Bıçak kemiğe dayandı...
Öncelikle peşin bir "özür"le başlayalım.
Son dönemlerde pazar günleri mutlaka siyasetten, can sıkıcı ezberlerden uzak; duygusal notlar almaya, anılar yazmaya çalışıyor, kültürel dokunuşlara yoğunlaşıyordum.
Böylesi yazılardan çok daha güzel geri dönüşler aldığımı da görüyorum.
Ama bırakmıyorlar ki...
"Özür" bu nedenle...
Haftaya pazar, yine döneriz normal seçkimize...
Ama bugün, üzgünüm...
* * *
İlk gazeteciliğe başladığım senelerde, 23 sene önce yani, yine UBP hükümeti vardı.
Ve ağır partizanlık bir yana, tam bir baskı dönemiydi, korku dönemiydi...
Ama doğrusu o senelerde dahi müsteşarların, müdürlerin, üst kademe yöneticilerinin bir saygınlığı, ağırlığı, olgunluğu olurdu genelde...
Kamu yönetimi bu kadar başıboş, bu kadar laubali değildi.
Yanlışsam, okurlarım anımsatır, itirazını ortaya koyar...
* * *
Oysa şimdi...
O kadar başı boş ki...
"Ayaklar baş, başlar ayak oldu" desek, vücudumuzun organlarına ayıp olacak...
Bu laçkalığın önemli sebebi, "yetenekle" değil de, en hafif tabirle "yalakalıkla" makam mevki sahibi olmak.
Elbette istisnalar vardır, elbette haksızlıktır genelleme yapmak...
Ama fotoğrafın büyüğünde saygının, sevginin, düzenin, kuralın kalmadığı ortadadır...
* * *
En üst kademelerine kamu yönetiminin "militan" kılıklı nicesi çöreklendi, onların pişkinliği ve "laubali" hallerine "cemaat" da ayak uydurdu doğalında...
Ama bu da yetmedi...
Kimileri iyice "küstahlaşıyor" artık...
Bir yere kadar yani...
Hepimizin ortak kaynaklarını kullanarak işgal ettikleri bu makamlar, ne analarının malı, ne de çiftliğidir babalarının...
Artık bıçak kemiğe dayandı...