1. YAZARLAR

  2. Ünal Fındık

  3. Biat kültürü değil, kardeşlik ilişkisi
Ünal Fındık

Ünal Fındık

Biat kültürü değil, kardeşlik ilişkisi

A+A-

Türkiye-KKTC ilişkileri hiç bu denli kötü olmamıştı. Özellikle son birkaç yılda ilişkiler tamamen “ben söylerim siz yaparsınız, ben rotayı çizerim siz uyarsınız” şekline getirildi.

Bunun sorumlusu elbette yalnızca dikte ettiren değildir. Kendisine dikte ettirilen ve bunu emir telakki edenler de en az Ankara’dakiler kadar bu kötü gidişin sorumlusudur.

23 Ocak’ta erken seçim var. Halk kendi vekillerini seçmek için bir kez daha zamanından önce sandık başına gidecektir.

Bugün gerek bize dayatılan yaşam biçimi ve ezberletilmeye çalışılan yeni roller, gerekse de TL kullanımından kaynaklanan ekonomik yıkım ve alım gücünün her geçen gün azalması bu ilişki biçiminin gözden geçirilmesi ve doğru raya oturtulmasının gerektiğini gösteriyor.

Bugün karşı karşıya olduğumuz biat kültürü ve şükran edebiyatı ile bu toplum bir adım ileri gidemedi. Bundan sonra da gidemeyecektir. Bunun yerine karşılıklı yarara dayalı kardeşlik ilişkisi öne çıkarılmalıdır.

Erken seçim çalışmaları başladı. Milletvekili adayları birer birer ortaya çıkıyor. Anladığım kadarıyla meclisteki 49 milletvekilinden adada yaşamadığı için zorunlu olarak aday olamayacak olan Hüseyin Özgürgün dışında bir, belki iki vekil daha aday olmayı düşünmüyor. Bunun dışında herkes yeniden aday olacak.

Şimdiden herkese hayırlı olsun. Ama unutmayın bu toplum en kötü 3 yılını bu meclis döneminde yaşadı.

Son 3 yıldır ülkeyi UBP’li hükümetler yönetiyor. Ersin Tatar, Ersan Saner ve şimdi de Faiz sucuoğlu hükümetleri ülkeyi yönettiğini iddia ediyor. Aslında her 3 hükümet de Ankara’nın talimatlarını yerine getirmekte birbirleriyle yarışıyor.

Milletvekili adayları en geç ay ortası netleşecek. Ardından da siyasi partiler propaganda çalışmalarına başlayacaklar.

UBP’nin temel sloganı şimdiden bellidir. UBP seçim sürecinde halka “Ankara ile en iyi ilişkiyi ben kurarım, en çok parayı ben alırım” diyecektir.

Bu söylem elbette bir kısım seçmeni ikna edebilir. Çünkü TL’nin değer kaybaından kaynaklanan sorunlar altında ezilen insanlar bir anda paraya boğulacağını düşünebilir.

Ama geniş kitleler TC-KKTC ilişki biçiminden memnun değildir. Bu ilişki biçiminin Kıbrıs Türk toplumunu yok oluşa sürüklediğine inanıyor. Bunun değişmesinin şart olduğunu da yüksek sesle olmasa bile dillendiriyor.

Öyleyse muhalefetin bunu yüksek sesle seslendirmesi ve seçimden sonra TC yetkilileriyle masaya oturarak bu konuyu kardeşçe görüşeceklerini topluma söylemelidir.

Bu muhalefetin, UBP ile farkını da ortaya koyacaktır. Özellikle son dönemde sokaktaki insanın “hepsi aynıdır” yönündeki yüzeysel değerlendirmesinin önüne geçmenin yolu da bu olabilir diye düşünüyorum.

Kendi kendini yönetme ve kendi ayakları üzerinde durmak istiyorsak bunun gereğini yerine getirmemiz gerekir. Öncelikle bu tezin faydalarını toplumla paylaşacağız, toplumdan bu amaçla yetki isteyeceğiz ve yetkiyi aldıktan sonra da muhataplarımızla masaya oturarak bu tezimizi onlara da anlatacağız.

Türkiye yetkilileri ilk etapta bundan memnun olmayabilir. Belki bu konuyu bizimle tartışmaya da razı olmayabilir. Ama ısrarlı ve kararlı olursak, hele alternatifleri de net olarak gösterebilirsek bu ilişkilerin doğru raya oturtulmaması için hiçbir neden yoktur.

Bağımsız devletsek gereğini de yapmalıyız.

Bu yazı toplam 1361 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar