Bir asırlık bir hayat…2
1917’de Trikomo’da dünyaya gelen, evlenip Komikebir’e yerleşen yapıcı ustası Yakumi (Yakovos) Hindi, şimdi tam 101 yaşında ve Londra’da sorularımızı Türkçe olarak yanıtladı…
1917 Trikomo doğumlu, evlenip Komikebir’de yaşamış, Kıbrıslıtürkler’le yakın dostluklar kurmuş, onlarla birlikte çalışmış, hiç kimseciklerin giremediği Galatya, Kritya gibi köylere 1963-74 döneminde rahatlıkla girip çalışabilmiş, 1974’te göçmen olup Londra’da hayatını sürdürmek zorunda bırakılmış 101 yaşındaki Yakumi (Yakovos) Hindi, bir asırlık yaşamını anlatıyor… Onunla röportajımızın devamı şöyle:
SORU: Hatırladığın Kıbrıslıtürkler kimlerdi?
YAKUMİ HİNDİ: G…, Galatyalı’ydı.
Bir H. varıdı, o çobanıdı. Karısı Komili’ydi. H’nin üç-dört çocuğu varıdı. İki gız, iki oğlan. Biri M.… Biri A., öldü o.
A., …..’nın muhtarıydı. ….. köyüne su aldıkları için para öderlerdi, su parası. A. toplardı bunları. Desteban parası, yol parası… Eyi adamdı… Çok eyi… Vergileri toplayan oyudu muhtar olduğu için o bölgede… Bir mesele çıktı…
G…’nın oğlu var, evlendi köyün yanına. Gitti A. “Para alayım da…”
Bilmem, bir şey söyledi da gızdılar gendine? Bir yalançılık çıktı… Güya
G…’nın oğlunun garısına sarkıntılık etmiş diye bir yalançılık çıktı köyde…
G. verdi parayı bir köylüye, C.… varıdı, Allah adamı… Onun bir yeğeni varıdı, o vurdu dediler…
Dediler o vurdu, gitti o…
C. da çok eyi adamıdı. Beş sene beraber işledik C.’yinan, çok eyi adamıdı… C.’nin bir yeğeni varıdı, N. N. çok genç olduğu için, golaylıknan gandırılabilecek durumdaydı. G. Para verdiydi kendine vursun diye. Birkaç kişiynan beraber gitti bu N. ve gahvede otururken A.’yı vurdular… Ne maske, ne başka bir şey, öyle herkesin içinde vurdular. Orada bulunan bir başka Kıbrıslıtürk, bunlara bir şey söylemeye, garşı çıkmaya çalıştı, onu da vurdular, yaraladılar.
SORU: Yani Kıbrıslırumlar değil, Kıbrıslıtürkler vurdu A.’yı…
YAKUMİ HİNDİ: Evet, evet…
Geçti üç ay, beş ay, unuttum. H. da zorlu adam, köylüdür o. Verdi parayı başka birine, vursun onun oğlunu… A. öldürüldükten sonra, bu defa H. para verdi birine, G….’nın oğlunu öldürsün diye. Bu şekilde bu defa da G…’nın oğlu öldürüldü…
SORU: G…’nun oğlunu vurdurttu…
YAKUMİ HİNDİ: Evet, evet…
SORU: Kan davası, “Vendetta”…
YAKUMİ HİNDİ: Evet, evet… Ben o zaman fasariya ki var, ben H.’nan beraber çok, çok, çok ahbap idim. Bir iki keçim var, getiririm, onlar bekler… Para almaz… Garısı çok eyi gadınıdı… Çok…
HRİSTİNA PAVLU SOLOMİ PATÇA: Nigoli’nin hikayesi hakkında neler hatırlan Hindi?
YAKUMİ HİNDİ: A.’nın hem da G…’nın oğlunun vurulması “Vendetta” idi, yani fasariyalarınan alakası yoğudu… Nigoli’nin hikayesi daha sonradır…
Nigoli’nin bir tarlası varıdı, Ayistat ile Livadya arasındaydı bu tarla. Darı ekerdi Nigoli hayvanları için. Gider bazı bazı toplardı darıları.
Komikebir’de R. diye bir aile varıdı. Bu aileden biri Ayistat’da galırdı. Karısının adı da F. idi… Gittiler, Nigoli’yi buldular ve gendine “Gelmeyesin artık buralara çünkü fasariyalar vardır” dediler. Ama Nigoli “Kim bana bir şey yapacak?” diye düşündü. “Bana bir şey yapmazlar” diye düşündü.
Tarlaya gittiği öküz arabasında hep bir çatal ve küçük bir paltası varıdı. Dalları kesmek için gullanırdı o küçük paltayı… 1958’deydi bu olay…
1958’in Nisan ayıydı, öyle hatırlarım.
Kimin yaptığını tam bilmeyik ama çıkan dedigodularda K.’nin gardaşının N. ile beraber oraya gittiği söylenirdi. Herhalde Nigoli öküz arabasındaki çatalı bunlara garşı duttuydu, uzak dutmak için gendilerini. N.’nin da orada olduğuna inanırdı ahali çünkü silahı varıdı bu adamın.
Nigoli’yi vurup öldürdüleridi.
Öküz arabası giderken değnek sokup durdurdulardı arabayı… Onu hem vurdular, hem da kafasını kestiydiler… Sonra da doğradıydılar gendini.
Parça parça ettiydiler.
Öğlen saat 2 olduydu ama köye dönmediydi Nigoli.
Garısı polise gittiydi gocası gelmeyinca.
Tarlaya gidinca ölüsünü buldular.
Sokağa çıkma yasağı ilan ettilerdi…
Bu defa da bizim taraftan birileri “intikam” almak istedi…
SORU: Nigoli’nin “intikamı” için kimi öldürdüydüler o zaman?
YAKUMİ HİNDİ: Üç Kıbrıslıtürk’ü öldürmeye çalıştılardı… K.’nin gardaşı Lefkoşa’da çalışırdı, her hafta gelir birşeyler söylerdi… Emirleri getirirdi şeherden. C.’nin yeğeni ve …..A.
O zamanlar Komi’de Y. diye bir Kıbrıslırum varıdı… N. diye biri varıdı ama biz ona K. derdik… Üçüncü şahıs da S. adlı bir Kıbrıslırum idi. Bunlar işte o üç Kıbrıslıtürk’ü öldürmeye çalıştılardı, yakalanıp hapse atıldılardı. İngiliz ganunlarına göre asılacaklardı. Zürih anlaşmaları imzalanınca, asılmadıydılar… O üç Kıbrıslıtürk’ten birini öldürdüydüler, Nigoli’nin öldürülmesinin “intikamı” olarak. Birini da ağır yaraladıydılar.
Kıbrıslıtürkler, Komikebir’den geçerek Ovgoroz’a, Kridya’ya giderdi… Bazı bazı “teşkilat”ın emirlerini bu köylere götürmeye giderlerdi. Size anlattığım o üç Kıbrıslırum, bunların nereden geçip gittiğini bilirlerdi, bir şinyanın arkasına saklandılardı, öyle vurdulardı ikisini. Üçüncüsü canını gurtardıydı, fırlayıp saklanarak. Orada ağaçlar varıdı, ağaçların arasına saklandıydı da canını gurtardı. Zatı Türkiye’de eğitim aldıydı bu üçüncüsü diye nelere dikkat etmesi gerektiğini bilirdi… Koşturmaya başladı ve gurtuldu. Ayfodi dağının arkasına geçip saklandıydı.
Birisi geçerken gördüydü ve gidip haber verdiydi, sonra da İngilizler gelip öldürülen Kıbrıslıtürk’ü ve yaralanan obir Kıbrıslıtürk’ü aldıydı…
SORU: 1963’te “kayıp” edilen Komikebirli üç Kıbrıslıtürk hakkında bir şey duydunuz muydu? Hani Lefkonuk’ta alınıp “kayıp” edildilerdi…
YAKUMİ HİNDİ: Yok bu konuda bir şey bilmem… Bir dedigodu varıdı ki Komikebir’den biri bu öldürme olaylarına garıştıydı… Bu Kıbrıslırum ki adı G… idi, Lefkonuk’ta garajı olan bir Kıbrıslırum’nan çok ahbaptı…
SORU: Evet, B. idi o garaj sahibi adamın adı ve öldürme olaylarına garıştıydı Lefkonuk’ta… Hikayesini yazdıydım bu adamın…
YAKUMİ HİNDİ: Halilos Lefkoşa’ya gidip bazı şeyler aldıydı ve aracında satardı bu şeyleri. Caminin yanında Alirıza’nın evi varıdı. Orada bir dükkan varıdı, birşeyler satılırdı orada… Halilos Lefkoşa’ya gidip birşeyler getirip burada satardı o günlerde… Fasariyalar çıktıydı, Alui da (Ali Fuat) Halilos’un otobüsüyle Lefkoşa’ya gidiyordu. İbrahim’in da Lefkoşa’da bir gızı varıdı, ona bakmaya gidiyordu. Halilos zatı İbrahim’in akrabasıydı garısının tarafından… Üçü da masum insanlardı… Belki Halilos “teşkilat”taydı ama obirlerinin alakası yoğudu…
Halilos şöförlük yapardı. İşlerdi Hüseyin şöför, Tumazi’nin oğlu, G. Bir kumpanya onun, bir kumpanya obirinin…
Sonra Halilos bir otobüs aldıydı… İşleridi yalınız…
SORU: Belki da kıskançlık ortaya çıktı, Halilos otobüs alınca…
YAKUMİ HİNDİ: Ehhh…
SORU: Ama biz duyduk ki aldılar kendilerini Lefkonuk’ta… Bir onbeş gün, onsekiz gün duttular kendilerini hapiste, poliste. Ondan sonra dedi polis “Götürün kendilerini berbere, traş olsunlar da serbest bırakacayık…”
Aldılar, götürdüler berbere, traş ettiler… Serbest bırakacaklarında B. düştü peşlerine ve B. öldürdü kendilerini… Otobüsü da aldı, parçaladı kendi garajında… Başka birileri anlattı bize, yazdık bunları…
YAKUMİ HİNDİ: Bunları bilmezdim ben…
SORU: 1974’te bir gün önce ayrıldıydınız…
YAKUMİ HİNDİ: 1974’te kızım Trikomo’dan askerlerin ayrıldığını görünca telefon ettiydi ve “Hazırlanın da gidiyoruk” dediydi. Arabalarıyla bizi gelip aldılar ve gittik… Ben Kasım 1974’te Londra’ya geldiydim.
Ben Kridyalı Kıbrıslıtürkler’inan çok ahbap idim… İsmailos’nan ahbap idim… Ben yapıcı olduğum için çırakları hep tanırdım, yapıcıları tanırdım… Çok eyi giderdim Kıbrıslıtürkler’inan…
İsmailos, altıbarmak idi… Altı dane barmağı varıdı… Annesi Komili’ydi İsmailos’un… Tahirular’danıdı… Fasariyaların içindeydi, İsmailos beni götürdüydü evine, evini tamir edeyim diye… Fasariyalar varıdı ama biribirimize güvenirdik… Bana güvenillerdi… Beni Galatya’ya bile götürdüydüler fasariyaların içinde, bana o gadar güvenillerdi. 1967’de Galatya’ya götürdüydüler beni iş yapayım diye. Kimse giremezdi Galatya’ya o zamanlar ama beni götürdülerdi çimento işi yapayım diye. Ahmet Sennaroğlu’nun – Gayi’nin – gardaşı mühendisidi. “Teşkilat”ın başındaydı zannederim. Çünkü o zamanlar Galatya’da eğitimli çok insan yoğudu ama bu adam varıdı. Tavanları çimento yaparlardı, beni götürürlerdi çimento işlerini yapayım diye. Belki mevziler içinidi bu, belki evler için… O köye girebilen tek Kıbrıslırum galiba benidim…
1952’de Komikebir’de cami yapılmaktaydı… Galatya’ya gider, taş alırdık cami için… Yani çeşitli defalarda gittim ben Galatya’ya, fasariyalar olduğunda da…
Galatya’da Garamustafa diye bir adam varıdı, şirosu olan bir tek oyudu…
SORU: Şimdi 100 yaşını bitirdin sevgili Yakumi Hindi… Kıbrıs’ta çok şey yaşadın, çok şey geçti başından… Şimdi Kıbrıs’a baktığında, neler hissedersin?
YAKUMİ HİNDİ: Beraber olmanın çok zor olduğuna inanırım… Aileler değişti, torunlar büyüdü… Yeni gelen jenerasyon guracak barışı… Onlar daha temizdir çünkü, fasariyalara garışmadılar… Kötü hatıraları yoktur…
Üzgünüm çok çünkü geri dönemedim – 74’te köyümden ayrıldım ve bir daha geri dönemedim köyüme… Kıbrıs’a gittim ama köyüme gidemedim… Çünkü eskiden olduğu gibi galsın hatıramda köyüm istedim, onun için gitmedim… Ve her 14 Ağustos’ta – bu köyümden ayrıldığım gündü – “Bugün kara bir gündür benim için” derim…