Bellapais Konseri
Mozart’ın 'Sihirli Flüt' operasını, bir Alman topluluk, Bellapais Manastırı'nda sahneleyecekti, günler öncesinden biletimi aldım. Heyecanla hazırlandım.
Özden Aykaç
Bellapais tatil köyünde kalıyordum. Sırtımı dağlara dayayıp Girne'ye tepeden bakmak doyumsuz bir keyif veriyordu insana. Gizemli güzelliklerin kuş seslerine karışması dinlendiriyor insanı, müthiş bir güzellik bu... Bu ruhsal dinginliğe, sosyal ve sanatsal bir aktiviteyle farklı bir boyut katmak istedim. Mozart’ın 'Sihirli Flüt' operasını, bir Alman topluluk, Bellapais Manastırı'nda sahneleyecekti, günler öncesinden biletimi aldım. Heyecanla hazırlandım. Oğlumun gelip beni alması için bekledim. O da iş yemeğinden çıkıp son dakikada gelebildi. Beni Bellapais'e bırakması kolay olmadı. Yol, neredeyse İstanbul trafiğine dönmüştü. Araçları belli bir yere kadar alıyorlardı. Ben telaşla indim arabadan. Tanrım, işte korktuğum oldu... Opera başlamıştı. İlk yarıya kadar beklemem gerekecekti. Manastırın yanındaki Kibele Restoran’a girdim çaresiz... Daha önceden bildiğim, tanıdığım bir mekan. Nereye otursam diye bakınırken Helen el salladı. O da geç kalmıştı. Eşi David’le beraber operayı duyabilecekleri bir masaya oturmuşlardı. Yanlarına gittim, sevgiyle selamladım, sonra ben de onlara katıldım.
Operanın sahnelendiği tarihi Bellapais Manastırı ile iç içe bir mekan olduğu için müziği rahatlıkla duyabiliyor ve az da olsa sahneyi görebiliyordum. Onlar gibi ben de Kıbrıs şarabını tercih ettim, yanında da ızgara hellim ve kabak mücveri ısmarladım. Helen ve David, uzun yıllar önce Bellapais'e yerleşmişler. Helen, mistik duyguları güçlü bir sanatçı. Yağlı boya tablolar yapıyor. David de bir İngiliz dergisinde yazılar yazıyor. Mozart’ın büyülü besteleri Bellapais Manastırı'nın otantik ve muhteşem görünümüyle bütünleşirken büyülenmiş gibiydik. Helen manastırla ilgili bir öykü anlattı kısık bir sesle. Bir zamanlar Manastır'da yaşayan dört rahip, aynı rahibeye aşık olmuşlar. Durum anlaşılınca diğerlerine de ders olması için, dört rahibi manastırın girişine asmışlar. Onların ölümünden sonra her birinin asıldığı yerde dört selvi ağacı boy vermiş. Manastırın girişindeki karşılıklı boy vermiş olan selvi ağaçlarının öyküsü buymuş. Hatta Bellapais'te yaşayan pek çok kişiye onların hayaletleri görünürmüş zaman zaman.
Biz bunları konuşup Mozart’ın nağmeleri eşliğinde şaraplarımızı yudumlarken Helen, merdivenlerin tepesindeki bir köşeyi gösterdi telaşlanarak. Beyaz giysili hayalete benzer görüntü karşısında, biz şaşkınlık ve heyecan içindeydik... Rahiplerin hayaletlerini gördüğümüze inandık. Dikkatle bakınca anladık ki onlar Sihirli Flüt operasının sanatçılarıydı ve sıralarının gelmesini bekliyorlardı. Neşeyle sürdürdüğümüz sohbeti bir başka akşam tekrarlamak için sözleştik. Oyunun ilk yarısı bitmişti, biz artık içeriye girebilir sahnelenen oyunu izleyebilirdik.