BİLEN VAR MI ?
Son günlerde öylesine tuhaf bir gündem yaşıyoruz ki;
"Saçma sapan şeyler oluyor" demekten kendini alamıyor insan...
Efendim, Türkiye’de vatandaşın biri,
"babanın kızına şehvet duyması"na yönelik, diyanetten yorum istemiş;
Diyanet de bunu yorumlamış; yani "fetva" vermiş...!
Sonra da "fetva"nın kendisinden çıkmadığını bildirmiş...
Böyle saçma sapan işler !
DÜŞÜNCEYİ SÖYLEMEK
KKTC'deki son durum ve gelişmeler nedir peki?
Voltaire: "Düşünceleri savunma hakkını size kazandırmak uğruna ölmeye hazırım" diyor...
Yani, senin gibi düşünmeyebilirim ancak senin de düşünceni söyleyebilmen için seninle birlikte mücadele etmeye hazırım diyor Voltaire.
Eğer bir ülkede düşünceleri "savunmak" adetten değilse,
Karşı düşüncede olanlara "saldırmak" bir yöntem haline geliyor!
Bu yöntem, kendi doğrularını belletmeye ve onun karşıtlarını reddetmeye dayanır...
“Uzlaşmaz”, “buyurgan” ve “tek doğrulu” ...
CTP-PM'nin "Su Üst Kurulu" / ”Özerk Su Kurumu” ve "BESKİ"yi içeren bir su yönetimi kararı/yaklaşımı vardı!
Ve eleştiri-özeleştiri mekanizması içinde bu yaklaşımını yeniden teyit etti...
Vay efendim!
“CTP-PM hükümetler arası antlaşmayı reddetti” diye bir saldırı başladı ...!
Hayır!
CTP PM, Su Üst Kurulu, Özerk Su Kurumu ve BESKİ’nin birlikte yöneteceği, dağıtacağı, kontrolünü yapacağı bir su sistemi oluşturulması yönündeki kararını/politikasını ya da "duruşunu" teyit etti; reddettiği bir şey yok! Türkiye’nin önerdiği metine bunların girmesini, hükümet programinda da hassasiyetle üzerinde durulan özerkliğin dikkate alınmasını istedi...
Su yönetimi değil, sanki normları belirsiz, korkulardan oluşan bir "asimilasyon" platformu oluşmuş...
Öyle ki, kendi yöntemini düşünmeyen güçleri baskı altına alacaklar...!
AKLIN TESLİM EDİLMESİ
Ancak bilinmelidir ki, kimse bizi başkalarının mağduru olarak yaşamaya mahkûm edemez...
Çünkü ortada bir halk iradesi var...
"Suyun özelleştirilmesini istemiyoruz..."
Ancak aynı zamanda, bu iradenin karşısında olan farklı "aktörler" de var...
Bu aktörlerin de açıkca görünen talepleri var...
Yıllardır, bu talepler doğrultusunda, sürekli tek taraflı bir vericilik ve vazgeçişlerle halkın iradesinin eriyerek yok edilmesi durumu söz konusudur...!
Dolayısıyla, halkın bu iradesi bir toplumsal hak direnişi muhalefetine dönüşmelidir...
Yok eğer halkın bu iradesi dikkate alınmaz ve ekonomik güçlerle yıkılırsa,
Bu mantığa teslim olunduğu anda iki “canavarın” insafına kalmış olunur...
Biri, sorumsuz bir kâr içgüdüsü...
Öteki, kendi aklını yönlendirme hakkı kalmayan bir "dejenere" ...
Bu ikisinin de ortak bir yanları var :
Her ikisinde de aklınızı teslim ediyorsunuz!..
Sahi, nereden çıktı bu her şeyi isteme hakkı?
Nereden çıktı bu her şeye sahip olma hakkı?
Bilen var mı?