Benim Oyum Guterres’e…
Kıbrıs sorununun beş tarafı ve BM’nin Cenevre’de yaptığı gayri resmi toplantı bitti; taraflar evine döndü… Kıbrıs sorunun çözüm süreci de başa döndü… Beklenen oldu yani…
Türk tarafının BM Ölçütlerini reddederek öne sürdüğü Denktaş’tan miras iki devletli çözüm tezi önerisi hiçbir muhatap bulamadı, kimse kabullenmedi… Kabullenen bir taraf olsaydı sürpriz olurdu zaten… Dolayısıyla beklenen oldu ve Kıbrıslı Türkler içerde statükoya mahkum; dışarda da çözüm istemeyen taraf olarak kaldı. Bu sonuç, hidrokarbonlardaki talepleri nedeniyle Kıbrıs çözüm sürecini esir alan Türkiye’nin eseridir; onun KKTC’ye Cumhurbaşkanı yaptırdığı Tatar da işbirlikçisi… Türk tarafı dışında kimsenin kabul etmediği, Kıbrıslı Türk halkının büyük çoğunluğunun da kabul etmeyeceği iki devletli çözüm önerisini masaya koymayı Tatar ve Türkiye Dış İşleri Bakanı Çavuşoğlu iç siyasette tribünlere oynayarak bir başarı hikayesi gibi anlatmakta ama Cenevre’deki sonucun kesin bir yenilgi olduğunu sokaktaki insan da biliyor…
Kıbrıs Rum tarafı da Cenevre’deki toplantılarda BM Ölçütlerini desteklediklerini söyleyerek uluslararası toplumun sempatisini kazandıklarına dair bir başarı hikayesi anlatıyor ama sokaktaki insan da biliyor ki yenilmişlerdir… 1974’ten beri kaybettiklerine henüz ulaşma umudu yok, adanın kuzeyi ile ilgi pratikte hiçbir bağlantıları yok, hidrokarbonlarda da sonuç alabildikleri ve bu gidişle alabilecekleri de yok…
Yöneten siyasetler başarı müjdeleri veriyor ama Kıbrıs’ın halklarına asıl müjdeyi veren BM Genel Sekreteri Guterres’tir. Çözüm sürecini başlatacak yeterli zemin bulamamış olmasına rağmen vazgeçmeyeceğini, yakın bir gelecekte yeniden benzeri bir toplantı daveti yapacağını söylüyor ve bombayı patlatıyor: “Benim gündemim sadece Kıbrıslıların, Kıbrıslı Rum ve Kıbrıslı Türklerin güvenliği ve iyiliği için kavga vermektir. Kıbrıslılar barış ve refah içerisinde yaşamayı hak ediyor.” Bu sözler, özellikle Kıbrıslı Türk barış güçlerinin onlarca yıldan beri söylediği sözlerdir. İşte müjde bu… Kıbrıslı liderlerden Kıbrıs’ın halklarına umut yok, garantörlerden de medet yok; gölge etmeseler başka ihsan istemeyecek Kıbrıs’ın halkları… Ve BM Genel Sekreteri Kıbrıs için kavgası olduğunu söylüyor, Kıbrıs’ın halklarının kavgasına yoldaş olduğunu anlatıyor…
Ne garip bir tecellidir ki, Kıbrıs halklarının seçtiği liderler, Kıbrıs sorununda halkları esir tutuyor anavatan dediklerinin çıkarları için… Ve BM Genel Sekreteri Guterres de bu halkları bu esaretten kurtarma kavgasında olduğunu söylüyor. Kıbrıs’taki halkların liderleri utanmalıdır; Kıbrıs halklarına “Anavatanınızım” diyenler utanmalıdır… Peki Guterres hangi zemine dayanarak ve güvenerek bu kavgaya soyunmuştur?! Kıbrıs’ın haklarının barışa olan özlemini ve istencini bilerek, okuyarak ve izleyerek… Pandemiye rağmen, caydırıcı açıklamalara rağmen ve toplu taşımacılığın da olmamasına rağmen eğer binlerce Kıbrıslı Türk İnönü Meydanı’nda BM Ölçütlerinde çözümü destekleyen miting yapıyorsa ve aynı tutum içinde olan Kıbrıslı Rumlar da eş zamanlı olarak mitin yapıyorsa Guterres Cenevre’de masaya oturanlara rağmen Kıbrıslı halklar için kavga edeceğini söyleme gücünü kendine görebiliyor. Kendisi zaten sosyalist siyasetten gelme, Sosyalist Enternasyonal’in eski başkanı… Halkların milliyetçi şoven unsurlar tarafından kapitalistlere sömürtüldüğünü iyi biliyor, ülkesi Portekiz’de siyasi yaşamının kavgası da buna karşı olmuştur. Cenevre’de masada oturan beş tarafın temsilcilerinden hiçbiri de sol siyaset unsuru değildi ve Guterres, hele ki Doğu Akdeniz’in hidrokarbon zenginlikleri de hesaba katıldığında, Kıbrıs halklarının çok uluslu sömürü için esir tutulduğunu görebilmiş, kaygılanmış ve halklar için kavgasının sözlerini etmiştir.
Barış güçlerinin şimdi artık güveneceği dal BM Genel Sekreteridir; mesajlarını ona vermeli, desteğini onda odaklamalıdır. Onun temsilcisi Bayan Lute kısa süre sonra adaya gelecek, Guterres’in açıkladığı kavgasında yol alabilmek için liderlerle mekik diplomasisi yapacak. Kıbrıslı Türk ve Rum barış güçleri Bayan Lute’a çalışmaları sırasında destek vermeli, eylemleri ile onun mekik diplomasisinde gücü elinde tutmasına katkı sağlamalıdır. Barış güçleri, Kıbrıs sorununun çözümünün liderlerinin ayak oyunları ile engellendiğini görüp, Guterres’in BM gücünü liderler üzerinde etkili kullanabilmesine katkı koymalıdır ki liderler de halklarını temsil edip, onlar adına masaya otursun ve onların beklentilerini ve hak ettiklerini elde etmek çabasında olsun.
Benim oyum Guterres’e; Tatar’dan umut yok, Anastasiadis’e zaten oy vermem…