Ben, “sokak” diyorum; buyurun!
Dış siyaset mi?
Tam bir rezalet, tam bir fiyasko!
Hiçbir şey bilmeyen, tarih bilgisinden yoksun bir liderle, sadece Türkiye’deki aşırı milliyetçi cehalete gaz pompalıyoruz!
-*-*-
Zaten, ne olacağını, ne yapacağımızı ya Erdoğan, ya Oktay olmadı Çavuşoğlu açıklıyor!
Ama Nazım olan değil, Mevlut olan!
-*-*-
Para politikası?
Var mı böyle bir politikamız?
Paramız var mı?
Merkez Bankamız?
TL kullanıyoruz; her gün daha da yoksullaşıyoruz…
-*-*-
Maliye politikası?
O da yok!
Otomatiğe bağlamışız!
Maaşlar ödendi mi?
Ödendi abi!
Devam!
-*-*-
İhaleler?
Daha önce de yazmıştım; hem de defalarca; ihalelerde bizimkiler sadece kimin ne kadar komisyon alacağı ile ilgilenebiliyor!!!
Ha ha ha!
Ne aciz, ne sığ bir durum ki şu anda onlar da iptal çünkü Türkiye’de de para kalmamış!
-*-*-
Ulaşım!
Yani mesela limanlar, KTHY falan!
Yok!
Dünya turizme yeniden başladı, ama bizimkiler ne yapacağını bilmiyor!
Yeni Dünya düzeninde nasıl ve neyle uçacağımızı bilemiyoruz!
Aşı kartlarımız falan, tıpkı devlet gibi!
Tanınmıyor!
-*-*-
İhracat – ithalat?
Dövize bağlı!
Döviz bizi mezara bağlamış durumda!
Artık birçok ürünün mutlak seyircisi olacağız sadece!
Satın almak olmayacak!
-*-*-
Eğitim?
Gördüğünüz gibi!
İki namaza bir bisiklet civarında seyrediyor!
Atatürk ve laiklik inşallah seneye müfredattan da düşürülecek!
Ama diyor ki Cumhurbaşkanı, “… Ezan ve bayrak önemli!”…
Ve ekliyor, “varlığım Türk varlığına armağan olsun!”
Olsun!
Hatta helal olsun!
-*-*-
Savunma?
1958’den beri komuta bizde değil!
Hiç olmadı!
Hiç itirazımız da olmadı!
Olmayacak da!
Bu sene “vitrinliktir” de olsa generalimiz bile kalmamış!
-*-*-
Yasama?
Son örnekte gerçeği net bir şekilde gördük; “müdahale yok”a inanmamız konusunda ısrarcılar amma velakin, cümbür cemaatin, inanmıyorlardayız!
-*-*-
Gelecek?
Endişeli!
Çok endişeli!
-*-*-
Güney’de mi?
Ultra faşist ELAM, dördüncü büyük parti!
Artık bize gülen, bizimle dalga geçen, sırtını AB’ye, hatta İsrail’e, hatta Müslüman kardeşimiz Mısır’a dayamışlar…
Bize Arapça ve Müslümanlık dersi verenler, keşke gidip o Müslüman Arap dostlarla bir şenleşseler!
Baksanıza hepsi Kıbrıs Cumhuriyeti’nin dostu!
En başta da Filistin be gavollem, Filistin!
Bu nasıl Müslümanlıksa, nasıl İslam kardeşliğyse!
Neyse!
-*-*-
KKTC mi?
Egemen eşit devlet mi?
Dilin kemiği yok ki, bastırın, söyleyin ama bastırırken dikkat edin de sizi videoya çekmesinler!!!
Anladığım kadarıyla en egemen olduğumuz yer, gizli video işleri!
-*-*-
Önerim mi?
Önerim yoktur!
Umudu kestim!
-*-*-
Ben dahil hepimiz hata yaptık!
Ülkenin sadece yarısının ganimetinden faydalanmaktan başka bir şey öğrenmemiş insanlara; “benim yurdum ikiye bölünmüş ortasından, hangi yarısını sevmeli insan?” diye şarkılar okuduk!
Öteki yarısını bilmiyorlar ki!
Onlar, sadece bir yarısının, analarının helal sütü kadar hakları olduğuna inandırılmışlar!
Tıpkı Cumhurbaşkanımız gibi!
-*-*-
Yani üzgünüm ama başaramadık!
Sorumlusu biziz!
Kendimiz!
-*-*-
Yine defalarca yazdım, belki yazmayı sürdüreceğim bu konuyu ama “Ne özelde federal çözüm oldu, ne genelde çözüm”…
Olacak gibi de görünmüyor!
-*-*-
Egemen eşit iki devlet mi?
Bunu ciddiyetsizlik ve saçmalık olduğunun herkes farkında!
Kendi kendimize, üstelik bağırarak egemen devlet falan olunmuyor!
-*-*-
Haaa “… bütün bunların sorumlusu şuydu, hatalı buydu, senin kabahatindi, yok hayır onun kabahatiydi” meselesini de bir yana bırakalım artık!
-*-*-
Geldiğimiz, getirildiğimiz nokta gayet basittir:
“Bizde ne varsa, orada da o olacak!”...
“Kuzey Kıbrıs, Fransa değildir!..”
Öyle demiyor mu en büyük Reis?
-*-*-
Meclisimiz, rezaletin en bariz adresi!
Meclis binası ciddi para eder…
Maraş’ta belli ki planlar tutmadı, tutmaz da!
Dünya resti çekti ve görmek zorundasınız!
En azından Dianellos’u satın Türkiyeli bir yatırımcıya, otel yapsın, kumar oynatsın!
En azından arsası değerli…
Satın!
Devlet maaşlarını bir ay daha ödeyin!
Bu arada “Kıbrıslı bir yatırımcı” olmasın satacağınız!
Kıbrıslı sermaye olmaz!
Onlar mafya!
Onları içeri tıkalım!
-*-*-
O hata yapıldı, bu hata yapıldı!
Geçiniz!
En başta “tapu vermeyin” diyen hukukçuları dinleyecektik mesela!
Veya, taaaa en başta, tek başına çarpışan Derviş Ali Kavazoğlu’na inanmalıydık!
“Kıbrıslı emekçiler bölünmemeli” dediğinde O’nu öldürmemeliydik!
Bu kadar çok nüfus olmazdı; “biz”, “biz” olmaktan çıkarıldık!
Ve işte şimdi videolarla resmen eğleniyoruz!
-*-*-
UBP’ye genel başkan seçilsin, O’nu başbakan olarak atayalım; bir görelim bakalım, Türkiye, üç vekil daha ayartır mı bir yerlerden ve yeni bir koalisyon kurar mı diye…
-*-*-
Hepimiz çok hata yaptık…
Çooook…
Ta en başından sokağa inecektik…
Ta en başından korkak olmayacaktık…
-*-*-
Bir kez daha yazmıştım: Sırrı Süreyya Önder’in anlattığı o hikayedeki gibi; “biz bu Ermeni’yi dövdürtmeyecektik!”...
-*-*-
Yıllarımız, hep hatayla, hatalarla geçti!
Yalanlara inanarak geçti tüm çocukluğumuz, gençliğimiz!
Aynı yalanlara hala zorla inanmamızı istiyor bir grup; öteki grup da iktidara geldiğinde yalanlarla kucak kucağa yatmaktan geri durmuyor ama…
-*-*-
“Maaşlar ödensin” bizim bir sıkıntımız yok; hiç olmadı, bundan sonra da olmayacak!
Müteahhidin bile derdi, hastane bitirmek değil, sadece para kazanmak!
-*-*-
Ne diyordu Sırrı Süreyya Önder?
Şunu anlatıyordu:
Biri Türk, biri Kürt ve biri Ermeni üç arkadaş erik çalmak için zengin bir Türk'ün bahçesine girerler. Bahçenin sahibi Türk gelir. Bunları bahçesinde görünce önce Ermeni’ye çatar:
“Lan, hadi anladık bu ikisi Müslüman; sen Müslüman bile değilsin, hangi hakla bahçeme girip erik çalarsın?” der; Ermeni’yi öldüresiye pataklar ve dışarı atar.
Sonra sıra Kürde gelmiştir. “Lan, sen Türk bile değilsin; hangi hakla bahçeme girer ve erik çalarsın?” diyerek Kürdü de bir güzel döver.
Sıra Türk olana gelmiştir. Ona da; “Sen ne biçim Türksün, nasıl bir Ermeni ve bir Kürtle bir olup bahçeme erik çalmaya gelirsin?” der ve onu da iyice patakladıktan sonra bahçeden atar.
Ardından bu üç arkadaş: “Nasıl olur da biz üç kişi olduğumuz halde bu adamdan dayak yeriz?” diye aralarında tartışmaya başlarlar.
Bu sırada Türk Kürd'e döner ve şöyle der: “Biz en başta Ermeni’yi dövdürmeyecektik.”
-*-*-
Ermeni’yi dövdürtmeyecektik değil mi?
Bence, ondan da öncesinde, hırsızlık yapmayacaktık ağam!
-*-*-
Bundan sonrası mı?
Federal çözüm mü?
Nasıl ve kimle?
ELAM ve laikliğin en büyük düşmanı kilise ile mi?
Eksik olsun!
-*-*-
Egemen eşit devlet mi?
Hade yahu sen da!
Erken genel seçim mi?
Cidden çözüm mü bu sizce?
Ben, “sokak” diyorum; buyurun!
Eğer halen yeterli nüfusumuz varsa!
Tıpkı şarkılardaki gibi, “… Söylenen bütün masallara inandık… Onlar mı bizi kandırdı biz mi aldandık?” bilemem ama, eskiden Kıbrıs’ta her şey sanki çok daha güzeldi… Tıpkı bu ev gibi… Sade fakat orijinal… Evlerimiz bile bozuldu…