BİBLO gibi!
Hep 'kopyalarız' ya Türkiye'yi!
İşimize gelirse!
Te-Le eridi!
Biz de eridik, birlikte!
"Ne yapabilir ki" avuntusuna yatıyoruz!
Niye oturuyorsun o koltukta?
...
Beyaz eşyada vergiyi sıfırladılar, 30 Nisan'a kadar...
Epeyce aşağıya çektiler, mobilyada...
Çünkü “nakit dönmüyor” piyasada...
Ve devlet, piyasayı canlandırmak adına kendi gelirinden “feragat” ediyor.
Bir “tavır” bu, bir “refleks”...
...
Peki ne yapıyor adanın kuzeyinde “çözüm” yerine ha bire “kriz” üretenler...
“Biblo” gibi!
Öylece “süs” olsun diye oturuyorlar.
Tüm yapılan “elde avuçtan kalanı” dağıtmak...
En kolayı!
"Arazi" ver...
"Yurttaşlık" ver...
Sonra da yüklen dar gelirlinin sırtına!
...
“Denetim yaparsak hepsini kapatmamız gerekir” diyen Çalışma Bakanı, birer birer “gömüyor” şimdi, insanları!
İş güvenliği yerine “Allah’ın takdiri” (!)
Asgari ücret masasında ömrü hayatında işçiyi örgütlememiş insanlar “onay” veriyor, geçim derdine!
Ada'nın incisi dediğimiz kent betonunda boğuluyor, zeytin ağaçlarını dahi “dolgu” yapmışlar, dere yataklarının içine!
İzliyorlar!
Suçlu yok (!)
Tüp gaza hem de en soğuk dönemde, otuz güne üç zam sığdırmışlar...
Vicdan yok (!)
...
Peki eylem planı nedir, bekliyorsunuz...
Toplumu nefes aldıracak bir girişim, bir umut kırıntısı inceden, bir 'ruh' yeniden...
Ancak da “didişme” halleri, laf atmalar, gerginlikler, caka satmalar...
Avrupa'ya eğitime giden gencecik beyinleri geri gelmiyor bu ülkenin artık.
Hani ha bire “izin” verdiğiniz üniversiteler, öğrenci değil işçi ya da suçlu ithaline başladı gizliden!
Ve siz, bu rezil siyasi düzeninin içine çekmek istiyorsunuz, yükseköğrenim üst kurulunu da...
...
Çocuk istismarının ve kadına şiddetin iyiden gün yüzüne çıktığı bir zamanda, halen, küçücük çıkarların esaretinde geçiyor zaman.
Bilgiye, projeye, liyakate bakılmadan...
...
“Süs olsun” diye kurulmuş bir devletin bibloları gibi bir yönetim var ve “yeter ki benim işim olsun” peşinde kitleler!
Nereye kadar?