‘Beğenmezlik - Yarım Porsiyon Aydınlık’ Halleri, Yani Halktan Kopmak…
Kıbrıslı Türk Lütfiye Özipek Türkiye televizyon kanallarından TV8’in ‘O Ses Türkiye’ yarışmasında birinci geldi… Yeteneği ile ve hak ederek elde ettiği güzel bir sonuç… Bu başarı kutlamayı hak ediyor, daha yüksek başarıları da olsun…
Sonuç açıklandıktan sonra, Kuzey Kıbrıs’tan kutlamalar ve takdirler yağmur gibi yağarken, sol eğilimli bazı aydınlardan küçümseme, horlama, önemsizleştirme yorumları da yayıldı… TV8’in sahibinden başlayarak, programlarını yorumlayarak, yetenekli insanların sömürüldüğünden ve onların üzerinden çok paralar kazanıldığından dem vurularak Lütfiye Özipek’in başarısının niteliği ve derecesi aşağılandı…
‘Beğenmez’lik halleri sol aydınlar arasında yaygın bir tavırdır; bir araya gelirler ve dışarda bıraktıklarını kendilerince yorumladıkları kusurlarla ‘beğenmez’ olurlar. Seçtikleri ve yakıştırdıkları ‘Beğenmez hal’ nitelikleri kendi kelime hazineleri içinden akar gider ve coşarlar ve mutlu olurlar… Onların dışındaki dünya, onların olmasını istedikleri bir dünya değil, değişmesi gerek, değiştirecekler de… Hele bir çıksınlar camdan ‘sırça saray’larından da değiştirecekler ama şimdi kim çıkacak olduğu yerden de bu insanları değiştirmeye kalksın… Bu halleri Cem Karaca ‘Yarım Porsiyon Aydınlık’ eseri ile çok güzel anlattı:
“Her zamanki köşenizde / Her zamanki barınızda / Önünüzde viski ve havuç / Ve bir eliniz çenenizde / Kaşınız hafifçe yukarıda / Bakışlarınız ne kadar bilgiç / Hiçbir şey üretemeden / Sadece eleştirirsiniz / Sinemadan siz anlarsınız / Tiyatrodan müzikten / Heykel resim edebiyat / Sorulmalı sizden / Ekmeğin fiyatını bilmezsiniz / Ama ekonomik politika / Karılarınızı döverken siz / Ne kadar bilimselsiniz / Bu yaz yine güneydeydiniz / Bol rakı güneş ve deniz / Herşey bir harikaydı ancak / Yerli halkı beğenmediniz / Burda da orda da o aynı barlar / Hep o yarım porsiyon aydınlık / Aynı çehreler aynı laflar / Vallahi hiç değişmemişsiniz”.
Kuzey Kıbrıs’a sıkışmış kalmış nice yetenekler var, ‘halk çocuğu’ olmayanlar yolunu bulup bir taraflarda kendi yeteneğini değerlendirebiliyor… Halk çocukları bu ada yarısında hapsolmuş durumda… Yeteneği hangi konuda olursa olsun, sınırları güneyde yeşil hat, kuzeyde deniz… Yeşil hat ateş kes sınırı da… Yeteneklerini değerlendirmek üzere kuzeydeki deniz ötesi karaya ulaşmak da her zaman mümkün olamıyor… Birisi bir fırsatı yakalamış, sonuç da almış; suçlu oldu nerdeyse… Peki, bu aydınların yorumlarını önemseyip katılmasa bu aydınlar kendisine seçenek olarak ne sunuyor?!. “Otur oturduğun yerde, uğraşma böyle şeylerle, bizi de uğraştırma” anlamına gelecek tavırlardan başka ne fırsat sunuyor?
Milyonların izlediği bir program ve hepsi için de ‘popüler kültür’ kurbanı yakıştırması… Aydınların sıkça kullandığı bu ‘popüler kültür’ ne demek ve kimin kültürüdür?! Ülke nüfusunun ezilmiş, horlanmış, geri ve eğitimsiz bıraktırılmış, emeğinin karşılığını alamamış, işsiz ve aşsız dahi bırakılmış, ya köylerde ya da göç ederek geldikleri şehirlerin ve kasabaların varoşlarında yaşayanlar… Nazım Hikmetin Kurtuluş Savaşı Destanı şiirinin Başlangıç bölümü onları şöyle anlatıyor:
“Onlar ki toprakta karınca / Suda balık / havada kuş kadar çokturlar /Korkak, cesur, cahil, hakim ve çocukturlar / Ve kahreden / Yaratan ki onlardır / Destanımızda yalnız onların maceraları vardır.”
Onların, yani halkların kültürü, içinde yaşadıkları yaşam ve koşullardan kaynak bulur; böyle bırakılırlarsa, öyle bir kültürleri oluşur. Sol, bu yaşam koşullarını onlar için ve onlarla birlikte değiştirme siyasetidir… Ne yazık ki bazı aydın sol unsurlar, onlar için bu mücadeleyi onları ötekileştirerek verebileceği eğiliminde… Ve başarı sağlanamazsa da “onlar bizi anlamadı, bize katılmadı” gerekçesi ile kendileri haklı, ‘Beğenmezlik’ hallerinin muhatapları da suçlu olur.
Bu haller halktan kopuk olma halleridir, bu ‘Yarım Porsiyon Aydınlık’ halleri halk adına lafazanlık yapıp, ‘keyif çatmak’ halleridir… Lütfiye Özipek’i ada yarısına hapsedememenin şuur altı hezeyanları halleridir… Bu haller Kuzey Kıbrıs insanına uygulanan ambargoların bilinçsiz ve niyetsiz sürdürülme halleridir… Bu haller, camdan ‘sırça saray’da yaşayanların dışarıya taş atmaya kalkışma halleridir…
Kuzey Kıbrıs solu, halktan kopmamalı; Kuzey Kıbrıs solu bunun acısını son seçimlerde sokakta olmamakla yaşadı… Sosyal medya üzerinden yürütülen kampanyaların sanal olduğu seçim sonuçlarından belli oldu… Kuzey Kıbrıs solunun adaylarını sosyal medya üzerinden kampanya yapmaya yönlendiren ve teşvik eden kampanya organizasyonlarının halktan kopuk stratejileri Kıbrıs Türk soluna ağır bir bedel oldu. Halktan kopunca, halka ulaşmayı da bilemez olunur.
‘Yarım Porsiyon Aydınlık’ unsurları varsın popüler kültür unsurlarını ve olaylarını beğenmesin, Lütfiye Özipek’ler artsın eksilmesin; onlar destanın parçasıdır, yaratan onlardır…