1. YAZARLAR

  2. Cenk Mutluyakalı

  3. ‘Beni Gör’
Cenk Mutluyakalı

Cenk Mutluyakalı

‘Beni Gör’

A+A-

 

Siyaset sahnemizin yeni partisi gülümsedi.
Ana haber saatlerinin meşhur “AZ SONRA” anonsları gibi yaşandı süreç.
Önce tansiyon, sonra beklenti yükseltildi.

***

“Halkın Partisi” aslında Kudret Özersay’ın.
Partinin kurucuları arasında çok sevdiğimiz dostlarımız, tanıdık isimler, yeniler var...
43’lerde doğan da var, 91’li de...
Akademisyeni, entelektüeli...
Ne olur üstlerine alınmasınlar....
Kudret Özersay’ı çıkarınız kareden ve “yeni bir parti kuruldu” deyiniz, ‘işte halkın partisi’ diye kaç kişi bakar, ne kadar umut olur sizce?

***

Halkın Partisi bu haliyle ‘karizmatik bir lider ve yeni bir yüz’ün peşinden yürüme çağrısı.
‘Çoğulculuğu’ bir türlü hazmedemeyen, ‘farklılıklar’a tahammülsüz, olabildiğince ‘içine kapanmış’ ve inatla ‘kendini tekrar eden’ siyasete isyanın ortaya çıkardığı bir fırsat bu.
Yeni parti, yeni bir umut oldu, bu doğru.
Ama ‘yeni bir dil’ yok ortada!..

***

Sosyal ve geleneksel medya üzerinden örgütlenen, “ideolojik” yaklaşımları reddeden, her meseleye “ortalama” yaklaşan, 21’inci yüzyıl Mevlana’sı bir rol modelle ‘Y’ neslinin duygularına ve öfkelerine sarılan yeni oluşum kuşkusuz ki siyasete renk ve rekabet katacaktır.
Yeni bir siyasi dil göremedim yine de...
Kıbrıs sorunundan ekonomiye, parti örgütlenmesinden disiplinlere, özelleştirmeden etiğe kadar her ne söylenmişse, daha önce de duydum, duyduk, size bulabilirim...
Asıl mesele ‘söz’de değil zaten ‘pratikte’!..
Durduran’ın Yeni Kıbrıs Partisi’nden Ali Erel’in Çözüm ve AB Partisi’ne, Raşit Pertev’in Halk Partisi’nden Enver Emin’in Ulusal Diriliş Partisi’ne farklı yelpazelerde nice nice siyasi açılım ortaya kondu bugüne kadar.

***

“Türkiye İşleri’nden Sorumlu Bakanlık” kurulması gibi fanteziler, “Bağış makbuzu olmadan para kabul etmeyeceğiz” gibi naiflikler ya da “Bir başka partiden transfer almayacağız” gibi politik tekerlemeler bir yana...
‘Eski’ siyasetin asıl ezberi bozulmadı:
Çehov’a inat başkalarının günahlarıyla Aziz olmak ısrarı, var olan siyaseti kötülemek kolaycılığı, sözcükleri yuvarlamak ustalığı ve seçmene mavi boncuk sempatikliği...

***

Ülkemizde geleneksel siyasi partiler ile çok geniş seçmen yığınları ya da onları temsil eden örgütler arasında ismi konmamış ve ilan edilmemiş “gizli” bir sözleşme vardır...
Bu sözleşmede tek satır yazar: Beni gör!..
Hakkım olsa da gör, olmasa da gör!..
İşte o nedenle kendini bu ‘siyaset’in ya da bu ‘sistem’in mağduru olarak gösterenlerin pek çoğu aslında bu düzenin de birer parçasıdır.

Hatta bu sistemden en fazla beslenenlerin, isyanda en önde yürüdüğü görülür çoğu zaman.

***

Velhasıl öfkeyi örgütlemek kolaydır...
Örgütlemek kolaydır, sempatiyi...
Nesi ‘yeni’dir bunun ?!
Siyasette yeni bir dil, bu toplumu kendi  gerçeği ile yüzleştiren dil olabilir ancak...
Emin olunuz ki, böylesi bir dil, çok da heyecan yaratmaz...

Bu yazı toplam 2305 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar