Bir anı ve Ermeni meselesi
1960’lı yıllarda, Köşklüçiftlik’te bir evde kiracıydık. Bizim sokakta, Türkler’in yanısıra, birkaç Ermeni ailesi, bir Rum ailesi ve hatta bir de İngiliz ailesi vardı. Karşımızda oturanlar Ermeniydi. Evlerine sıkça girip çıkıyordum. Ailenin, iki kız bir erkek çocukları vardı. Ayda, Şake ve Garo. Ayda, birkaç yaş daha büyüktü. Garo yaşıdımdı. Şake ise Garo ile benden bir yaş küçüktü. Çok iyi anlaşırdık.
Baba’larının, Baf Kapısı yakınlarında bir yerlerde araba parçası sattığı bir dükkanı vardı. Anneleri ev hanımıydı. Bir de yaşlı neneleri vardı. Genellikle odasından çıkmazdı. Hatırladığım kadarıyla adı Gülyüz’dü. Yaşlı kadın hep Türkçe konuşurdu. Ermenice konuşmaması, hep dikkatimi çekerdi. Nedenini bilmiyordum. Taa ki bir gün onu odasında ziyaret edene kadar.
Odasında, direkli bir yatak, bir divan, küçük bir masa, iki sandalyeden başka eşya yoktu. Duvarlarında da , çok eski birkaç fotoğraf. “Onlar hep Anadolu’da, memlekette çekildiydi. Oralardan kalan tek hatıralarımdırlar” demiş ve anlatmaya başlamıştı. Babasının eski bir Osmanlı subayı olduğunu; ‘memlekette’ nasıl mutlu olduklarını; bir gün yerlerinden, yurtlarından nasıl kovulduklarını; askerlerin bir gece kapıyı çaldığını, ellerine birer bohça alarak nasıl yollara koyulduklarını anlattı.
Nereye götürüldüklerini bile bilmeden, günlerce haftalarca yürüdüklerini, perişan halde Suriyede bir yerlere konakladıklarını, sonra nasıl olduysa kendilerini bir gemide bulduklarını ve Kıbrıs’a geldiklerini, o günleri yaşarcasına gözleri dolarak anlattı. Yolda, belde, orada burada çok sayıda ölenler olduğunu sonradan öğrenmişlerdi... v.s.
İlk kez o gün öğrendim, Ermenice bile bilmeyen Gülyüz Nene’den, 1915’li yıllarda Anadolu’da ‘birşeyler’ olduğunu. Hala da, ‘gerçek’ için savaşmaya devam ediyorum.
---------
Ermeniler, 24 Nisan’ı ‘tehcir’ ve ‘soykırım’ın başladığı gün olarak kabul ediyorlar. Bu yıl, onlar için, bu ‘özel’ günün 100’üncü yıldönümü.
Ermeniler ‘soykırım’ iddiasında. Türkler ise bu iddiayı -100 yıldır- kesin dille reddetmeye devam ediyorlar. Osmanlı’nın son dönemlerinin bu garip ve trajik olayı hala tartışılmakta. Bazı Türk tarihçiler “Kesinlikle soykırım yok” derken, bazıları “Soykırım yok tehcir var. Tehcir sırasında ölenler var” diyor... Bazı cesaretliler “Evet var, oldu” derken bazıları eveleyip geveliyor. Hatta, “Osmanlı döneminde olup bitenler için Türkiye Cumhuriyeti suçlanmamalı” diyenler de var. Tehcir ve ardından gelen olayların, Osmanlıya ihanet ettikleri için meydana geldiğini savunanlar da az değil. Ama ‘gerçek’, resmi tarih ile gayri-resmi tarih arasında bocalayıp durmakta hala.
Rastlantı bu ya, Türkiye’de, Çanakkale Savaşı, Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, Anadolu’daki Ermeniler konusu yıldönümleri peş peşe özel günler. Ama dünyanın gündemindeki konu, Ermeniler konusu oldu gene ve ‘soykırım’ mıydı ? değil miydi ? tartışmaları yıllardır olduğu gibi bu yıl da devam etti, ediyor. Bu gidişle daha çoook yıllar da devam edeceğe benziyor. İnsanlar ise, ‘gerçek’le ‘yalan’ arasında sıkışıp kalmış durumda.