1. YAZARLAR

  2. Cenk Mutluyakalı

  3. Bir “ayırımcı” öğretmen masalı
Cenk Mutluyakalı

Cenk Mutluyakalı

Bir “ayırımcı” öğretmen masalı

A+A-

refika-ogretmen_-1-buyuk_-okunakli.jpg


Refika öğretmen bir gün bir okulda, öğrencilerinden birkaçının kendi aralarında “Rumca” konuştuklarını duymuş. Yanlarına yaklaşıp “sevecenlikle” demiş ki, “Yavrularım! Bir Türk’üz. Bunu kimse değiştiremez. Aranızda Rumca konuştuğunuzu duydum ve buna çok üzüldüm. Bizim dilimiz Türkçedir. Türkçe konuşmamız adadaki Türk halkının geleceği için önemli.
Bundan sonra evde, okulda, her yerde Türkçe konuşmanızı istiyorum.”


Bu okuduklarınız ilkokullarda dağıtılan bir kitapta yazıyor.
21’inci yüzyılda, okullar için hazırlanmış.
Öyle cicili bicili, çizgili resimli, rengârenk…
Rauf Denktaş Düşüncelerini Yaşatma Derneği ve TC Lefkoşa Büyükelçiliği Kalkınma Ofisi’nin armağanıymış.
Kitabın ismi “Ben Refika Öğretmen…

refika-ogretmen_-2.jpg

Kitabın en üstünde “Adam Olacak Çocuklar” diyor zaten!
Yetmez “ayrımcı”,  aynı zamanda “cinsiyetçi” de…
Refika öğretmen “adam” olamamış örneğin, kadın kalmış.


Soğuk savaş yıllarınca “para cezası” da uyguluyordu komutanlar, “Rumca” konuşanlara!
1930’lardı o zaman…
Geldik iki bin yirmilere…
Dünyanın ileri ülkeleri “çok dilliliğe, çok kültürlülüğe” sarılırken, “bir lisan bir insan” derken medeniyet, okullarda çocuklara “milliyetçilik” üzerinden propaganda yapıyoruz.


Bir çocuk dese ki, “Biz dünyayı üzerinde Rumca, Türkçe, İngilizce yazılı pasaportlarla geziyoruz.”
“Refika öğretmenim, bizim yurdumuzda ana dillerimiz İngilizce, Yunaca ve Türkçe, siz bunu bilmiyor musunuz?”
ne olacak peki?
Biber mi sürecek ağızlarına, sevecenlikle…
Yine dese ki “Biz barış istiyoruz öğretmenim ve yurdumuz Kıbrıs’ta birbirimizin dillerini konuşmak ne güzel… Birbirimizi anlamak istiyoruz, geleceğe birlikte yürümek istiyoruz. İnsanın, farklı farklı dilleri konuşmasının ne zararı olabilir ki?
“Refika öğretmenim, bu okulların, bu otellerin çoğunu Rumca konuşan abilerimiz yaptılar, hatta biliyor musunuz, bizim Meclis’imiz dahi bu Rumca konuşan insanlardan ganimet” dese misal!
Yok yok, demezler, bugünkü çocuklar bu hakikatleri pek bilmiyorlar.


Kitabın ilerleyen sayfalarında yazanlar daha da vahim.
“Ertesi gün çocukların anneleri geldi. Onların da Türkçelerinin pekiyi olmadığına görünce çok üzüldüm.”
(‘olmadığına’ sözcüğündeki Türkçe hatası kitaba ait.)


Tam bir kurgu aslında bu, şoven masalı yaratmak için!
Hangi okulda Rumca konuşuyormuş çocuklar, meraktayım.
Gidip o okulu, tanımak ve anlamak isterim.
Örneğin bizim çocuklar güneyde okudu 7 sene; yine de Rumca konuşmadılar kendi aralarında…
İlginçtir, Türkçe konuşuyorlar diye de misal Eleni öğretmenler huzursuz olmadı.
Ama baksanıza Refika öğretmen annelerinin Türkçesini de beğenmemiş zaten!
 


Ah be Refika öğretmenim!
Ne yapacağız bu güzel ülkede, onlarca farklı dilden konuşan, o güzelim yavruları?
Ne yapacağız okullarda ‘Yunanca’ dersi veren meslektaşlarını acaba?
Bir de İngilizce “belası” var tabii (!)
İngilizce konuşursa çocuklar, o zaman ne olacak?
Bak, onlarca aile, yüzlerce çocuk “kolej eğitimi” alabilsin diye servet ödüyorlar.
Acaba diyorum, İngilizce konuşurlarsa, İngiliz mi olacaklar?
“Sevecenlikle” onlara “Bak adamım, bizim dilimiz Türkçedir, bunu kimse değiştiremez” mi diyeceğiz.

“Kıbrıs Türklüğü Sonsuza Kadar Var Olacaktır” yazıyor ya kitap…
Böyle de bir zorlama var, senelerdir, daha Türk, daha Müslüman!
Görmüyorlar ki bu zorlandıkça daha bir Kıbrıslıyla evriliyor gündem, kimlik üzerinden bir kapışma başlıyor.
Ve Türkiye’den buraya göçmen gelen insanlar, onların çocukları, “Ben de Kıbrıslıyım” diye kendini anlatmaya uğraşıyor.
“Kıbrıs Türklüğü” diye bir kimlik tutmadı buralarda…
Kıbrıs’ta Kıbrıslı kalmazsa eğer de Türk kalır sadece işte o zaman tam da ‘ilhak ‘olacak adı!

….
Ama mesele bu da değil aslında…
Kimin ne konuştuğu, nereli olduğu falan, geçiniz bunları…
O “sonsuzluk” nerede?
Siz geleceği gösteriniz bu çocuklara önce, ışıl ışıl, dünyalı bir geleceği…


Ah da nerelerdeyiz halen!
Nasıl böylesine körleşiyor gözleriniz, böylesine gerici, bağnaz, parçalayıcı olabiliyorsunuz.
Bu mu çağdaş eğitim anlayışı?
Dünyanın dilini öğretelim çocuklarımıza, sevdanın ve barışın dilini öğretelim…
Önce ve önce eşitliği, dürüstlüğü, özgürlüğü öğretelim…
Çok daha fazla dil konuşabilsinler, keşke…
Hele de kendi coğrafyalarının ne kadar dili varsa, elbette konuşsunlar…
Yoksa “Türkçe” konuşan ama yalanla, hileyle, dolandırıcılıkla, nefretle, şiddetle hayatlarımıza dokunanlar az değil bu topraklarda…
Öğretelim ki kimliklerine, haysiyetlerine, demokrasilerine, iradelerine sahip çıksınlar.
Kimseye biat etmeden yaşasınlar.
İlimi öğretelim, trafikte sorumlu olmayı, çevreyi korumayı…
Bırakalım bu köhnemiş, küflenmiş, çürümüş anlayışları…

İyi insan olmayı öğretelim iyi insan…

 

ertesi-gun-cocuklarin-002.jpg

Bu yazı toplam 10140 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar