Bir annenin başarı serüveni…
Aile evliliği yapması için zorlandı, iki çocuk sahibi oldu, ikisinin de ‘aile evliliğinden’ dolayı işitmesinde sorun vardı, yılmadı… Hayatını çocuklarının eğitimine, yaşama tutunmasına adamış bir anne Serap Derim…
Fehime ALASYA
Aile evliliği yapması için zorlandı, iki çocuk sahibi oldu, ikisinin de ‘aile evliliğinden’ dolayı işitmesinde sorun vardı, yılmadı… Hayatını çocuklarının eğitimine, yaşama tutunmasına adamış bir anne Serap Derim…
Herkese ve her şeye rağmen çocukları için mücadele verdi, yokluktan var etti, olmaz dediler, başardı. Bu mücadele içerisinde yaptığı bazı yanlışlarını büyüyen çocukları sayesinde fark edip, yeniden şekillenmiş.
Herkesin hayatında olduğu gibi onun da pişmanlıkları olsa da o Deray ve Bora gibi iki çocuğu olduğu için kendini hep şanslı gördü.
Dünyaya bir kez daha gelse yine çocuklarını seçerdi… Serap Derim, çocukları için verdiği mücadelesine hayranlık durulan bir anne.
‘Anneler günü’ için gerçekleştirilen bu özel söyleşide Serap Derim, ‘annelik’ serüveninin anlattı.
Çocuklarının kıyafetlerini dikmekle başladığı ve evine kurduğu atölyesi ile onlarca kadına da ekmek kapısı olurken, bu sayede hem çocuklarını normal bir birey olarak yetiştirmiş, hem de tüm engellilere hizmet veren tam donanımlı bir rehabilitasyon merkezinin kurucusu olmuş.
“İşitme cihazları küçülmedi, benim görüşüm büyüdü”
Serap Derim, yaşadıklarını şöyle anlattı:
“Aile evliliği yapmaya mecbur bırakıldım. Rahmetlik kayınvalidem yani halam delik çorabıyla geldi ve beni beşime istedi. Çok ağladım, istemedim, babam ağlama dedi, vermeyeceğim, bu kez de halam hiç durmadan ağlamaya başladı. Çünkü oğlu İngiltere'ye gidip gelmeyecekti.
Aile büyükleri bir araya geldi, çok direttiler, babam beni mecburen verdi. Bir yıl sonra kızım dünyaya geldi…”
“‘Babası da öyleydi’ deyip geçiştiriyorlardı”
“Kızım dört yaşına geldi, hiç konuşmazdı. Bana ‘babası da öyleydi’ deyip geçiştiriyorlardı. Bunlara sakın inanmayın. Ben duymaz derdim, söz dinletemedim, bir gece kavga çıkardım, eşim beni evden attı, ‘ben kızıma bakarım, hiçbir şeyi yok’ dedi, üç beş gün sonra beni geri aldı, bir şey olduğunu anlatmıştı.
Önce babam 1982 yılında ineklerini sattı, İngiltere'ye gittik, kızıma işitme cihazı taktılar, artık duyuyordu, ama yine de konuşmuyordu. Çünkü dört yıl boyunca hiçbir şey duymamıştı.”
“Bana ‘yorgan ne?’ diye sordu, anladım ki hiçbir şey bilmiyordu…”
“Bir gün yatakta sekiyordu, sekme dedim, yorgan yere düştü, yerde yorganın üzerinde sekmeye başladı, defalarca kızdım, sekme dedim, dinletemedim. Bağırmaya başladım, tutup onu silkeledim, bu sırada bana ‘yorgan ne?’ diye sordu. Anladım ki hiçbir şey bilmiyordu…
Eğitim alması gerektiğini anladım, kendi aklıma eğitim vermeye başladım, her işi bıraktım, eğitime başladım, evde köşe bucak her şeyi anlattım. Yıl 1982... Kardeşim Hacettepe’de doktor olacaktı, bu süreçte onun yanına da gittim. Maddi zorluklar nedeniyle İngiltere'ye gidemiyordum, doktorlar hayret etti, nasıl bu kadar erken konuşmaya başladı diye…
O zaman etrafımızda böyle kolaylıklar da yoktu, her şeyi kendi çabalarımla yaptım.
Köyde okula gider, sınıfta neler yapılır diye gizli gizli dinlerdim, evde kızıma yaptırırdım.
Görümcemin kocası ona müzik dersi verirken, halası başka bir şeyler yapardı. Benimle birlikte tüm aile kızım için seferber olmuştu.”
Öğretmen oldu, ardından odyoloji okudu…
“Cihazlarla duyuyor ama konuşması normale dönmeye başlamıştı. Bu süreçte, büyüdü, liseyi de bitirdi, Türkiye'ye gitmek istedi, babası tıp kazanmadı diye izin vermedi, Öğretmen Akademisi’ne girdi. Burada çok zorluk yaşadı. Bitmesine, mezun olmasına bir ay kala Hacettepe’ye gittik, hocasına teşekkür etmeye. Öğretmen olmuştu, ona Hacettepe’de odyoloji bölümünde eğitim almasını teklif ettiler, altı ay burada öğretmenlik yaptı ama yine de gidip Hacettepe’de okudu. İki yıl da Amerika'da kaldı, odyoloji bölümü yani işitme kayıplarının tanı ve tedavisinin yanı sıra konuşma bozukluklarıyla da ilgilenen bilim dalında eğitim aldı ve adaya dönüp devlet hastanesinde işe başladı.”
“Çok şanssız bir kadınsan…”
“Bu arada dokuz yıl sonra oğlum oldu. Anne olmazdan önce Hacettepe’de doktorlara sordum, yeniden anne olmak istiyorum, çocuğumda böyle bir risk olur mu? ‘Çok şanssız bir kadınsan çocuğun yine işitme engelli olabilir’ dediler. Oğlum da işitme engelli oldu… Ama ben her şeye rağmen çok şanslı bir anneyim.”
Kızım saçlarını bağlasın isterdi ben izin vermezdim…”
“Kızımın kulağındaki cihazlar çok büyüktü, ben onları saçlarıyla saklamaya çalışıyordum. Saçlarıyla kulaklarını örtmesin isterdim, hiç saçlarını bağlamazdım. Kızım saçlarını bağlamak isterdi, cihazdan hiç çekinmezdi, ben çekiniyordum.
Birçok yerde sorduk soruşturduk, bu cihazlar küçülecek mi, değişebilir miyiz diye ama olmadı. Küçük cihazlar onun için olmayacaktı. Cihazlar küçülmedi, annenin görüşü büyüdü, benim görüşüm büyüdü.”
“En büyük hatayı oğlumda yaptım”
“Oğlumda daha titizdim, oğlum önce duyuyordu, konuşuyordu ama giderek bir eksiklik olduğunu fark etmiştim çünkü konuştuklarımızı sürekli tekrarlıyordu. Kocam kızdı, ‘illa ki bunun da bir engeli çıkaracan da rahatlaycan’ dedi. Sonra kabul etti, sırf kontrol maksatlı İngiltere’de onu da doktora gösterdik. Çok az bir işitme kaybı vardı ama giderek arttı. Altı ayda bir test yaptık, işitmesi giderek yavaşladı ve zamanla durdu. En büyük hatayı oğlumda yaptım, saçlarımı uzatamadığı için onu odasına yollardım. Çok dışarı çıkmamaya başladım ki onu görmesinler. Bir gün çocuklarımı konuşurken duydum. Kızım kardeşine işitme cihazıyla ve benimle ilgili bir şeyler söylüyordu ve onu tembihliyordu; ‘sakın üzüldüğünü belli etme, sonra annem de üzülür’ derdi.”
“Hiç konuşmayan çocukların bu başarılara ulaşması konu olmuştu”
“Oğlum Bora hukuk okudu, eğitimine bir süre İngiltere'de devam etti. İşitme cihazıyla şimdi o da duyuyor. Eğitim, zekâları, aile ilgisi hepsi bir arada üstün bir başarıları oldu. Tuvalette bile kitap okuyan oğlum vardı, sürekli okumasın diye kızardım. Kızım mesleğinde adada bir ilki başarmıştı. Benim mücadelem ve kızımın bölümü kulaktan kulağa yayılmıştı, hiç konuşmayan çocukların nasıl olur da bu başarılara ulaştığı konu olmuştu.”
“Mezarlıktan geldim ve kesime başladım”
Farklı gelişen çocukların topluma kazandırılması düşüncesiyle yola çıkılan ELA Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi, ülkede yüzlerce özel gereksinimli bireyin hayatında önemli rol oynuyor. Bu merkezin var oluş serüvenini anlatan Serap Derim, şu ifadeleri kullanıyor:
“İnsanlar eve gelip bizden yardım alıyordu, bir iki derken çok fazla insan bize gelmeye başladı. Sonra ilk olarak Lefkoşa'da özel eğitim merkezi açtık. Sekiz yıl Lefkoşa'da eğitim verdik. Eşimi kaybetmiştik, onu defnettik, mezarlıktan geldim ve kesime başladım, mecburdum. Kız meslekten mezundum, çok para harcıyorduk, memur maaşıyla yetişmiyorduk. Ben de terzilik yaparak eşime yardım ediyordum. Eşim de ölünce devam ettim. Bu arada kızım Deray ile birlikte Early Lorn Academy (ELA) Özel Eğitim Merkezi’ni kurduk.
Çok zor günler geçirdim ama abim bana sahip çıktı, kapatmama izin vermedi. Her vazgeçmeyi düşündüğümüzde bize gelen çocukları gördük ve geri döndük. Büyüme kararı aldık, binayı büyütelim dedik ve babamdan kalma arsaya yer yaptık. Artan özel eğitim ihtiyacını karşılayabilmek ve daha donanımlı hizmet verebilmek amacıyla kurum Ekim 2016 itibariyle yeni yerine taşındı. Lefkoşa'ya da çok uzak değildi.
Kızım evlendi, damadım buraya geldi, iş kuracaktı, damadımın katkılarıyla tüm ailenin desteğiyle bu işi kurduk. Onlar işin başında, bense hala terziyim, arada torunlarıma bakıyorum, torunlarım ve çocuklarımız benim yaşam kaynağım.”