Ben Kolej’e gideceğim!
Hatice’yi görür görmez hatırlıyorum. Bu gözleri unutabilmem mümkün değil. O beni tanıyor mu bilmiyorum, pek öyle görünmüyor doğrusu.
Surlar içinde çalıştığım dönemlerde Hatice’nin evinin önünden geçerdim her sabah, Arabahmet’te. Her sabah kapısının önünde otururdu O, bir başına. Küçüktü daha, belki üç, belki dört yaşında. Yaz, kış fark etmez, hep çıplak olurdu ayakları, üşürdüm ben.
Gülümserdim gözlerine bakıp, aydınlanırdı yüzü. Hemen karşılık verirdi, heyecanlanırdı. Kafamı sokardım sonra yere, adımlarımı sıklaştırırdım. Canım yanardı benim derinden.
Bu çocuklar konusunda bir gün, birileri, birşeyler yapacak mı, diye sorardım kendi kendime. Hiçbir şey yapmadığım için utanırdım ben her sabah.
Tartışırdık bazen dostlarla, Arabahmet çocukları diye başlardım, ‘Onların burada olmaması gerek’ yanıtını alırdım.
‘Siyasi irademizi elimizden alıyorlar’, ‘Kendi Devletleri ilgilensin’, ‘Türkiye tüm pisliğini buraya atıyor zaten’ diye devam ediyor cümleler hâlâ.
Ama insan, ama çocuk, ama hak? diyemeden ben daha, tartışma 1960 Anayasası, Cenevre Antlaşması, müdahale hakkı, Ayşe ve hiç bitmeyen tatiller eksenine oturuyor her daim. Yutkunabiliyorum tek.
‘Biz’ ve ‘Onlar’ ayrımının ne kadar derinleştiğini fark ediyorum bu sohbetlerde. Özel okullarda biz, Devlet’te onlar. Patron biz, işçi onlar, Mağdur biz, suçlu hep de onlar!
Surlariçi aileleri ile sohbetlerim sonrası hep 'bizim' hanemize utanç kaydederim. Uğradıkları ayrımcılıkları, yaşam koşullarını, çalışma şartlarını dinlerim, üzülürüm. Bu ayırım nereye kadar gidecek, nerede patlayacak, bilemem, korkarım.
Ülkelerinin yaptıklarından insanlarını sorumlu tutmak, bu derece umursuz olmak, böylesine acımasız, yakışıyor mu biz ‘Çağdaş Kıbrıslılara’?
İrademizin esaret altına alındığını savunurken, kendi haklarımız için mücadele verirken, bu ülkeye ‘daha iyi bir yaşam’ arayışı ile savrulan insanların da hakları olduğuna inanmak, zor yaşam koşullarını birazcık da olsa iyileştirmeye çalışmak, aynı madalyona ait yüzler değil midir?
İnsan Hakları evrenseldir diyoruz ama!
Elmalar ile armutları ayıranlar var neyse ki! Görünce seviniyorum ben, umutlanıyorum yeniden.
Özgür Okul’u önce Facebook sayfasından tanıdım. Merak ettim, araştırdım biraz, bir baktım bizim çocuklar. Arabahmet’te bir araya gelmişler, mahalle çocuklarına gönüllü dersler veriyorlar.
Ziyaret etmek istiyorum. Tabii ki diyorlar, saat 10:00’da İngilizce dersimiz var, 11:00’de Drama, istediğine gelebilirsin. Drama Dersi! Benim hiç Drama dersim olmadı diye hayıflanıyorum. Çocuklar adına ise öylesine mutluyum.
Cemal Süreya karşılıyor beni Arabahmet’te, surlar üzerinde bir duvardan gülümsüyor,‘Hayat kısa, kuşlar uçuyor’ derken.
Çocukların arasına karışıyorum sonra Özgür Okul’da. Ahmet ilgi istiyor sürekli, Cem cebindeki yemişi gösteriyor bana, 'Şimdi yemeyim çocukların canı çekmesin' diyor. Aynı isimde iki Can arasına girip dilek tutuyoruz birlikte. Bir çift pateni var okulun, kara tahtada günlere bölünmüş paten sürme sırası.
Milo oynuyoruz sonra parkta, hep beraber, coşuyoruz. Büyükler küçükleri toptan korumaya çalışıyor, ben onların hızına ayak uydurmaya, olmuyor tabii. Bir anne bizi izliyor gülümseyerek. Aklından neler geçiyor merak ediyorum.
Matematik ödevi çıkıyor sonra Deniz’in çantasından, annesi ile birlikte gelmiş.‘Hocahanım, yardım eder misiniz’ diyor. Gülümsüyorum, gel, bakalım diyorum birlikte, gömülüyoruz Deniz’in defterine, Anne’nin gözlerindeki minnet duygusu zihnime kazınıyor. Hatice’nin bakışlarının hemen yanına.
Hatice’yi arıyor gözlerim. Saçlarımı örmeye çalışırken buluyorum onu, arkamda. Fark ettirmemeye çalışarak sarılıyor omuzlarıma. Son bir kaç saattir dolup dolup boşalan yüreğime daha fazla direnemiyor gözlerim, ıslanıyor.
Ben Kolej’e gideceğim diyor Deniz, çok çalışacağım, gideceğim.
Gideceksin tabii ki diyorum! Sen Kolej’e gideceksin, çok çalışınca her şey oluyor, aferin.
Özgür Okul var Arabahmet’te. Çocuklarına Matematik, Türkçe, İngilizce, Resim, Drama dersleri veren. Daha önemlisi, onlara yalnız olmadıklarını öğreten.
Okul gönüllüleri, dostlar. Kocaman yüreğinize sağlık. Harikasınız!
27 Mart 2015
Marsilya