Berlin’e gidimese daha mı iyi olacaktı?
Berlin zirvesi geride kaldı. Zirve başarılı mı, başarısız mı, ya da gereksiz miydi?
Bizim tarafta bu konularda çok farklı görüşler var. Akıncı’ya Berlin’e gitmeme tavsiyesi yapan hükümetin büyük ortağı UBP ile küçük ortağı Özersay zirve sonrasında yine ağız birliğiyle bu zirvenin başarısız olduğunu tekrarladılar.
Ama kimse BM Genel Sekreteri Berlin’e davet ettiği halde Kıbrıslı Türk lider Akıncı bu zirveye katılmasa ne olurdu diye sormadı.
Ben söyleyim. Akıncı hükümet ortaklarına kulak vererek bu zirveye katılmasa en başta eşitlik temelinde, yani Kıbrıslı Türk lider ile Kıbrıslı Rum lider olarak katılınan böylesi bir toplantıdan kendi kendini dışlamış olurdu.
İkincisi BM Güvenlik Konseyi’nin zirve öncesi tam destek açıkladığı ve liderlere cesaret verdiğini duyurduğu bu zirveye katılmayarak tümünü karşımıza alacaktık.
Üçüncüsü zirve sonrasında bütün büyük devletlerin ve örgütlerin ABD, Rusya, Almanya. Fransa ve garantörler İngiltere, Türkiye, Yunanistan ile Avrupa Birliği’nin tam destek verdiği Guterres’in açıkladığı çerçeveye ulaşmamış olacaktık.
Değer miydi?
Elbette değmezdi. Zaten kendileri de günübirlik politikalarla yol yürümeye çalışan ve uzun vadeli programlarla arası hiç iyi olmayan hükümet ortakları zirveden sonra süt dökmüş kedi gibi sindiler.
Ardından da kendi küçük dünyalarındaki gündemlerine döndüler.
Başbakan Ersin Tatar çok önceden sonuçlandırması gereken İngiltere’ye gidememe sorununu tam da bugünlerde yani başbakan olduktan sonra gündeme alarak sanki büyük bir iş başarmış gibi “işte bakın Strazburg’a geldim, bu akşam da size Picadilly’den fotoğraf göndereceğim” söylemleriyle büyük bir şova dönüştürdü.
Sayın Tatar bu ülkede siz hariç herkes zaten istediği zaman Londra’ya gidebilir. KKTC’nin Başbakan’ı olarak sizin de gidebiliyor olmanız elbette bizi sevindirir. Ama bunu bir şova dönüştürmeniz gereksiz ve yersizdir.
Üstelik Berlin’de 3’lü zirve sonuçlanarak ortaya iki tarafın kabul ettiği ve onay verdiği yeni bir BM belgesi çıkmışken sizin kendi sorununuzu çözme biçiminizi şova dönüştürmeniz hiç hoş olmadı.
BM Genel Sekreteri’nin açıkladığı metin Akıncı’ya mı yaradı?
Bu konuda da farklı düşünenler var. Kimileri bu metnin BM tarafından Akıncı’ya seçim hediyesi olduğunu söylüyor, kimileri de bunun Akıncı’nın yeniden kazanması için BM tarafından hazırlandığını ileri sürüyor.
Yok daha neler. Koskoca BM Genel Sekreteri ile anlı şanlı Güvelik Konseyi üyelerinin hiç başka işi yok dünyanın tanımadığı, dünyada yeri bile olmayan KKTC’de kimin cumhurbaşkanı seçileceğiyle ilgilenecekler.
Her şeyden önce biz kimiz, neyiz, neredeyiz ve nereye gidiyoruz önce kendi kendimize bu soruları soralım ve bunlara mantıklı yanıtlar verelim sonra diğer konularla da ilgileniriz.
*****
Guterres’in açıkladığı metin bir ortak açıklama değildi. Ama Guterres bu açıklamayı iki liderin onayını alarak yaptı. Metinde yeni bir şey yoktu. Crans Montana’ya giderken zaten bütün bu olgular vardı.
Ama Crans Montana’dan sonra farklı farklı mesajlar veren Anastasiades ve Türk tarafında hükümet ortakları UBP ile Özersay ile onların işaret alarak konuştuğu Türkiye’deki iktidara BM’nin en yüksek düzeyde ve bütün ülkelerin desteğini arkasına alarak Kıbrıs sorununa bulunacak çözüm çerçevesinin ne olacağını yeniden hatırlatması önemli bir kazanım oldu.
Böylece BM aksi aksi tezler öne sürenlerin tümünü “hizaya getirdi”.
Bu sonuçtan Akıncı mı yararlanacak?
Bence bu yaklaşım zirveyi küçümsemekten başka bir işe yaramaz.
Evet federal çözüm yanlısı bir lider olarak Akıncı bu sonucun alınmasında önemli bir rol oynadı. Bu metnin ortaya çıkmasında da Akıncı ve ekibinin başarısı küçümsenemez.
Ama unutmayın BM’nin tanımladığı şekliyle “Gayrı Resmi 3’lü zirve”den böyle bir metnin ortaya çıkması en başta Kıbrıs Türk halkına yarar sağladı. Gerisi boş laftan öteye bir işe yaramaz.