‘Bilgi vermemenin’ sonuçları: HAYIRCILAR DAHA GÜÇLÜ!
Müzakereler malum, krizin ardından yeniden başlıyor.
Zaten güven sorununun olduğu bir ortamda şimdi de “kriz” gölgesi var.
Ancak bir sorun de “bilgi” sorunu…
Cumhurbaşkanlığı halkla ilişkiler ekibinin ve bilgilendirme işlerinin zayıf olduğunu hemen hemen bütün köşe yazarları köşelerine taşıdı.
Bu artık herkesin malumu…
Cumhurbaşkanlığı bilgi vermiyor!..
Kapalı bir kutu…
Belli ki Cumhurbaşkanı’nın şahsının siyasi propagandası ile ilgilenmeyi marifet sayıyorlar.
Ekiptekilere Mustafa Akıncı’nın pozlarını servis etmek, kişisel PR çalışması yapmak daha heyecan veriyor belli ki…
Ancak haklın istediği, basının talep ettiği bu değil ki!..
Bilgi, açıklama lazım!..
Tabii ki zor bir dönemde geçiyor müzakereler…
Ve masada mülkiyet var.
Elbette zor bir konu mülkiyet.
Ortada bilgi olmayınca da manipülasyonları arkası kesilmiyor.
Pek tabii bu iş için özel çaba gösteren medya odaklarını da unutmamak gerekiyor.
Herkesin evet diyeceği bir durum ortaya çıkarmak tabii ki olanaksız.
Ama toplumda “Rum malına” ev yapan herkesi “ganimetçi” ilan ederek bir yere varamayacağımızı da anlamamız gerekiyor.
Annan Planı döneminde değiliz!
Havada öyle büyülü bir atmosfer yok.
İnsanlar ekonomik durumun derdinde.
Ekonomi can acıtıyor.
İnsanımız günü geçirme telaşında…
Binlerce sterlin borçlanarak ev yapan genç-yaşlı bireyleri ötekileştirmeden konuya eğilmek gerekecek.
Endişeli olanları ötekileştirerek kamuoyu yaratacağımızı sanıyorsak yanılıyoruz kanımca…
Durumu anlamakta zorlanan ya da anlamak istemeyenlere, başta Cumhurbaşkanı’nın etrafındaki ekip için daha önce de ortaya koyduğum tespitleri sıralayarak yazımı tamamlamak istiyorum.
Zira bilgi-enformasyonun azlığı nelere mal oluyor dikkat çekmek gerekiyor.
- Cumhurbaşkanlığı kamuoyu algısını yönetemiyor, bilgi-PR ekibi çok zayıf.
- Bu nedenle kuzeyde HAYIR cephesi aktif şekilde faaliyette, Saray sadece izliyor, kamuoyu algısını HAYIRCILAR ele geçirdi.
- Müzakereleri Rum basınından öğreniyoruz, bilgi eksikliği var.
- Bazı bilgilendirme toplantıları kamuoyu baskısının ürünü, yoksa Saray ekibi yine bilgi vermeye hevesli değildi.
- Kamuoyunda mal-mülk konusunda rahatsızlık hakim, tedirginlik ciddiye alınmalı!
- Ortada bilgi kirliliği olduğu için manipülasyonlara gün doğmuş.(Verilecek köyler, harita vs)
Böylesi sisli ortamlar HAYIR cephesine yarayacak, bu beceriksiz kamuoyu yönetimi sürerse olası referandumda hayır sonucu çıkabilir. Dikkatli olmakta fayda var. Yetkili makamlar ister ciddiye alır, ister almaz, durum bu...
Benden söylemesi...
-------------------------------------------------------------
GKK Komutanı bu soruna el atmalı!
Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı bünyesinde çalışan asker, sivil işçi ve memurların Güney Kıbrıs’a ayda 3 gün geçebilmesiyle ilgili yazıma olumlu açıdan çok tepki geldi.
E-postama onlarca destek mesajı düştü.
Uzun zamandan sonra bir konuya aşırı ilgi olduğunu görmek beni hem sevindirdi hem de düşündürdü.
Düşündürdü, çünkü demek ki bu konudan zarar göre mağdur olan insan sayısı fazla…
Gerçekten ciddi anlamda bir hak ve özgürlük kısıtlaması var.
Askerden bilgi almak elbette olanaksız, ne yazık ki.
Duyumlar ve uygulamaları yaşayanlar üzerinden aldığım bilgiye göre GKK’da çalışan sivil işçi ve memurların k Güney Kıbrıs’a geçiş hakkı ayda 3 gün olarak kısıtlamış.
Komutan rütbesinde olan kimi subayların ise güneye hiçbir şekilde geçemediği de söyleniyor.
Poliste ise durum daha faklı…
Ayda 3 gün gibi bir sınır yok.
Ancak zaman sınırlaması var.
Kısacası gün içinde güneye geçen bir polis mensubu gece 24.00’ten önce tekrar kuzeye dönmesi gerekiyor.
Bu da özgürlükleri kısıtlayan bir uygulama.
Örneğin bir polis mensubu Larnaka’dan ya da Baf’tan uçamıyor!..
Zaman yetmiyor, zira saat 24.00’ten önce kuzeye gelmesi gerektiği için böylesi bir seyahat mümkün değil…
Baf’ta, Limasol’da 3 günlük bir tatil geçirme şansı da yok polislerin.
Bu da zaman sınırlamasına takılıyor.
Gerçekten çok kötü bir durum.
Hem maddi hem de manevi kayıplara yol açan kısıtlayıcı-yasaklayıcı bir uygulama.
Benim aldığım dinlediğim kimi polisler günlük hayatlarında ciddi kısıtlamalar nedeniyle mağdur olduklarını söylüyor.
Mesela bir tanesi “Oğlum yurt dışında, Avrupa’da eğitim alıyor, ben oğlumun okuduğu ülkeye Larnaka Havaalanı’ndan gidemiyorum. Mecburen Ercan-İstanbul aktarması ile uçmak zorunda kalıyorum ki bu hem zaman açısından beni zora sokuyor hem de maddi açıdan çok daha pahalı bilet parası ödememe yol açıyor” diye konuşuyor…
Aslında bu durum Anayasa’ya aykırı!..
Anayasa“Gezi ve Yerleşme Özgürlüğü” başlıklı 22'inci maddesinde “Her yurttaş, gezi özgürlüğüne sahiptir; Hiçbir yurttaş, isteği dışında Devlet sınırları dışına çıkarılamaz ve aynı şekilde girmekten alıkonulamaz.” deniliyor.
Umarım yeni GKK Komutanı bu konuya el atar ve bu sorun çözülür.
Zira bu kısıtlamanın güvenlik açısından yaşadığımız çağda hiçbir anlamı da yok.
Gelişmeleri hep birlikte takip edeceğiz.
-----------------------------------------------------
Barış karşıtı iki adam…
Müzakereler yeniden ivme kazanmak üzere…
Güzel bir sonuca gitmek için herkesin çalışması lazım şimdi.
Çözümden öte, “barışı” kurmak için halklara, barış yanlılarına büyük görev düşüyor.
Böylesi bir ortamda bir Serdar Denktaş bir de Tahsin Ertuğruloğlu gereksiz gerginlik yaratmayı güden açıklamaları ile adeta parazit yapıyor.
Neden bu düşmanlık?
Neden bu kin öfke?
Bıktık usandık yahu sizin barışı öteleyen tutumlarınızdan…
Artık yeter…
Gerçekten yeter!..
Bir susun, başka bir şey istemem.