Belediye Tiyatrosu’ndan yeni oyun: Hayalet Kumpanya
Lefkoşa Belediye Tiyatrosu’nun yeni oyunu, Hayalet Kumpanya Kıbrıs Tiyatro Festivali’nin açılış gecesinde prömiyerini yaptı.
Lefkoşa Belediye Tiyatrosu’nun yeni oyunu, Hayalet Kumpanya Kıbrıs Tiyatro Festivali’nin açılış gecesinde prömiyerini yaptı.
Prömiyer aynı zamanda, Lefkoşa Belediye Tiyatrosu’nun ikinci sahnesi olan ve Surlariçi’nin canlandırılması yanında ülke sanatı için de büyük önem taşıyan Bandabulya Sahnesi’nin açılışı niteliğindeydi.
Hayalet Kumpanya, Çehov’un oyunlarını prova eden bir tiyatro kumpanyasının, düşen bir bombayla yok olmasını ve hayatta kalan tek kişi olan suflözün, her sene tiyatro binasına giderek arkadaşlarıyla bir araya geldiğini “hayal-et”mesini anlatıyor.
Lefkoşa Belediye Tiyatrosu Sanat Yönetmeni Aliye Ummanel’in girişimleri sonucu, oyunu çalışmalarını Türkiye’de sürdüren oyuncu-yönetmen-yazar Yiğit Sertdemir kurguladı ve yönetti.
ÖLÜM, KAYBEDİLENLER VE GERİDE KALANLAR…
Hayalet Kumpanya oldukça eğlenceli bir oyun olsa da en temelde bir bombayla duran zamanı, ölümü, kaybedilenleri ve geride kalanları anlatıyor.
Tüm bunlar Kıbrıs Türkü’nün oldukça aşina olduğu konular.
Hayalet Kumpanya’yı Anton Çehov’un oyunlarından kurgulayan Sertdemir oyunun Kapalı Maraş’a gönderme yaptığını söylüyor: “Metinde 45 sene önce deniyor, bu 74’lere denk geliyor” diyor.
Oyunda Çehov’un “Bir Evlenme Teklifi” de sergileniyor, “Öküz Çayırı”nın kime ait olduğu tartışılıyor. Yönetmen burada da Kıbrıs sorununa işaret ettiğini anlatıyor.
Oyun öte yandan 2015 yılında hayatını kaybeden usta oyuncu Tomris İncer’e de selam gönderiyor.
İncer’in Yiğit Sertdemir’in hayatında ne kadar önemli bir figür olduğunu ve O’nu kaybetmenin Sertdemir için ne kadar üzücü olduğunu Sertdemir’i tanıyanlar iyi biliyor.
Oyunda Deniz Çakır’ın oynadığı karakter aslında İncer’e gönderme yapıyor…
“Deniz (Çakır) Hanımın varlığı bana çok değerli geldi, onun hala bu ekiple oyun oynuyor olması, bu kadar seviliyor olması, hala çocuk heyecanıyla kendini koruyor olması bana bu hikâyeyi çağrıştırdı. Kaldı ki Tomris İncer benim hayatımda hep önemli bir figür olarak vardı. O da suflöz olarak başlamıştı tiyatroya” diyor Sertdemir.
Ama sadece bu değil tabii… Oyun, ölenlerin hikâyelerinin, geride kalanlarda yaşamaya devam ettiğini söylüyor. Aynı İncer’in öyküsünün Sertdemir’de yaşamaya devam ettiği gibi.
Bunu sorduğumda “Benim açımdan öyleydi” diyor Sertdemir. “Orada Osman’la (Ateş) Deniz (Çakır) Hanımın ilişkisi benim Tomi’yle (Tomris İncer) ilişkim gibiydi… Tabii nişanlılık değil ama biz birbirimizin her şeyiydik. Deniz Hanım benim için hep Tomi gibi sahnede. Farkında değiller ama seyrederken ben bakıp arada ağlıyorum…”
Oyun, kaybedilenlerin öyküsünün kalanlarda devam ettiğini söylerken bir yandan da sevdiği birilerini kaybeden herkesin kalbine dokunuyor…
“Dokunur” diyor Serttemir, “Provalarda bunu konuştuk. Hüzünleniyorsunuz ama dedim, keşke senede iki saat için de olsa öyle bir şansımız olsa o insanları tekrar görsek. Hüzünlü ama bir yandan da çok ümit verici bir şey…
Bir ölümle karşılaşınca önce kahroluyorsun sonra ne kadar şanslıymışım ki bunları yaşamışım diyorsun…”
Oyun öte yandan, ölüm gibi karanlık bir konuyu komik bir dille anlatıyor.
“Benim yazdığım oyunlar genelde kara mizahtır” diye anlatıyor Sertdemir:
“Ben öyle yetiştim. Hayatımda duyduğum en komik fıkraları hep cenazelerde duydum.
Dedem vefat etti dayım ‘tabutun başında başka biri durabilir mi?’ dedi sonra bizi çağırdı gelin diye. Biz de kötü oldu sandık. Biraz yürüdük dedi ki ‘Dün bir fıkra öğrendim size onu anlatmam lazım’…
Ölüm meselesi de fazla gerçek bir şey, sanat onu uzaklaştırır. Sanatın belki en büyük vazifesi bu. Yoksa delirirsin. Nazım’ın dizesi gibi ‘insan öleceğini bile bile nasıl yaşar?’. Ölüm fikrinden uzaklaştırmak felsefi anlamda sanatın varlığı açısından da önemli…”
SÜREÇ ALİYE UMMANEL’İN GİRİŞİMLERİYLE BAŞLAMIŞ…
Lefkoşa Belediye Tiyatrosu Sanat Yönetmeni Aliye Ummanel ikna etmiş Sertdemir’i …
“Geçen yılki festivale Hayali Temsil’le geldik. Oyundan sonra Aliye (Ummanel), Aytunç (Şabanlı) oturduk. Aliye burada bir oyun yönetir misin dedi, kandırdı beni.
Bir sene süresince ara sıra yazıştık. Farklı fikirler geliştirdik. Sonra bir kabare fikri ortaya çıktı. Eğlenceli olsun dedik… Çehov’a böyle bir yaklaşım tatlı olur mu derken aslında fikir kendiliğinden ortaya çıktı.
Provalara başlamadan önce bir geceliğine geldim ekiple tanıştık sohbet ettik. Sonra prova sürecinin ilk 10 günü bir atölye çalışması gibiydi. Çok alışık oldukları bir tür de değildi. Nasıl bir dil yaratacağız hikâye nedir diye çalışırken aslında oyuncuları tanıma şansım da oldu.
10 gün sonrasında da kastı yaptım. Çok da yakıştılar…”
ÇEHOV’UN OYUNLARI…
Tiyatro eğitimi almış herkesin ezbere bildiği Çehov’un oyunlarından yararlanmanın, acaba pratik bir yanı olabilir sorusu geliyor akla. Oyunun çalışıldığı süre boyunca adada kalması mümkün olmayan bir yönetmenin, oyuncuların aşina olduğu oyunları kullanması süreci kolaylaştırmak için olabilir mi?
“Vallahi açıkçası bence daha zor” diye cevaplıyor sorumu ve ekliyor:
“Çünkü ekibin tamamı Ankara Konservatuar mezunu. Ankara demek katı demek, ‘Çehov böyledir’ demek. Oyuncular bu oyunları ezbere bilirler ve çok iyi bildikleri bir şeyi, öyle değil böyle anlatıyoruz deyince nasıl? niye öyle? soruları ortaya çıkıyor.
O yüzden başta haliyle, pek aşina olmadıkları bir biçim de olduğu için süreç biraz uzlaşmaya çalışarak, çocuk oyunu oynar gibi ufak tefek egzersizler yaparken oyunun mantığını anlayarak geçti.
Daha uzun sürecimiz olsaydı beraber yazar mıydık? Yazardık tabi… Ama Çehov’la birleşmesi de bir yandan Çehov’a da selam…
Çehov, Yönetmen Stanislavski’ye hep der ya, ben gülünsün diye yazıyorum siz neden dramatik bakıyorsunuz… Eleştirmen Seçkin Servi oyunu izlediğinde, ‘Çehov nihayet oyunlarına gülündüğünü gördü’ dedi”
“BEN TEK BAŞIMA NE YAPAYIM ORDA?”
Peki, hikâye anlatmanın onca yolu varken, mesela roman yazabilecekken, tiyatro oyunu yazmak? Neden maddi ve fiziki kısıtlamalarla, bir salon bulmakla, dekorla, ışıklarla, insan kaynaklarıyla uğraşmak? sorusunu şöyle yanıtlıyor Sertdemir:
“Bir roman olduğu zaman onun bir algılayıcısı var okuyucu; romanı yazan var ve aralarında bir ilişki var. Elbette ben öncelikle tiyatrocuyum, roman yazabilir miyim bilmiyorum…
Ama niye tiyatro dersek, çok küçüktüm biri ‘niye hedef olarak açık havada tek kişilik bir oyun oynayacağım’ gibi bir hedef koymuyorsun dedi… Ben de dedim ki ‘Ben tek başıma ne yapayım orda?’ Bu cümle benim hayatımda çok değerli.
Kumpanya benim için çok çok önemli bir şey. Seyirciyle buluşturma fikrinden de öte, araya yönetmen gibi sizin yazdığınızı tekrar yorumlayan, sonra oyuncu gibi yorumlanan şeyi sahne üzerinde tekrar icra eden ve seyirci gibi nefesini hissettiğiniz, karşılığını hemen gördüğünüz bir mekanizma bence yaşama dair çok ciddi bir pratik.
Hayali Temsil oyununda çok güzel bir cümle vardır oyuncu olmanın hissine dair. Sahnede olmak nasıl bir şey diye sorar Bedia Muayyit, Afife Jale de çok sevildiğini hissediyorsun der. Bu çok değerli bir şey. Gerçekten senin tüm kimliklerinden sıyrıldığın bir hal”
Tiyatroya oyunculukla başlayıp, oyunculuğa devam ederken şimdilerde neslinin en önemli yönetmen ve yazarları arasında sayılan Sertdemir’e, yazdığı oyunlarda kendisini tetikleyenin ne olduğunu soruyorum “Altıdan Sonra tam bir kumpanyadır. Benim yazar olarak tetikleyicim hep ekip oldu” diyor:
“Ben hep ekibe bir şey yazdım. Bizde ortak akıl çok önemlidir. Sohbet ederken bir şey beni tetikler… Bazen de ben böyle bir şey yazmak istiyorum deyip yazarım…
‘At Gözü’ diye bir oyun üzerinde çalışıyorum mesela… Çok önemli bir yazar, rahmetli Sermet Çağan’ın, Seçkin (Selvi) Hocanın da eski eşi, yazmayı düşündüğü ama vefat edince yazamadığı bir oyun fikri var… Seçkin Hocaya ben yazayım dedim o da bir tek sana izin veririm dedi… Şimdi o oyunu ben yazıyorum… Bunun da tetikleyicisi o oldu…”
“YANINDA BİRİ VARSA ONA BAKACAKSIN”
Mühendislik okurken katıldığı tiyatro grubundaki arkadaşlarıyla, okul bittikten sonra “Altıdan Sonra Tiyatro”yu kuran, Yeditepe Üniversitesi Tiyatro Bölümü'ne başvurup burslu olarak okuyan ve 20 yıldan uzun süredir bir arada olan bu ekiple yoluna devam eden Sertdemir’e mühendislik yerine tiyatroyla devam etme kararını soruyorum. Nasıl alınır böyle bir karar?
“Bu gibi kararlarda insanlar, arkamda biri var mı, önümde biri var mı peşinden gideceğim diye bakıyor. Ama önemli olan soru şu: yanımda biri var mı? Yanında biri varsa ona bakacaksın.
Kararlı ve istekli olmak ve yan yana durmak lazım… Ama Küçük Kara Balık hikâyesidir bu... Yolun sonunu bilemeyiz ama hiç bilmeden ölmek de iyi değil. Belki sonu kötü olacak belki keşke mühendis olsaydım diyeceksin ama mühendis olsan da belki keşke tiyatro yapsaydım diyeceksin.
Meslek seçerken ailenden çok göreceğin şeyi seçiyorsun, ben ekibi seçtim. Keşke zamanında yapsaydım demek istemedim…”
HAYALET KUMPANYA SEZON BOYU SAHNELENECEK
Lefkoşa Belediye Tiyatrosu, Hayalet Kumpanya’yı sezon boyunca, haftada iki kez sahnelemeye devam edecek.
Deniz Çakır, Barış Refikoğlu, Aytunç Şabanlı, Osman Ateş, Özgür Oktay, Döndü Özata, Hatice Tezcan, İzel Seylani, Asu Demircioğlu, Cem Aykut, Melihat Melis Beşe, Melek Erdil, Umut Ersoy ile Havva Güleş rol aldığı oyun Bandabulya Sahnesinde izleyiciyle buluşacak…