1. HABERLER

  2. ÖZEL HABER

  3. “Belirsizliğe sürükleniyoruz”
“Belirsizliğe sürükleniyoruz”

“Belirsizliğe sürükleniyoruz”

Cenevre Zirvesi’nde son güne girilirken, ‘Türk Tarafı’nın masaya koyduğu 6 maddelik öneri gündem oldu.

A+A-

CENVREDE SON GÜN / UZMANLAR YORUMLADI


Cenevre Zirvesi’nde son güne girilirken, ‘Türk Tarafı’nın masaya koyduğu 6 maddelik öneri gündem oldu.

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin yeni bir kararla Kıbrıs’ta “eşit egemen statü”yü bir anlamda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni tanıması istenen önerilerde, bunun ardından ‘mülkiyet, toprak, Avrupa Birliği, güvenlik’ konularında işbirliği temelli müzakere isteniyor.

Diplomasinin önemli isimleri gelişmeleri YENİDÜZEN’e değerlendirdi.
 

Uluslararası İlişkiler Uzmanı- Eski Müzakere Heyeti Üyesi İpek Borman:

“Türk tarafı uzlaşma ihtimalini büyük oranda ortadan kaldırdı”

Kıbrıs Türk liderliğinin siyaseti çerçevesinde bakıldığında Cenevre’deki önerinin şaşırtıcı olmadığını belirten Uluslararası İlişkiler Uzmanı- Eski Müzakere Heyeti Üyesi İpek Borman, buna karşın 6 maddenin hem diplomatik açıdan hem de çözüme yönelik ortak bir zemine ulaşabilme bakımından hiçbir şekilde gerçekçi ve yapıcı olmadığını ifade etti.

Borman, “Kıbrıs Türk tarafı, maalesef, kendi eliyle bir uzlaşma ihtimalini büyük oranda ortadan kaldırmıştır.” dedi.

Ortaya konan önerilerin diplomatik olarak satır aralarını okumaya çalıştığı zaman Kıbrıs Türk tarafının
neler anlatmaya çalıştığını dile getiren Borman, şu yorumlarda bulundu:

“1. 1960 Antlaşmalarına istinaden Kıbrıs Türk halkının devleti, Kıbrıs Rum halkının devleti gibi egemendir ve Kıbrıs Rum tarafıyla eşit uluslararası statüye sahip olmalıdır.
2. İki tarafın, bu Antlaşmalarla var olan egemenlikleri BM Güvenlik Konseyi tarafından kabul edilmeli ve yeni bir BMGK kararıyla uluslararası anlamda eşit statüye sahip oldukları onaylanmalıdır. Burada bahsedilen Kıbrıs Türk halkının mevcut devleti olan KKTC’nin tanınması değildir. KKTC’nin tanınması 441 ve 550 sayılı BMGK kararlarıyla yasaklandığı için burada diplomatik bir ‘esneklik’ gösterilmeye çalışıldığı ve adını koymadan Kıbrıs Türk halkının devletinin egemenliğinin ve eşit uluslararası statüye sahip olduğunun kabul edilmesinin istendiği anlaşılmaktadır.
3. Kıbrıs Türk halkının devleti ile Kıbrıs Rum halkının devletinin ayrı ayrı egemen oldukları ve uluslararası statülerinin eşitliği BMGK tarafından bir kararla sağlama alındıktan sonra ancak iki taraf arasındaki müzakerelere başlanacaktır.
4. Müzakereler yoluyla iki taraf arasında nasıl bir ilişki kurulabileceğini şimdiden adlandırmaya gerek yoktur. Yani, ortaya bir konfederasyon modeli çıkabilir de çıkmayabilir de… Birbirinden tamamen bağımsız, yan yana yaşayan iki ayrı egemen Devlet modeli de olabilir.
5. Müzakerelerin başarıyla sonuçlanması ve bir anlaşmaya varılması durumunda ancak her iki taraf birbirini karşılıklı tanıyacaklardır. Müzakerelerin başarısız olması durumunda, herhangi bir tanınma olmayacaktır.
6. İşin özü; her iki taraf da müzakere masasına oturduğunda, eşit iki egemen Devlet olarak oturacaklardır. Eğer müzakerelerde karşılıklı kabul edilebilir bir anlaşmaya varılamaz ve bir sonuç alınamazsa, her iki taraf da müzakere masasından iki eşit egemen Devlet ve bu statüleri BMGK kararıyla da onaylanmış olarak kalkacaktır. Dolayısıyla, bu noktadan sonra, müzakere masasından bağımsız olarak, her iki taraf da uluslararası anlamda egemen birer Devlet olarak hayatlarına devam edecektir. Bu şekilde masadan kalkınması durumunda, bu Devletlerin başka Devletler tarafından tanınıp tanınmayacağı ise belli değildir.

Bu satır aralarıyla değerlendirdiğimizde, Kıbrıs Türk tarafının, şu anda, 1968’den beridir aralıklarla sürdürülen müzakereleri ve on yıllar boyunca ortaya konan yoğun çabalarla şekillenen çözüm zeminini, şeklini ve tüm parametreleri ters yüz etmeye yönelik bir yaklaşımla hareket ettiği ortadadır. Bu önerileri ne Kıbrıs Rum tarafının ne de BM Güvenlik Konseyi üyeleri dahil olmak üzere uluslararası toplumun kabul etmesi beklenebilir. Kıbrıs Türk tarafı, maalesef, kendi eliyle bir uzlaşma ihtimalini büyük oranda ortadan kaldırmıştır.”


CTP Milletvekili Özdil Nami:

“Akıl dışı politika yapıldı”

“Türk Tarafı” adına ortaya konan altı maddelik önerileri değerlendiren eski müzakereci, CTP Milletvekili Özdil Nami, “Akıl dışı politika” yapıldığını kaydetti.

Kıbrıslı Türklerin, haklı iken yeniden haksız bir konuma düşürüldüğünü ifade eden Nami, özetle şu yorumda bulundu: 
Kabul edilme şansı olmayan önerilerin masaya götürüldüğünü ifade eden Nami, “KKTC’nin tanınmaması için kararı bulunan BM’den, KKTC’nin önce tanınmasını müzakerelerin ondan sonra yapılmasını talep etmek akıl dışıydı” dedi.

Kıbrıs Türk Tarafı’nın kapsamlı bir çözüme gidilmesi yönünde akılcı bir politikası olmadığına değinen Nami, şu değerlendirmeyi yaptı:
“Crans-Montana’da tüm BM’yi, AB’yi, Kıbrıslı Türklerin çözüm istediği konusunda ikna etmiş durumdaydık, çözümsüzlüğün adresinin güney olduğunu ifade etmiştik, o zemin yıkıldı, haklı olduğumuz davada yeniden haksız olarak gösteren bir politikaya gidildi.”

Nami, bu gelişmelerin, Kıbrıs Türk haklına ileri vadede büyük zararları olacağını, sorumluların görüşmelerde bulunanların olduğunu vurguladı.”


 


Uluslararası ilişkiler Uzmanı  Prof. Dr. Ahmet Sözen:

“Ölümü gösterip sıtmaya razı etme”

Cenevre’deki Kıbrıs Zirvesi’nin ikinci gününde “Türk Tarafı” adına ortaya konan altı maddelik önerileri değerlendiren Doğu Akdeniz Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ahmet Sözen, durumu “ölümü gösterip sıtmaya razı etme” olarak nitelendirdi.  

Sözen, altı maddelik öneriler ve bu günkü görüşmelerle ilgili özetle şunları söyledi:

“Daha önce de söylemiştim, Türk tarafının söylemde olan ve belge ile BM’ye verilen pozisyonu iki şekilde açıklanabilir. Birincisi artık federasyonun konuşulmayacak olması. Ki bunun da Türk tarafına çok ciddi sıkıntıları olacağını daha önce de birçok kez dile getirmiştim. Bu pozisyonun bir diğer şekliyle değerlendirecek olursak Türk tarafı bu toplantıyı pozisyon yükseltme ve resmi müzakereleri iyi bir yerden başlatmak için pazarlık yapıyor ve bunda da ‘ölümü gösterip sıtmaya razı etme’ politikası güdülüyor. Burada ölüm iki devlet, sıtma ise iki toplumlu, iki bölgeli federasyon anlamına geliyor.

Bu sıtma ise daha çok Türk tarafını mutlu edecek şekilde yapılan, özellikle siyasi eşitliğin hiçbir şikeye mahal kalmayacak şekilde federal bir zemine dönüştürülmeye çalışılıyor. Bugün de çok önemli bir gün, görüşmeler sürecek. Bu nedenle durumun nereye doğru evrimleşeceği bugün biraz daha çok netleşecek.”
 


 

Cumhuriyetçi Türk Partisi Milletvekili Fikri Toros:

Kıbrıs Türk halkı statükoya mahkum edilen, izolasyonlardan kurtulmasını imkansızlaştıran bir noktaya sürüklendi”


Kıbrıslı Türk lider Ersin Tatar’ın önerilerinin Güvenlik Konseyi’nin BM Genel Sekreteri’ne vermiş olduğu yetkinin dışına çıkılması talebi anlamına geldiğini kaydeden Fikri Toros,  “Bu tavır ortak zemin arayışını olumsuz etkiler” dedi.

Bugün düzenlenecek olan son toplantıyı işret eden Toros, “Son toplantıda bir esneklik göstermez ve önerilerini BM zemininde olacak şekilde gözden geçirmezse, Türk tarafı,  siyasi eşitliğe dayalı federal çözüm müzakerelerinin sonuç odaklı olarak devam etmesini önleyen taraf konumuna gelmiş olacaktır. Bu da Kıbrıs Türk halkının federal çözüm iradesine büyük bir darbe indirmiş olacaktır.” dedi.

Bu yaklaşımın bugüne kadar bir siyasi anlaşmaya varılamamış olmanın esas sorumlusu olan Kıbrıslı Rum Lider’e de büyük bir rahatlama sağlamış olacağını dile getiren Toros, şöyle devam etti:
“Sayın Tatar bu öneri ile Kıbrıs Türk halkını statükoya mahkum eden, izolasyonlardan kurtulmasını imkansız hale getiren bir noktaya sürüklemiştir. Bu zemin kaymasını temelden reddeder, Sayın Cumhurbaşkanı’nı geç kalmadan Kıbrıs Türk halkının kendi ülkesi genelinde, ortak hak ve çıkarları doğrultusunda önerilerini gözden geçirmeye davet ediyorum!”

 

yd-destek-gorseli-2-068.jpg

Bu haber toplam 2093 defa okunmuştur
İlgili Haberler