Bile bile yaşandı
Bugün yaşadığımız onca kaos, kriz, tehdit ve huzursuzluğun yıllar önceden görülmesi, uyarıların yapılması, yol gösterilmesi ama aldırış edilmemesi ne acıdır.
Bile bile oldu ne olmuşsa…
Göz göre göre…
Bu karanlık, bu çıkmaz bile bile yaşandı.
***
1977 yılına ait Meclis tutanaklarını okuyorum şu sıralar.
“İskan, Topraklandırma ve Eşdeğer Mal Yasa Tasarısı” görüşmeleri…
“Ulusal” yalanın, talanın, açgözlülüğün ve körleşmenin çürük temelleriyle yüzleşiyorum okudukça...
Sahtelik, riya ve hukuksuzluk üzerine yükselen yapının nasıl çöktüğünü çok daha iyi anlıyorum.
***
O dönemin muhalif isimleri isyan ediyor.
CTP, TKP, Halkçı Parti onay vermiyor tasarıya…
Ulusal Birlik Partisi uyarılara aldırmıyor.
Yalvarıyorlar adeta…
“Toplumun genel ihtiyaçları için yeteri kadar arazi ayrılmalı; özellikle kentler civarındaki büyük arsa ve araziler toplumsal ihtiyaçlar için yedek olarak ayrılmalı, dağıtıma tâbi olmamalıdır. Oteller ve fabrikalar tesisler toplumsal ihtiyaçlar için kullanılmalı ve dağıtıma tâbi olmamalıdır…”
***
Yeni kuşaklara devredilen kötülük öyle rastgele değildir ve bu düzeni kutsayan geniş kitlelerin bu bataklığın yaratılmasında payı büyüktür.
“Eşdeğer” diye hayali bir gerçekliğe sığındı, Kıbrıslı Türkler…
Nasıl “eşitlenmiş” bilmiyorum ama güneyde bırakılan beş yüz bin dönüm mülk, savaşla kontrol altına alınan bir buçuk milyon dönümle denkleşti.
Hatta yetmedi!
Güney göçmenlerine kuzey göçmenleri eklendi, nüfus mühendisliği yürütüldü ustalıkla…
O dönem Ulusal Birlik Partisi adına komite başkanlığı yapan Şemsi Kazım’ın sözleri tutanaklarda duruyor:
“Sorarım arkadaşlar size; bugün Güneyde on arsanın üstünde arsa bırakan kaç kişi vardır? Kaç kişi? On kişiyi geçer mi?”
***
“Kan” üzerinden arandı hukuk…
Harita arsızlıkla yırtıldı.
Toprak üleşilirken, yurt yitirildi.
“74 düzeni”nin zenginleştirdiği kitleler bu düzene sımsıkı sarıldı.
Yalanmış…
Sahteymiş…
Sürdürülemezmiş…
Aldırmadı çoğunluk…
Öngörülebilir bir gelecek umursanmadı.
***
Şimdi kendi kendimize avuntu, haklılık, teselli, meşruluk arıyoruz.
“Gün gelir birileri bizi de tutuklar mı?” korkusuyla yaşıyoruz.
İnsanlar “malım” diyor ve üzerine titriyor ya!
Birbirini yiyor adeta…
Santim santim hesaplıyor…
“Toprağım” diyor.
“Evim” diyor.
Bir başkası, kendi toprağını, mülkünü, evini unutmuyorsa, en insani hakkı değil mi?
"Mal dağıtılmıştır. Kapan kapmıştır.”
Kıbrıslı Rumlar ve yabancılardan kalan mallar, 1974 savaşından sonra "tahsis" yani olarak dağıtılıyordu.
“Kullanım izni” anlamında geliyordu tahsis…
Sahiplik değil.
Bir başkasının malına, onun izni ve onayı olmadan sahip olamazsınız zaten.
Buna "işgal" derler!
Ya masada uzlaşır, sorunu çözersiniz ya da hep sırtınızda taşırsınız “işgal” yükünü…
Birisi gelir, sizin malınıza zorla girerse...
Evinize, tarlanıza, iş yerinize...
Siz de aynı suçlamayı yapmaz mısınız?
***
"20 Temmuz 1974 Harekâtını takiben Federe Devletimize yoğun bir göçmen akımı olmuş ve göçmenlerin iskân ve rehabilitasyonu için pek çok taşınmaz mal çeşitli yöntemlerle tahsis edilmiştir. İvedilikle yapılan ve sosyal zaruretten ileri gelen tahsisler toplumda birtakım sosyal çalkantılara sahne olmuştur. İskan, Topraklandırma ve Eşdeğer Mal Yasa Tasarısı Yasa Tasarısı, birtakım aksaklıkları önleyerek tüm tahsislerin gözden geçirilmesini, yasanın saptadığı ilkelere aykırı olan tahsislerin iptalini, haksız tasarrufların bertaraf edilmesini ve toplum düzeyinde geniş bir düzenlemeyi hedef almaktadır."
1977’de Meclis’i böyle açıyor UBP!
Özker Özgür isyan ediyor:
"Mal dağıtılmıştır. Kapan kapmıştır. Bundan sonra yapılması düşünülen, bugüne kadar yapılan haksız ve yasa dışı dağıtımlara yasal bir kılıf hazırlamaktır."
O kılıf bile dikilemiyor hocam!
***
Özker Özgür’ün şu sözler ne kadar anlamlı değil mi?
"Biz, Yasa Tasarısını görüşen Komitenin üyesi idik, komitede, güneyden gelmiş yurttaşımızı koruyucu önerilerimiz dikkate alınmamıştır. En azından yasa yürürlüğe girmeden önce evlenmiş güneyli göçmen çocuklarının hak sahibi olmalarını önerdik.
Reddedildi.
Öncelik güneyli göçmene verilsin diyecek olduk, ‘bu konuda ısrarlı' olmasan daha iyi olur yollu nasihat dinledik.
Kamu teşebbüsleri korunsun istedik, yok edildi.
Güneyden gelen yurttaşın elinden güneyde bıraktığı taşınmaz malın mülkiyet hakkı alınmak istenmektedir. Kuzeyde hak sahibi olabilmesi böyle bir şart vardır.
Ne var ki başkalarından böyle bir devir koşulu aranmamaktadır.
0 gibi hak sahipleri, diledikleri zaman feribotla denizi aşacak, mülklerini satacak ve gelip burada ev toprak sahibi olabileceklerdir.
Güneyliden, güneydeki taşınmaz malının mülkiyetini devretmesi isteniyorsa, aynı koşul
kuzeyden gelenden de istenmelidir."
Burada bir ayırım vardır!
Kim olursa olsun, yıllarca özgürlüğü için direnmiş dürüst ve yurtsever insanımız ikinci sınıf yurttaş durumuna düşürülemez.”
İTEM 1995 değişikliği ve bir düzeltme
İTEM Yasası’na dair 1995 değişikliğini anlatırken, şu iddiaya sırtımı yaslamıştım.
“CTP’li Özker Özgür, Ahmet Derya, Mehmet Civa, Vasfi Candan, Feridun Önsav, Özkan Murat, Ferdi Sabit Soyer, Sonay Adem, Hüseyin Celal, Ergin Abdullah, Salih Usar, Ömer Kalyoncu ve Hakan Ataker İTEM Yasası’na ‘evet’ derken, TKP’li Mustafa Akıncı, Hüseyin Angolemli, Mehmet Emin Karagil, İbrahim Koreli ve Gülsen Bozkurt da İTEM Yasası’na ‘evet’ dedi…”
UBP, DP dahil değişikliğin hem komite hem Meclis’ten “oybirliği” ile geçtiğini yazmıştım.
Yanılmışım.
YKP resmi sayfasından Aziz Şah’ın makalesini referans almıştım.
Doğru yapmadım.
Kendi okuyucuma da ve yanlış bilgi verdim, özür dilerim.
Komitede Gülsen Bozkurt, Meclis’te de TKP “red” oyu kullanmış yasaya...
İskan Yasası’nın 1995 değişikliğini de daha detaylı yazacağım ama biraz daha bilgiye, görüşe, öğrenmeye ve detaya ihtiyacım var.