Bir Bakanın ‘İstifa’ Meselesinin Çok Boyutluluğu
Ya da “İstifa sadece istifa değildir”in sebepleri
Bu kadar skandala rağmen neden kimsenin istifa etmediğine şaşırıyoruz. Halbuki bir siyasinin(aslında birçoğunun) hayali(aslında gerçeğe uygun) ajandasını takip etsek, bunun sebebini çok rahat anlayabiliriz. İşte o ajandanın bir özeti:
Geçen haftaki trafik kazasına ilk defa bu kadar büyük tepki gösterilmişti. Arkadaşlarını trafiğe kurban veren gençler öfkeliydi ve sorumluların istifasını istiyordu.
Yoğun geçen günün sonunda evinde yalnız başına kalan Bakanın kulaklarında ‘istifa’ sesleri çınlamaya devam ediyordu(farklı bir dönemde, farklı bir partiden, farklı bir bakan olabilirdi).
Bir an için düşündü:
“Gerçekten bu kaza en çok benim bakanlığımla ilgili, ben de en üst düzey siyasi şahsiyet olarak istifa etmem gerekiyor, ne kaybederim? Hem siyasette örnek olurum. Evet, bazı avantajlarımı kaybedebilirim ama ekonomik durumum çok da kötü sayılmaz, bundan sonra kesinlikle sefil bir hayatım olmaz…
Ama bir dakika, başkası niye istifa etmez de ben edeceğim? Yıllardır çözülmeyen sorunların sebebi ben miyim? Ben en fazla varolan yapıyı sürdürdüm, daha koltuğa oturalı da çok olmadı ki yeni projeler geliştireyim. (BİREYSEL BOYUT)
Of of, kafam çok karışık, en iyisi can yoldaşım eşime danışayım…”
Eşi istifa düşüncesine çok öfkelenir:
“Sen bu ailenin ne olacağını düşündün mü? İstifa eden bütün suçu da kabullenmiş demektir. Bir suçlunun yakınları olarak nasıl insan içine çıkacağız, şerefimiz iki paralık olacak. Ayrıca Mustafacık gelen Nisan’da terhis oluyor, sen bakan değilsen nasıl iş bulacak?” (AİLESEL BOYUT)
Bakanın kafası iyice karışır; gözünün önüne bir yandan parçalanmış cansız bedenler ve öfkeli gençlerin ‘istifa’ sloganları, bir yandan da oğlu Mustafa’nın işşizlik bunalımları gelir. Bir de çok samimi arkadaşlarına danışmaya karar verir ve onlarla meyhanede buluşur.
“Bak gardaş” der bir arkadaşı, “sen bakan da olsan, işsiz de olsan bizim arkadaşımızsın. Ama eyi düşün, istifa edecen da ne olacak? Kimse sana kahraman muamelesi yapmayacak ve bizi da rezil edecen…”
Bir başka arkadaşı hatırlatır, “bakanlık kantinin ihalesi ay sonunda açılacaydı; unutma ablam bu ihaleyi bekler, arkadaş dediğin zor günde belli olur…”(ARKADAŞ BOYUTU)
“İstifa” sesleri bakanın kulaklarında hafiflemişti. Yine de düşüncesini öteki bakanlara da açma ihtiyacı hissetti. Öneri büyük tepkiyle karşılandı, bir bakan, “konu benim bakanlığımla da ilgili. Sen istifa edersen ardından benim de istifa etmem lazım, sakın düşünme”.
Bir başka bakan, “her bakanlıkta benzer sorunlar var, dönecek bizi de sorgulayacak ve istifamızı isteyecekler” der.
Bakanların en tepesindeki kişi noktayı koyar, “senin istifanla hükümetimiz de zor durumda kalır, toptan başarısız sayılırız ve toptan istifamız gündeme gelir. Bu senin kişisel meselen değil, istifa ederek bencillik yapma…”(KABİNE BOYUTU)
Bakan istifa düşüncesinden iyice uzaklaşır ama vicdanı onu hala rahatsız etmektedir. Bunun üzerine partisinin yetkili kurullarına da danışmaya karar verir.
Parti meclisi toplantısında söz alanların hemen tamamı istifasının yanlış olacağını, davaya zarar vereceğini, partinin rezil olacağını, bir sonraki seçimde büyük darbe yiyeceğini söylerler. Sadece PM üyesi bir milletvekili istifasının doğru karar olduğunu savunur. Bir başka üye kulağına eğilerek fısıldar, “sakın inanma, onun esas amacı senin yerine bakan olmaktır” diye uyarır. (PARTİSEL BOYUT)
Bakan tamamen emin olmak için kendisini seçenlerin de görüşünü almak ister ve seçim bölgesine gider. Kahvelerde, evlerde kendisine oy verenler ve verdirenlerle buluşur. Çoğu kişi istifasına karşı çıkar, bölgenin kendisinden hizmet beklediğini hatırlatır. Teke tek görüştüğü bazı sadık destekçileri, “bir sürü insana söz vererek kendilerinin ve ailelerinin oylarını aldık. Çoğu sözümüzü yerine getirmemizi bekler. İstifa edersen ne yapacağız? Hem rezil olacağız, hem de gelecek seçimde hiç bir şansın olmayacak” der. (SEÇMEN BOYUTU)
İyice rahatlayan bakan, partisi ve seçmenlerinin eğilimleriyle yetinmez. Tam bir huzura kavuşmak için, seçim bölgesindeki farklı partilerin mensupları ve partisiz kesimleri de yoklar.
“Evet, gençlere yazık oldu ama bu iş senin üstüne yıkılarak çözülemez”, “farklı partiden olsak da sen bölgemizin gururusun, bölgenin çıkarları için yaptıklarını görüyoruz”, “seni karkariyalara yedirmeyiz, yağma yok”, “her kaza sonrası bir bakan istifa edeceysa vay halimize, çok meraklıysa diğer bölgenin bakanı istifa etsin” yanıtlarını alır. (BÖLGECİLİK FAKTÖRÜ)
Bakan son olarak küçüklükten beri saygı duyduğu yaşlı bilge komşusuna danışır. Çok görmüş geçirmiş emekli daire müdürü bakanın sırtını sıvazlar ve şunları söyler:
“Senden bunu beklerdim evladım, küçükken de vicdanlı bir çocuktun. İstifa aslında çok değerli bir davranış olurdu. Ama kendini İsveç’de zannetme. Bu topraklarda istifa etmiş ve takdir edilmiş bir siyasetçi ya da başka şahsiyet hatırlıyor musun. Bizde istifa edeni suçlu kabul ederler, başarısız, kişiliksiz bir yaratık olursun. İstifan da hiçbir işe yaramaz, hiçbir şey de değişmez. Olan sana olur. Gelen giden alay eder tokatı basar. Ayağın bir defa kaydı mı uçurumun dibine doğru yuvarlanarak gidersin”.(SİYASİ KÜLTÜR BOYUTU)
Uçurumun dibi olasılığından iyice ürken bakan, istifa düşüncesini kafasından tamamen siler.