Bir adet gripli yazı!
Kovid miydim?
Domuz Gribi mi?
Yok yok Kuş Gribi!
İnfluenza!
Bombunenza!
Dondumenza!
Bilmemnenza!
-*-*-
Yoksa bildiğiniz grip mi?
Nezle!
-*-*-
Ateş yok!
Boğaz ağrısı bir buçuk gün çok şiddetliydi aniden gitti!
Hımmmm kesin Kovid!
Kovid ne?
Kovid 31!
KKTC’deki versiyonu!
-*-*-
Bir arkadaş, “hepsinden ortaya karışık ve herkes senin gibi” dedi!
-*-*-
Şekerde hafif yükselme var!
Neden?
Şekerli bir şey yemedim ki!
Sugar Free boğaz yumuşatıcısı, 10 civarında ağrı kesici!
Kesin onlar yükseltmiştir!
Herkes doktor!
-*-*-
Efendim, üç gün tabiri caizse uzandım, sıcak bir şekilde!
Üç kazak üst üste!
Dinlendim!
-*-*-
Pazar günü ve akşamı bir yığın maç izledim!
Liverpool – Manchester United maçı harikaydı!
Aynı saatlerde Fenerbahçe – Hatay, denk güçlerin mücadelesi; izlemedim!
Rezil Fener sorry!
-*-*-
Bu sabah öksürükle uyandım; burun akıntısı sürüyor ama vücuttaki, ayaklardaki kesiklik yok!
Sabahın çok erken sayılan saatinde işe gittim ve biraz sümük çekme çok az da öksürük dışında sıkıntı yoktu!
-*-*-
Kovid günleri geldi aklıma!
Salındığımız aşılar!
“Aşı yapılacaksınız” dendiğinde sıraya girdim!
Sekiz kez mi dokuz kez mi bilemem – ki yüce devletimiz de bilmiyor, çünkü kayıtlar sanırım uçtu – aşı yapıldık!
Acaba diyorum, o aşılar bizi korudu mu?
-*-*-
Yoksa son iki yılda yaptığım yürüyüşler, bisiklet sürüşler, diyet ve neticede kaybettiğim 35 kilonun verdiği bir “kuvvet” mi var?
-*-*-
Çünkü Cuma akşamı ile Cumartesi öğleden sonra arasındaki sürede, hep Kelime –i Şahadet getirdim!
Ne olur ne olmaz!
Gidersek, öteki tarafta iyi bir yerimiz olur inancıyla!
Bilmeden!
Ama Cumartesi akşam üzeri boğaz miss gibi!
O boğaz sanki o boğaz değil!
Şak diye ağrı gitti!
“Kelime-i Şahadet’in etkisi de olabilir” diyenlere de saygı duymak lazım!
-*-*-
Nereye gideceğimizi bilmiyoruz!
Aşı yapılırken de bilmiyorduk!
Çok yakınımda, en yakınımda insanlar “delisin, sakın aşı olma” dedi ama komünist ideolojiyle yetişmiş, (sahte bile olsa) devletin otoritesine güvenen ben, “gel” dediklerinde bango gittim!
-*-*-
20 Temmuz 1974 meselesiyle alakalı şarkı gibi; “bilmeden yol bağladık Anadolu’ya!”...
Yoksa “Girne’den miydi?”
Bilmeden ne olacağını, eğdik boynumuzu, uzattık kolumuzu, iğnelendik!
-*-*-
Yaşantımız da “grip” gibi!
Ne olduğu belli değil!
Bırakın çevredeki insanların tamamını; iki doktor bile farklı teşhis koyabiliyor!
-*-*-
Aşılar faydalı oldu mu?
Yoksa tam tersi mi?
Bir çok genç ölümün sebebi o aşılar mı?
Her kafadan bir ses!
Devlet bir şey bilmiyor!
Kaldı ki Dünya hala meseleyi tartışıyor!
-*-*-
KKTC’nin yakın – orta ve uzun geleceği benim hastalık gibi!
Kovid mi, grip mi, domuz mu, çiçek mi, böcek mi, kuş mu?
Yoksa metastas kanser mi?
-*-*-
Narenciye bu sene de krizdeymiş mesela!
Hangi sene krizde değildi ki?
Asil Nadir dönemi ve “ayrı devletimiz var heşaaa” dediğimiz akabinde de ABAD’tan yediğimiz kazığı içeren salaklık sonrasında narenciye hep krizde!
-*-*-
Ve sadece narenciyede değil, 1974’ten bu yana alırsak 50 yıldır hatta TMT’den yani 1958’den alırsak 66 yıldır bize hep yalan söyleniyor!
“Aşı olun, aşı olun” der gibi, “Anavatan yanınızda, tamamdır” deniyor, çözülen tek sıkıntı yok!
-*-*-
Bırakın Kıbrıs sorunu çözülsün!
Yok!
Neden?
Rumlar bizi kesecek!
-*-*-
Bırakın AB’ye girelim, federal çözüm olsun!
Yok!
Neden?
Aşı zararlıdır der gibi, “AB sizi yutar, Anavatansız olmaz!”
-*-*-
Kardeşim, bu ana nasıl bir anadır ki, yavrusunu bile bile öldürüyor?
Narin Güran cinayeti gibi!
Bilinmeyen!
Neyse!
Dünyanın en öfkeli ve en stresli
insanları Kuzey Kıbrıs’ta yaşıyor!
Cyprus Mail gazetesi geçtiğimiz günlerde Alix Norman imzasıyla “Kuzey neden dünyanın en öfkeli yeridir?” başlıklı bir makale kaleme aldı...
-*-*-
Bu makalede yazılanların özeti şöyle:
“... Birçok ülkeyle karşılaştırıldığında, Kıbrıs oldukça sakin bir yerdir! Ama Kuzey Kıbrıs sakin değil!”
-*-*-
“Kıbrıs’ın geneli veya sadece Güney tarafı, İngiltere ve Fransa kadar öfkelidir. Yunanistan, İspanya ve Ukrayna'dan daha az öfkelidir.”
-*-*-
Makaleye göre, Gallup'un en son Dünya Mutluluk Raporu'nda, bölgesel neşeden GSYİH ile refah arasındaki ilişkiye kadar her şey hakkında her türlü istatistiği elde etme şansımız var...
-*-*-
Ancak Dünya Mutluluk Raporu’nun yanında bir de Küresel Duygular Raporu var. Genel yaşam memnuniyetini ölçmek yerine, insanların ne sıklıkla olumlu veya olumsuz duygular hissettiğini ortaya koyan farklı bir rapor...
-*-*-
Ve Cyprus Mail’deki makaleye göre, “... öfkeye baktığınızda, işler gerçekten ilginçleşiyor. Özellikle Kıbrıs için!”
-*-*-
Küresel Duygular Raporu’na göre, Güney Kıbrıs’ta vatandaşa sormuşlar; “Dün öfkelendiniz mi?” Sadece yüzde 17, “öfkelendim” damiş!
-*-*-
Ancak Rapor'un 'Kuzey Kıbrıs' olarak adlandırdığı şey hakkında çok fazla ayrıntı var!
Verilere göre, kuzeydekilerin neredeyse yarısı bir önceki gün öfke deneyimlemişti - tam olarak yüzde 49.
Bu, tüm dünyadaki en yüksek öfke seviyesi!
-*-*-
Irak’ta bu oran yüzde 47... Ermenistan’da yüzde 43!
Ayrıca olumlu deneyimler açısından inanılmaz derecede düşük bir sıralamaya sahip.
Aynı raporda, “Kuzey Kıbrıs” olarak, gülümsemede, kahkaha atmakta, iyi dinlenmiş olmakta, iyi şeyler öğrenmiş olmakta da çok düşük seviyedeymişiz!
-*-*-
Cyprus Mail’in yazarı Alix Norman diyor ki, “... Yani, kuzey sadece dünyanın en öfkeli bölgesi değil, aynı zamanda büyük miktarda duygusal olumsuzluk da yaşıyor. Neden?”
-*-*-
Ve “sahte isimlerle” bazı sohbetlere yer veriyor...
KKTC vatandaşları konuşmuş...
Ve demişler ki; "Öfke açısından, bir halk olarak çok ateşli olduğumuzu düşünüyorum... Bir Kıbrıslı Türkle tanışmış olan herkes, sinirlerin hızla alevlenebileceğinin farkındadır.... Belki de bu kültürel bir şey. Kolayca saldırırız - hem kadınlar hem de erkekler. Sabırlı veya rahat insanlar değiliz; İsveçli veya Danimarkalı değiliz. Bir şeyler ters gider, biri masaya yumruğunu vurur ve kavga başlar... Bunu her gece barların ve kulüplerin dışında görürsünüz."
-*-*-
“... Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumlar çok fazla genetik mirasa sahipler... Ancak toplumsal yapılarımız, geleneklerimiz ve fırsatlarımız çok farklı. Burada hiçbir şey gerçekten işe yaramıyor... Devlet dairelerinde saatlerce kuyrukta bekliyorsunuz ama ihtiyacınız olanı alamıyorsunuz. Ya da bir şey satın almak istiyorsunuz ama maaşınız neredeyse hiçbir şeye yetmiyor. Dövizle kira ödüyorsunuz, Türk lirası kazanıyorsunuz.”
-*-*-
“... Politik olarak işler çok uzun süredir durgun. Kuzeyde bastırılmış bir hayal kırıklığı var - bence birçok Kıbrıslı Türk, burada kalırlarsa değerli bir gelecekleri olmadığını veya iyimser olmak için bir nedenleri olmadığını düşünüyor. Çözülemeyen durum bir belirsizlik duygusu yaratıyor ve bu belirsizlik öfkeyi körüklüyor.”
-*-*-
Makalede, siyasi ve sosyal analist Costa Constanti’nin de görüşleri var... Constanti’ye göre istikrarsızlık, korku ve huzursuzluk iklimini körüklüyor...
-*-*-
Constanti diyor ki, "Birçok Kıbrıslı Türk için, mülkiyet anlaşmazlıkları, güvencesiz yasal statü, ekonomik istikrarsızlık ve trafik sıkışıklığı ve toplu taşıma eksikliği gibi günlük hayal kırıklıkları nedeniyle yarını belirsizdir... Yolsuzluk da cabası..."
-*-*-
Makalede şu ifadeler de çok dikkat çekici:
“... Kuzeydeki yolsuzluk algısı üzerine yakın zamanda yayınlanan bir raporda, iş katılımcılarının yüzde 99'u işgal bölgelerinde rüşvet ve yolsuzluğun var olduğuna inanıyordu. 10 kişiden dördü (veya çevrelerinden biri) son bir yıl içinde sadece işleri hızlandırmak için bir yetkiliye rüşvet vermeye zorlandıklarını itiraf etti.”
-*-*-
Ve Constanti soruyor:
"Çocukların okullarından yapı ruhsatlarına, iş sözleşmelerine ve hükümet projeleri için ihalelere kadar, hayatın her yönünün adaletsizlikle renklendirildiğine dair sürekli bir his var. Ya da eşitsizlik. Bu koşullar altında öfkeli -ve aşırı stresli- hissetmez miydiniz?"
-*-*-
Gallup araştırmasına göre “Sadece öfkeli değil aynı zamanda stresliyiz... Araştırma, Kuzey Kıbrıs'ın aynı zamanda dünyadaki en yüksek stres seviyelerine sahip olduğunu ortaya koyuyor; katılımcıların %65'i bir önceki gün stresli hissettiklerini kabul ediyor.”