Hüsnü Mahalli

Hüsnü Mahalli

Bıkkınlık

A+A-

Haftaya bugün KKTC’de seçim var.

İnsanlar sandığa gidip kendilerini ve ülkeyi emanet edecekleri parti ya da partilere oy verecekler. KKTC’nin kurulduğu 1983 yılından bu yana hep böyle yapıyorlar. Sonunda oy verdikleri partilerden de bir türlü memnun olmuyorlar. Bu da doğal..
Bu seçim sürecinde bu mutsuzluk çok daha belirgin görülmektedir. Bazılarında ise bu mutsuzluk bıkkınlık düzeyine yükselmiştir. Bıkmış ve dolaysiyle politikadan soğumuş insanları  seçim sandığına çekmek ve onlardan sağlıklı kararlar beklemek oldukça zordur.
Belki de seçime katılan partiler bu bıkkınlığı önceden sezerek ya da görerek seçim kampanyalarını bıkkın olmazsa da heyecansız yürütüyorlar.
Belki de bu nedenle tüm partilerin seçim sloganları bazen anlamsız, içi boş  ama genelinde heyecansız ve vurgusuz.
Hiç bir partinin sloganında iddia, heyecan ve büyük zafer elde etme hevesi yoktur.
Belki de  partiler  tek başına iktidar olma iddiasında olmadıkları için kaderlerine razı olarak sandıktan çıkacak sonuçları peşinen kabullenmişlerdir.
Sanki hiç bir parti tek başına iktidar olmak istemiyor..
Tabi tüm sürprizlerini bu hafta için saklamamışlarsa..
Yani Allah ne verdiyse..
Allahın ne vereceğini bilmiyorum ama seçmenlerin ne vermeyeceğini tahmin edebiliyorum..
Çünkü parti bağlılıkları olmayan seçmenlerin ezici çoğunluğu henüz kararını vermiş değildir.
Yani % 20-25 ’i..
Seçimin kaderini belirleyecek olanlar da bunlardır..
‘Bıktık bu seçimlerden ve aynı politikacılardan ’ deme modunda olan bu insanlar belki de son günü hatta son saatleri bekleyeceklerdir.
Benim görebildiğim kadarı ile partiler ve moralsiz adayları bu seçmenlerin oyunu almak için özel bir çaba içinde değiller.
Çünkü herkes onlardan çekiniyor.
Onlar ‘herkesten ve seçimlerden bıktık’ inancında olan insanlar..
Demokrasilerde ise bıkkınlık en tehlikeli hastalıktır.
Belki de bu nedenle dünyanın bir çok yerinde sandığa gitme oranları sürekli düşüyor..
ABD’de sandığa gitme oranları hep % 50 civarındadır.
Bu % 50’nin % 51’ni alan başkan oluyor. Yani Başkanlar ABD halkının  % 26’sının oyu ile ülkeyi ve dünyayı yönetmeye çalışıyorlar.
Sonra da gidip başka ülkeleri işgal edip insanları perişan ediyorlar..
Hem de demokrasi adına !!
‘Arap Baharı’nın yaşandığı Tunus, Mısır, Fas ve Libya’da ‘devrimler’ yaşanmasına rağmen insanların sandığa gitme oranı %50’ nin  altında  kalmıştır.
Mursi’nin başkan seçildiği seçimde sandığa gitme oranı
% 42’dir. Yani Mursi Mısır halkının %22’nin oyu ile başkan olmuştur. Sonra da birileri çıkıp ‘Mısır’da demokrasi’ var diyor. Üstelik bu seçim sürecinde tüm camiler, imamlar, hatipler, din adamları ve şeyhler günlük fetvalarla seferber edilmiş ve seçmenlere milyarlarca dolar dağıtılmıştır.
Allahtan KKTC’de milyarlarca dolar harcayacak kimse yok.
Olsa olsa  vatandaşlıklar, arsalar, taksi plakaları ve işe almalarla idare ediliyor.
Biraz da Ankara’dan gelecek sinyaller..
Bunlar da doğal olarak hemen göze batıyor.. Çünkü KKTC küçük bir yer ve herkes herkesi tanıyor. Herkes herkesi tanıyınca da dedikodu toplumsal bir karektere dönüşüyor.
Bu da doğal olarak siyasete yansıyor.
Partiler hep sorunlu..
Sorunlu olan partiler doğal olarak halka güven vermiyor..
Takım tutar gibi bir çok nedenden dolayı kendi partilerine oy verenler bile bunu gönülden yapmıyor..
Bir anlamda da demokrasi onların umrunda değil..
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve peşinden Başkan Obama ‘Demokrasi yalnızca seçim değildir ‘ demişlerdi.
Doğrudur..
Demokrasi bir kültürdür..
Demokrasi ilkeli bir yaşam biçimidir.
Önce kendi içinde sonra da ailesinde demokrat olmayan biri  ne kadar oy kullanırsa kullansın o hep yanlış yoldadır.
Çünkü dempokrasi öncelikle başkasının görüşüne, inancına  ve yaşam biçimine  saygı göstermek ve gerektiğinde korumaktır..
İsterse %50 oy alsın hiç kimse hiç bir demokraside ‘Ben istediğimi yaparım ‘ iddiasında olamaz ve bu iddiasına göre davranamaz.
Davranırsa da o asla demokrat olamaz..
Çünkü sandıtan çıkmak kendi başına önemeli bir iş  değildir.
Kriter gönüllerin kilidini açmaktır.
Bir beddua sandıktan çıkacak binlerce oydan çok daha etkindir. Ve mutlaka bir gün yerini bulacaktır.

Bu yazı toplam 3583 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar