1. YAZARLAR

  2. Cenk Mutluyakalı

  3. Benimle birlikte kaçar mısın?
Cenk Mutluyakalı

Cenk Mutluyakalı

Benimle birlikte kaçar mısın?

A+A-

"Hani dünyadan kaçıp, geri gelmek gibi bir zamandı" demek için benimle gelir misin?

***

Gel gidelim!
Elbette yine döneceğiz ama gel kendimizi bırakarak, kendimizi arayalım, yeni baharlar keşfedelim.
Işık gölüne yürüyelim, menekşe tarlasına koşalım, düş kıyısında bir yerde duralım, bakınalım, koklaşalım.
Parmaklarımızla dokunalım ve ürperelim, bu telaşın gölgesinden başka bir şehir doğuralım, yüreğimizin düştüğü yerde buğulu bir tohumda çatlayalım.
Ne kadar ezberlenmiş ses varsa geride bırakalım, başka yerlere koşalım.
Gelir misin?

***

Bu sabah yine "dün" gibi uyanmıştık.
Dün de bir evvelki gün gibi.
Hep aynı tekrarı yaşar gibi zaman.
Uyanmak, mucize, her sabah.
Uyutulmak can sıkıcı!
Biz büyüyoruz.
Bizimle büyüyor ne varsa...
Bizimle birlikte yitiyor, yalnızlık.
“Daha pek çok hayali vardı” dediklerimiz sessiz sedasız kayboluyor.
Büyüdükçe hayaller erteliyoruz.

***

"Şimdi ne diyecekler" çığlıklı duvarlar etrafımızı örüyor, "sırası mı" sorularının bağırdığı dikenli teller bedenimizi çevreliyor, "el alem" bakışlı hapishanenin kapısı ömrümüze kapanıyor.
Şimdi esniyorum.
Şimdi uyukluyorum.
Şimdi buradayım, burası bildiğim bir yer, sesler aynı, renkler birbirine karışıyor.
Şimdi yoruluyorum.
Şimdi yeniden kalkmamız gerekiyor, yeniden koşmamız.
Şimdi “dur” diyorlar, “bekle...”

***

Öylece aklıma geldin.
Gelir misin?
Kaçalım!

"Hani dünyadan kaçıp, geri gelmek gibi bir zamandı" diyeceğimiz bir deniz aşalım...
Uykularımızı bölüp duran kaygılarımıza inat gidelim buralardan!
Yalansız ve çıkarsız gidelim, maskesiz ve yargısız, umutla ve şehvetle gidelim.
Ne kadar günah varsa asıp boynumuza, utancı ağzımızda ıslatarak gidecek.
Gidelim...

***

“Hani dünyadan kaçıp, geri gelmek gibi bir zamandı.”
Hani?


Bu kadar mı zor?

TÜRK lirası gözlerimizin önünde erirken, ülkeye ‘döviz’ girdisi çok daha anlamlı oluyor.
O nedenle, Kıbrıslı Rumların yaptığı alışveriş “altın” değerinde...
Bir de turistin bıraktığı para!
Güneyden “turist” akıyor.
Ve hep diyorlar ya, “eleştiriyorsunuz ama önermiyorsunuz...”
Bırakınız bu sayfada en az üçüncü kez yazdığımı, onlarca insan çağrı yapıyor.
Barikatlarda bu ülkeye “euro” yani “beş kat TL” kazandıran insanlara eziyet çektiriyoruz!
Tam bir EZİYET.
Çok mu zor yani birer GÖLGELİK yapmak.
Sivil görevli sayısını artırmak, çok mu zor?
Bu insanları güneşten korumak, daha konforlu bir geçiş imkanı sunmak, ülkeye girişte tanıtıcı yayınlar vermek, tuvalet ya da su ihtiyaçları için tedbir almak, engelli ya da bisikletliler için proje üretmek, çok mu zor?
Döviz getiriyor, piyasaya ilaç oluyor, ekonomimizi büyütüyor ve bu eziyeti hak etmiyorlar!

 ‘Geliyorlar ama...’

"Geliyorlar ama para harcamıyorlar!"
Kıbrıslı Rumlar için bu "yalan"ı ha bire söylüyoruz.
Bu kadar rahatlıkla “yalan” diyorum, çünkü "veri"ler açık!
Dijital çağın iyi yanı bu.
Kredi kartlarını "cırtladığınız" an sadece para harcamıyor, kayıt altına da giriyorsunuz.
Bakar mısınız, yeni senenin ilk verilerine:
Yılbaşından bugüne sadece kredi kartıyla 130 bin euroluk akaryakıt alınmış, ilaç için verilen para 17 bin euro, ki kuzeyde ilaçlar çok daha ucuz. Otellere 918 bin euro, kumara 663 bin euro. 183 bin 665 euro da konfeksiyon için!
Ve bunlar, sadece 'kredi kartı' ile yapılan ödemeler.
Bunun bir de ‘nakit’i var...
Harcıyorlarmış demek ki!

img_5445.jpg


Notçuklarım

- “Çocuklar ölmesin” dediği için altı aylık kızıyla cezaevine giren Ayşe!
Sen o “tatile çıkan Ayşe” değilsin!
Ve milyon kere, “ÇOCUKLAR ÖLMESİN.”

 

-Mahkeme, hekimlerin “Özel Hasta Bakma Hakkı”nda “özel” sözcüğünü reddetmiş.
Geriye kalmış “Hasta Bakma Hakkı.”
Hekimin işi zaten “hasta bakmak” değil mi?

- Kararın özeti: Kamusal kaynaklarla kamu kurumunda, kamu hizmeti yapılacak, hasta üzerinden özel gelir elde edilmeyecek.

 

- Nedir bu inat yani:
Kamuyu seçen kamuda çalışsın, özeli seçen özelde!
 Yok ki sağlık, her yerde.

 

-Meğer bankalardaki DÖVİZ mevduatlar TL’den daha fazlaymış.

 

-İş “nüfus”a geldi mi kayıt istiyoruz ama kendimize gelince de her anlamda kayıt altına girmekten kaçıyoruz.

 

-Geçen sene 3 kişiyi öldüresiye döven iki saldırgan, mahkemede “teminatla serbest'” kalmıştı. İşte o saldırganlar bu kez, bir başkasının iki dişini kırdı, hastanelik etti. Lefkoşa'da geceleri sokağa çıkmak mesele oldu. Siz halen Şenol Güneş'in başındaki beş dikişi konuşunuz!

 

-SICAKLAR fena bastırdı! Plajlar da halkın olduğuna göre:
“Ne duruyorsun be,
at kendini denize.”

Bu yazı toplam 2520 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar