1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. BERTAN ZAROĞLU’NA AÇILAN HAKARET DAVASINI TAKİP EDİYORUZ (1)
BERTAN ZAROĞLU’NA AÇILAN HAKARET DAVASINI TAKİP EDİYORUZ (1)

BERTAN ZAROĞLU’NA AÇILAN HAKARET DAVASINI TAKİP EDİYORUZ (1)

BERTAN ZAROĞLU’NA AÇILAN HAKARET DAVASINI TAKİP EDİYORUZ (1)

A+A-

Feminist Atölye (FEMA)


15 Aralık 2014 tarihinde meclis kürsüsünde yaptığı ve savaşın acılarından bahsettiği konuşmasının ardından feminist milletvekili Doğuş Derya’ya cinsiyetçi ve ağır hakaretlerde bulunan Bertan Zaroğlu’na Derya tarafından açılan zem ve kadih davası 27 Haziran 2016 tarihinde görüşülmeye başlandı. 29 Haziran Çarşamba günü de devam eden davayı izlemek için biz de mahkeme salonundaydık. İlk olarak Doğuş Derya’nın tanıklığının dinlendiği duruşmalarda Zaroğlu’nun 2014-2015 yılları arasında Derya’ya sosyal medya aracılığı ile yönelttiği hakaretler, bu hakaretlerin yer aldığı gazeteler ve Derya’ya yöneltilen tecavüz tehditleri mahkemeye sunuldu. Yaklaşık olarak 4 saat süren ikinci duruşma esnasında bizlerin en çok dikkatini çeken noktalardan biri Bertan Zaroğlu’nun savunması oldu.

Zaroğlu savunmasında hakaret içerikli sosyal medya paylaşımlarını kendisinin yapmadığını iddia etti. Halbuki davanın görüşülmeye başlanacağını haber veren ve Zaroğlu’nun savunmasında “o yazıları ben yazmadım” dediğini aktaran Yenidüzen gazetesinin haberinin ardından Zaroğlu yine sosyal medyada “Bu haber külliyen yalandır” açıklamasında bulunmuş ve ilgili açıklama 7 Mayıs 2016 tarihinde Meydan Kıbrıs adlı haber sitesinde “Zaroğlu: Bu Haber Külliyen Yalandır!” başlığı ile yer almıştı. Zaroğlu Kıbrıs’ın Sesi isimli internet sitesinde de haber olan 15 Haziran tarihli bir başka paylaşımında “Doğuş Derya’ya haklı yere laf ettiğimizde” diyerek yazılan hakaretleri kendisinin yazdığını  inkar etmezken, savunmasında “bunları ben yazmadım” demesi bizleri şaşırttı. Her fırsatta Doğuş Derya’ya hakaret eden Zaroğlu, en son 30 Haziran 2016 tarihinde Kıbrıs gazetesinin sosyal medya sitesinde yayınlanan dava ile ilgili haberin altında “Bayan Ucube” diyerek hakaret etmeye devam etti. Sosyal medya paylaşımlarında cüretkar bir şekilde hakaret etmeye devam eden ve  “sözlerimin arkasındayım” diyen Zaroğlu’nun mahkeme sürecinde “Bunları ben yazmadım” diye savunma getirmesi bizlere göre oldukça düşündürücü. Kendisini sürekli “kahramanlık, cesaret, dürüstlük” gibi değerler üzerinden tanımlayan Zaroğlu’nun bu değerleri sadece klavye başındayken hatırladığı, iş mahkeme sürecine gelince hiç de iddia ettiği gibi sözlerinin arkasında durmadığı izlediğimiz duruşmalarda ortaya çıktı. Biz davanın takipçisi olmaya devam edeceğiz.

----------------------------------


Malumat-ı Nisvan
İngiltere’nın AB’den çıkıp çıkmaması ile ilgili yapılan Brexit Refeandumunda oy kullananların yaş dağılımı şöyle

---------------------------------------------

Mor Kitaplık

Şiddet, Siyaset ve Medenilik
Karabasanlar İçinde Türkiye

Étienne Balibar, Ahmet İnsel, Pınar SelekDer: Marie-Claire Caloz-Tschopp
Günümüzde şiddet çoğu zaman aşırı biçimler alıyor. Bunun üzerine düşünmek şiddet, siyaset ve medeniyet üzerine düşünmek demek. Geleceğin belirsizleştiği, içine kapanma ve nefret eğilimlerinin arttığı bir dönemde, şiddete başvurmanın cazibesine kapılmaya yol açacak tarihten devraldığımız iblislere teslim olmamak nasıl mümkün olabilir? Bunun için güvenlikçi ve otoriter reflekslere, değişime direniş üzerine düşünmek ertelenemez bir ihtiyaç. Aynı zamanda bu kopma anları bir bellek çalışması gereğini gündeme getiriyor. Bu kopuş anlarını, Étienne Balibar’ın “aşırı şiddet” olarak tanımladığı duruma teslim olmadan nasıl aşabiliriz?
“Siyaset, Şiddet, Sürgünü/Sürgünü Bozma” başlığıyla İstanbul’da düzenlenen uluslararası konferans vesilesiyle yayımlanan bu kitapta, Pınar Selek otoriter bir rejimde feminist ve antimilitarist mücadelelerin siyasal repertuarın değişimine yaptıkları katkıya ışık tutuyor. Ahmet İnsel, demokratik geçiş konusundaki siyasal kuramları ele alarak, Türkiye’de bir yüzyılı aşan bir süreden beri devam eden ve bitmeyen “geçiş/dönüşüm” döneminin sürekliliklerini sorguluyor. Konferanstaki tartışmaların merkezinde yer alan Balibar’ın metni ise şiddet figürlerinin ikircilliğini ve şiddetle karşılaşan siyasetin sorunlarını ele alıyor. Bireysel ve toplu şiddet neden bir türlü aşılamıyor? Şiddeti yok etmek mümkün değilse, o zaman buna teslim olmadan, bu gerçeği nasıl dönüştürebilir, bir siyasal pratiğe çevirebiliriz?
Elinizdeki kitap, şiddet karşıtı siyaset geliştirmek için siyaset ve şiddet üzerine düşünmeye davet ediyor.

---------------------------------------------

Cadı Süpürgesi:

İstanbul Havalimanında patlatılan bombalar sonucunda onlarca insanın ölümüne neden olan, kendi iktidar hırsları için masum insanları öldürmekten çekinmeyen ve yaşadığımız mekanları her geçen gün daha da korkulan yerler haline getiren tüm iktidarları süpürmek istiyoruz!

Bu haber toplam 1450 defa okunmuştur
Gaile 376. Sayısı

Gaile 376. Sayısı