Bir Başarı Hikâyesinden Fazlası
Gençlerimizi, kendilerine söz hakkı vermeyen, geleneksek anlamdaki zihinsel şablonlarımızdaki “başarı” anlayışı ile değerlendirdiğimiz bir eğitim sisteminden geçiriyoruz. Bu sistem içinde alışıla geldik “başarı” hikâyelerinden çok daha fazlasına imza atmış bir gençle sohbet etme fırsatı buldum. İşte o kısa sohbetten size aktarmak istediklerim.
Gençler, toplumların geleceğini hazırlayan birey olma özelliğinin yanında bugünün en dinamik kesimini oluşturma adına da son derece önemli bir fonksiyonu yerine getirmektedir. Bu olgu bir toplumun sahip olduğu en önemli potansiyeldir. Bu nedenledir ki; ülkelerin en önemli zenginlikleri sahip oldukları genç nüfusun ta kendisidir.
Öte yandan bugünün dünyasında genç olmak zor bir iştir. Hele üniversiteli bir genç olmak çok daha zordur… Çünkü genç dediğimiz birey, artık her şeyi daha farklı görebilen, daha farklı değerlendirebilen bireydir. Dahası bugünün gençlerinin küresel yetkinlik becerilerine sahip olması gerekliliği vardır. Tam da Mert Karakaya gibi…
Sevgili Mert’le, Kıbrıs Türk Eğitim Sisteminden İngiltere’nin önde gelen üniversitelerinden birisi olan Reading Üniversitesine, oradan da “Ernst & Young” firmasındaki iş kabulüne varan başarı öyküsünü konuştuk. “Ernst & Young”, başvuruların sadece %3’ünün kabul edildiği, 140 farklı ülkede faaliyet gösteren uluslararası denetim ve danışmanlık hizmeti veren dünyanın ilk dörtteki finansal firmalarından biri…
Mert’le sohbetimize lise yıllarındaki eğitiminden başladık. Tahmin edebileceğimiz gibi ilk sorum: “Lise ve üniversite nasıl bir eğitim hayatın oldu?” Mert’in yanıtı, bir gencin verebileceği en samimi yanıttı:
- Aslında diğer gençlerden farklı değildi yaptıklarım. Lise yıllarında da üniversite eğitimimde de okul notlarım ve girdiğim sınavlarda aldığım puanlarım oldukça iyiydi. Ancak inanın öyle bütün zamanımı ders çalışmaya ayıran bir öğrenci değildim. Hatta diyebilirim ki basketbol oynamak, basketbola ilgilenmek en çok zamanımı alan uğraş olmuştur.
O halde yanıtlanması gereken daha önemli bir soru vardı: “Peki, ama seni bu başarıya taşıyan ne oldu?” İşte başarı öyküsünün temel nedenleri bu soruya verilen yanıtın satır aralarındaydı:
- Sanırım kendimi geleceğe iyi yetiştirebilmişim. Örneğin çok iyi bir yabancı dil eğitimim var. İngilizceyi ana dilim gibi kullanabiliyorum. Okumak istediğim üniversiteye beni taşıyacak derslere odaklanabildim. Kendi sorunlarımı kendim çözmeyi, gelecekte karşıma çıkabilecek olumsuzluklar için kendimi yetiştirmem gerektiğini öğrendim. Aslında bütün bu özellikleri kazanmamda annemin, babamın ve özellikle ablamın büyük katkıları var. Hem bu denli sorumluluk alarak yetişmemde esas yol gösterici oldular, hem de benim o yaşlarda fark edemediğim sorunlarla karşı karşıya kaldığımda neler yapmam gerektiğini öğrenmemi sağladılar. Ama şunu da söylemem gerek İngiltere’de öğrendiklerim çok daha önemli beceriler kazanmama neden oldu?
Mert’e “İngiltere’de öğrendiklerim derken neyi kastediyorsun?” diye sorduğumda aldığım yanıt tam bir ders niteliğindeydi:
- Burada (İngiltere) fikir sahip olmak çok önemli, aslında sahip olduğun bu fikri söylemek ve savunmak daha çok önemli… Girişimci olmak, sorumluluk almak çok önemli... Farklı görüşlere saygı göstermek, farklı ülkelerden gelen insanlarla birlikte çalışabilmek çok önemli… Küresel sorunlarla ilgilenmek çok önemli, iklim değişikliği, işsizlik ve göçmenlerin sorunları ile ilgilenmek çok önemli… İşte bütün bunları öğrendim.
Ve sorulması gereken esas soru: “Mert, böylesine önemli bir firma senin iş başvurunu neden kabul etti? Seni diğer mezunlardan farklı kılan neydi?”
- Belki inanmayacaksınız ama basketbol oynuyor olmam iş başvurumun kabul edilmesinde önemli bir etkisi olduğunu söyleyebilirim. Ancak işe kabul edilmemin nedeni iyi bir basketbol oyuncusuyum diye değildi tabi ki... İş görüşmesinde üniversite yıllarında basketbol oynadığımı, üniversitenin 2019 Spor ödüllerine aday seçildiğimi anlattım. Bu arada uzun bir süre takımın çalıştırıcısı olmadığı için sorumluluk üstlenerek inisiyatif aldığımı, kriz anları yaşadığımda aldığım kararları, karşılaştığım sorunların üstesinden nasıl geldiğimi ve bütün bunların aslında ne kadar zor bir şey olduğunu anlattığım da benimle mülakat yapan firma yetkililerinin gözlerinin parladığını fark etmiştim…
“Sevgili Mert, çok teşekkür ederim. Çok keyifli ve önemli mesajların olduğu bir sohbet oldu.”
Yukarıda okuduklarınız için birçok şey söyleyebilir. Ancak söylenmesi gereken en önemli şey; gençliğin, sadece geleceğe havale edilecek bir yaş grubu olmadığıdır. Gençlik bugünün ta kendisidir. Gençlik, sürekli aktif ve dinamik olma halidir.
Ülkeyi yönetenlere bıkmadan usanmadan söylenmelidir: Gençleri önemseyen uygulamaları hayata geçirmelisiniz, firiklerini dinlemeli, görüşlerine değer vermelisiniz. Onlara küresel yeterlilikler kazandıracak sistemler kurmalı, 21’inci yüzyıl becerilerini kazandırmalısınız. Gençlerden yana taraf olmalısınız…