikkate alıyor. Dipkarpaz’ı güzelleştirmek sadece belediyenin boynunun borcu değil. Hepimizin görevi. Bölgedeki iç turizm, biraz da mecburiyetten dolayı bölgemize yöneldi. Buradaki turistik tesislerimiz çok talep gördü. Hafta içi yoğunluk çok yok ama hafta sonu özellikle konaklamalı yerler yoğun oluyor.
“Kurulan Web TV ile dünyaya açıldık”
Dipkarpaz Belediyesi bünyesinde kurulan ve yayın yapan Dipkarpaz TV ile artık ülkenin ve dünyanın her yerine ulaşabildiklerini belirten Başkan, bu çalışma yanında yeni projeleri de olduğunu ifade etti.
“Altın Kumsal’daki yetki karmaşası bize mal oluyor”
Yıllardır Çevre Dairesi, kaymakamlık ve belediye arasında olan yetki karmaşası nedeniyle Altın Kumsal’daki çevre kirliliğinin yıllardır Dipkrpaz Belediyesi’ne mal edilmesine tepkisini yineleyen Coşkun, “Yıllardır Altın Kumsal benim yetkim altında değil diyorum ve bu beni rahatsız ediyor. Bana burayı yetkime verin, çok az da destek verin ben buraya bakayım diyorum ama dinletemiyorum. Burası çeşitli çevrelerin çıkarı doğrultusunda kullandırılmak isteniyor. Biri geliyor, bölgedeki kirliliği fotoğraflıyor hemen sosyal medyada paylaşıp bize bu kirlilik nedir diye soruyor. Sahili olduğu gibi kaymakamlık, İçişleri Bakanlığı almış, Çevre Bakanı olduğu gibi çevreyi almış, bende hiç yetki yok. Siyasi amaçlar güdülerek bu yetki yıllardır bize verilmedi. Üstelik şu an gidip Dipkarpaz’ın ortasına çöp atın, ben de bunu göreyim size yazacağım ceza 8 TL’yi geçmez. Yasa böyle denilip içinden çıkılıyor. Bu yasa 40 yıldır hiç mi değişemezdi? Böyle bir yönetim olabilir mi?
Bakanlarımız buyursun otursunlar konuşalım, bu yetkiyi bize versinler, sıkıntıları çözelim.” şeklinde konuştu.
“Artık kanmayan bir gençliğim var”
Bölge halkının artık daha bilinçli olduğuna da değinen Coşkun, “40 yıldır siyasi oy deposu olarak görüldük ama artık değiliz, bu depo patladı.” diyerek, artık yasal hakkını arayan bir genç nesil yetiştiğini kaydetti. Coşkun, “Eskiden 10 kardeşin birini işe alıyorlar, ardında 9’unu da bize oy vermezseniz onu işten atarız diyorlardı, susuyordular. Şimdi buna kanmayan bir gençliğim var.” şeklinde konuştu.
“Göç veriyoruz…”
Bölgedeki en büyük sıkıntının imar planı olduğuna da değinen Coşkun, çok dar bir çember içinde hareket alanlarının kısıtlandığını, yerleşim yerlerini genişletemediklerini ifade ederek, bu nedenle göç verdiklerini kaydetti.
Bölge halkını eko turizme teşvik ettiğini anlatan Coşkun, “Küçük çapta, eko turizm ile küçük küçük işletmelerle kendi işinizin efendisi olun öğüdünde bulunuyoruz. Sürekli yer sorunu yaşıyoruz, vatandaşların küçük krediler ile küçük işletme çalıştırması için, organik tarıma yönelmesi gibi küçük dokunuşların yapılmasını istiyoruz. Ama maalesef siyasetçilerimiz buna bilinçli bir şekilde olanak sağlamıyor. Bizim bilinçlenmemizi, ekonomimizin düzelmesini istemiyorlar.” dedi.
Coşkun, ilk etapta bölgede sadece 5 eko turizm alanı bulunduğunu, bu sayının günümüzde 17’ye yükseldiğini de anlattı.