“Benim olana kim ne karışır!”
Ombudsperson Emine Dizdarlı, Başbakan Hüseyin Özgürgün’ün kızının mezuniyet törenine 7 kişilik bir ekiple gitmesini ve bu gezinin masraflarını devlete ödettirmesini “toplum vicdanını rahatsız etti, Anayasa’nın yüklediği görevini göz ardı etti” şeklinde nitelerken, Başbakan Özgürgün de Dizdarlı’ya “yetkiniz dışına çıktınız” dedi.
Özgürgün bunu söylerken yasanın 13. maddesini gösterdi ama Anayasa’nın 114. maddesi Ombudsman Kurumu’nun tam da bunu yapabileceğini söylüyor.
Kaldı ki Ombudsman’ın böyle bir yetkisi olmasa dahi Başbakan’ın kişisel masraflarını devlete ödettirmesini yasal ve etik hale getirir mi?
Böyle bir durumdan rahatsızlık duyması ve hemen gerekeni yapması, yani parayı geri ödemesi, hatta (normal bir ülke ise) istifa etmesi gereken bir kişinin aksine saldırıya geçmesini kabul etmek mümkün değil.
Hele bu kişi bir Başbakansa!..
Öyle bir anlayış var ki; bu toplumun insanları devlette bir yere geldiklerinde o devletin nesi varsa kendininmiş gibi davranır, olan parayı kendisininmiş gibi kullanma yoluna gider. Bu anlayış da yine taaa eskilerden insanın beynine bu şekilde kazınmış yine aynı anlayışın siyasi partileri tarafından ve ne yazık ki böyle devam ediyor.
Çünkü böyle bir anlayışı terk etmek yine ne yazık ki çok zor geliyor… Zaten böyle bir istek ve düşünce de yok.
İki yanlış bir doğru etmez
23 Nisan etkinliklerine katılacak olan Sırbistanlı çocuklar Larnaka Havaalanı’ndan geri döndürülmüşler. Kıbrıs’ın güneyinde yönetim çocuk haklarını, o çocukların içine düşecekleri ruhsal bunalımı göz ardı ederek bu kararı vermişler. Çok hem de çok kötü etmişler. Ancak tabii ki bir şeyin karşılığını vermeye çalıştılar. Dışişleri Bakanlığımızın Kıbrıslı Rumların kuzeyde yapmak istedikleri dini ayinleri ‘siyasi mesajlar’ kategorisine koyup yasaklamasının ardından aynı yanlış mantıkla güneydeki yönetim de yanıt vermek istemiş. Kıbrıs Dışişleri Bakanlığı’ndan bir açıklama yapılmış ve “izin verilmesine rağmen kuzeye geçmenin BM kararlarının ihlali olacağı” uyarısından sonra Sırp ekibin kendilerinin geri dönme kararı aldıklarını söylemiş. Bu uyarıyı yapma gereği duyan kimdi peki!.. Sonuçta geri döndürülen o çocuklarla empati kurmaya, o çocukları kendi çocuklarımın yerine koymaya çalışıyorum. Olmuyor, kabul edemiyorum.
Sağlıkta eylem
Sağlıktaki sorunlar için Tıp-İş eylem yaptı. 3 saatlik eylemde sağlıktaki sorunlarını aktaran, doktorların istifa etme gerekçelerini ortaya koyan sendika başkanı Sıla Usar İncirli’nin konuşmaları etkileyiciydi. Evet, ne yazık ki hastanelerde ilaç bulunmuyor, hastalar teknik eksikliklerden dolayı yeterli hizmet alamıyor, hastane alt yapıları yetersiz kalıyor… Çareyi özele başvurmakta bulan hastalar da perişan oluyor ancak doktorların taşıdıkları pankartlarda “sağlık özelleştirilemez” yazısı da biraz sırıttı gibi… Çünkü çeşitli doğru gerekçelerle, yani devlet hastanelerindeki yetersizlikler nedeniyle hastaları yine özele, kliniklere taşıyan da yine (genelleme yapmadan) aynı doktorlarımız değil mi! Evet, hekim maaşları çok yetersiz, özlük hakları yetersiz ama öğleden sonraki işlerinden memnun olmamak da söz konusu değil herhalde!..