Bedeli kim ödüyor?
Elektrik için "çok kullanan çok ödeyecek" diyor ya sayın Bakan…
Öyle değil gerçek...
Çünkü insanlar gün boyunca evlerinde değiller...
Çok yakın zamanda gördüm, bir kamusal kurumda, klima çalışıyor ve iki çalışanın ayaklarının içinde, iki de çubuklu elektrik sobası yanıyor.
Siz de görmüşsünüzdür mutlaka!
Merkezi ısıtma sistemi de yok ki kimi kamusal kurumlar tam da virane, o nedenle hak vermiyor değilim...
Kimi çalışanlar sorumsuz, o ayrı...
Diyeceğim o ki, "çok kullanıyor" diye kim ödüyor?
Biz!
Peki özel iş yerlerinde ne yapacaksınız?
İnsanların başına "klima nöbetçisi" mi belirlemek gerekiyor.
Tasarruflu olmayı öğreneceğiz de bir günde olmuyor.
Çünkü en baştakiler bunu yapmıyor.
Ya sanayici, üretici ne yapacak?
Hele turizmci!
Çünkü kimi yerlerde az ya da çok kullanmak "keyfinizle" ilgili de değil!
Pandemi döneminde daha da yoksullaştık.
Dün bir polis, elinde laptop, “muayene yaptırmamış araçları” avlıyordu.
“Seyrüsefer de yok” diyor polis!
“Çek kenara…”
Teknolojiyi böylesine ustalıkla keşke “çete liderlerini” takipte kullansaydık.
Avlandık!
Bin dört yüz lira!
İnsaf.
“Çok kazanan çok, az kazanan az” mı sayın Bakan?
O en zor günlerde kendi yatırımından aylık iki bin lirayla yaşadı özel sektör emekçisi…
“Muayene” ya da “seyrüsefer” ücretini eşit ödüyoruz şimdi!
Üstelik polis sizi avlamıyor.
Bir markete gittim, geçen yaz, o en sıcak günlerde, neredeyse ürünler kokuyordu.
Çalışanlar kendini kaybetmiş bir durumda kasaların başında oturuyordu.
"Ne oluyor" dedim.
Buzdolapları dışında elektrikler kapatılmıştı.
“Ödeyemiyorum” demiş mal sahibi…
Haklısınız, elektriği "maliyetinden" daha ucuza tüketme imkanı yoktur.
Ama senelerce yatırım yapmayan, siyaset-sendika çekişmesinden ya da öpüşmesinden sistemi batıran, kendi zümresini ya da çevresini kollayan bu ülkenin sıradan insanları değildi.
Üstelik kurumu batıranlar, seçimde de bedel ödemedi.
Yeniden kazandılar.
Bakan oldular yeniden!
Şimdi bedeli yoksullar ödeyecek.
Çoğu aile işletmesi esnaf ödeyecek bedeli...
Çok kazanan değil, az kazanan bedel ödüyor genelde!
Asıl acımasızlık bu işte...