Beyin Göçü’nün İmtihanı
Beyin Göçü’nün İmtihanı
Tuğberk Kaya
“Aslında düşündürücü olan,
Yurtdışında okuyan gençlere ‘Asla geri dönmeyin’ diyen kişilerin,
Nüfus yapısının değişmesinden dolayı da en çok muzdarip olan kesim olmasıdır.
Bir yandan beyin göçünü teşvik etmekte, diğer yandan da ülkedeki bu durumdan şikayet etmektedirler…
‘Okuduğum ülkenin bana ihtiyacı yok, ama Kıbrıs’ın var’
Çok sevdiğim bir dostumun söylediği bu cümle başlangıç noktamız olmalı aslında,
İster Türkiye, ister İngiltere, ister Amerika’da olun…
ÜLKEYE KATKI
Bulunduğunuz ülkede sizin verebileceğiniz katkıyı yapabilecek binlerce insan var…
Bu sizin değersiz olduğunuzdan değil, nüfus yapısından dolayı bulunduğunuz ülkedeki İnsan Kaynağı’nın fazla oluşundandır…
Kıbrıs’la kıyaslarsanız, gelir seviyesinin diğer ülkelerle aynı boyutta olmadığı aşikardır.
‘Göç Yasası’ sayesinde devlette işe başlayıp bir hayat kurma gailesi belki de Don Kişotlukla eş değerdir…
Özel sektörün ise devletten pek bir farkı yoktur… Günden güne artan işsiz sayısı, özel sektör patronlarının ekmeğine yağ sürmektedir… Toplam işsiz sayısı arttıkça maaş artışı gereksinimi ortaya çıkmamaktadır…
KENDİ KENDİMİZE YETMEK
Peki hal böyleyken ne yapılmalıdır?
Sibel Siber hükümetinde yaşanan maaş krizi hala hafızalardadır…
Özkaynaklarımızla ancak maaşların %60’ının ödenebildiği bir durumda, geriye kalan %40’ları bulacak yöntemler üretmek zorundayız.
2014 Mali Yılı Bütçe Yasa Tasarısı’nda da görülebileceği gibi T.C. Yardımları 565 milyon TL, T.C. Kredileri ise 450 milyon TL tutarındadır.
Başka bir deyişle, ekonomik bağlılığımız devam ettiği sürece, “Davul bizim boynumuzda tokmak başkasının elinde” olacak, bunun aksini beklemek bizleri sukûtu hayale uğratacaktır.
Bize düşen kendi kendine yetebilen bir düzen yaratmaktır. Bunun yollarını aramaktır.
Bunlara kafa yormak yerine, daha iyi bir telefon, daha iyi bir araba veya daha iyi bir ev alma gailesi içine düşüp, kişisel hedeflerimizde boğulursak eğer,
Günün sonunda göç edenler kervanında ön sıralarda olmamız işten bile değildir!”
ÖRNEKLER
17 Ocak 2014 tarihli Beyin Göçü yazımın üzerinden neredeyse bir sene geçti, peki bu bir senede valizleri toplamaya mı koyulduk yoksa ayakları yere basan bir düzen yaratma gailesinde mi olduk hep birlikte bardağın dolu taraflarına bir bakalım;
2009-2012 yılları arasında bir kez olsun bile artış yapılmayan asgari ücret iki kez artırılıyor,
357,5 milyon TL olarak öngörülen bütçe açığı %82,66 azalma ile 62,0 milyon TL olarak gerçekleşiyor…
Battığı ve özelleştirilmesi gerektiği savunulan KIB-TEK, Ocak ve Nisan 2015 aylarında tarife fiyatlarında indirime gideceğini açıklıyor...
Artık elden çıkaralım denilen DOME Hotel ve KOOP Süt örnekleri gibi kendi başarı öyküsünü yazıyor,
Kanayan bir yaramız olan, Onkoloji hastahanesinin ihalesine çıkılıyor ve Mayıs 2015’te tamamlanması bekleniyor...
Aslında bu örnekler eğer ev ödevlerimize iyi çalışırsak ne kadar başarılı olabileceğimizi gösteriyor...
Gerektiği yerlerde acı reçeteleri göze alıp, fedakarlık yapabilirsek eğer, kendi ayaklarımız üzerinde durabilen, elimizi attığımız her yerde kolumuzun kalmayacağı bir sistem yaratmamız işten bile değil!
4 sene içerisinde bütçe açığını kapatarak maaşları öz kaynaklarımızla ödeyip, vesayet yerine özgür irade, para veren-alan ilişkisi yerine sağlıklı komşu ilişkileri kurmak hayal değil!
Belki de Beyin Göçü’nün esas imtihanı ev ödevlerimizi en iyi şekilde yapıp, ülkemizi en iyi şekilde yöneterek, gerektiğinde acı reçetelere hep birlikte ortak olarak, kurtulan kurumlarımızca yazıldığı gibi başarı öykümüzü yazmakla başlıyor!