“Bir canın yeniden ayağa kalkmasını görmek tüm yorgunluğu alıp gider…”
AMELİYAT HEMŞİRELERİ MİHRİBAN SOYGÜR VE MÜNEVVER UÇAR: “Acil vakalarda bazen gözyaşımızı tutamıyoruz…”
YENİDÜZEN, ‘İşin ZORU’ yazısı dizinde bu hafta insan hayatına dokunan mesleklerden yeniden hemşireliği kaleme aldı. Ama bu kez ameliyat hemşiresi olmanın zorluklarını, ağırlığını ve fedakarlıklarını dinledi. Sağlığına kavuşması için bıçak altına yatan hastaların yeniden ayağa kalkmasında doktor kadar etkin rol oynayan ameliyat hemşireleri Mihriban Soygür ve Münevver Uçar ile görüştü.
Didem MENTEŞ
Bir yaşamı sevmekle başlar onların meslek aşkları... Bir cana el uzatmak, yardımlarına koşmak, sağlığa kavuşturmakta emekleri büyüktür hemşirelerin. Doktorların eli ayağı, hastaların sesidirler… Sabırla, özveriyle ve fedakarlıkla ter dökerler. Kimi zaman yorucu kimi zaman da stresli anlar yaşasalar da hastayı mutlu etmektir emelleri…
Ameliyat hemşireleri Mihriban Soygür ve Münevver Uçar
YENİDÜZEN, ‘İşin ZORU’ yazısı dizinde bu hafta insan hayatına dokunan mesleklerden yeniden hemşireliği kaleme aldı. Ama bu kez ameliyat hemşiresi olmanın zorluklarını, ağırlığını ve fedakarlıklarını dinledi. Sağlığına kavuşması için bıçak altına yatan hastaların yeniden ayağa kalkmasında doktor kadar etkin rol oynayan ameliyat hemşireleri Mihriban Soygür ve Münevver Uçar ile görüştü.
Bir hayatın doğuşuna tanıklık ettik…
‘İşin ZORU’ olarak bu kez de binlerce olaya tanık olan, bıçak altında kimi zaman hayata dönüşü kimi zaman hayatın sonlanmasıyla büyük üzüntü yaşayan ameliyat hemşireleri için Lefkoşa Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi’ni ziyaret ettik. Çoğu insanın kapısında saatlerce ter döküp, beklediği o kocaman “AMELİYATHANE” kapısından içeri girdik. Küçük bir odaya girerek hemşireler Mihriban Soygür ve Münevver Uçar ile görüştük. Ardından da ameliyathaneleri gezerek, yapılan işlemleri ve ameliyat öncesi yapılan hazırlıkları dinledik. Ve bir sezaryen ameliyatına girerek, ayrıntıları izledik ve yeni bir hayatın doğuşuna tanıklık ettik…
Lefkoşa Devlet Hastanesi’nde çoğu insanın kapısında saatlerce ter döküp, beklediği o kocaman “AMELİYATHANE” kapısından içeri girdik. Küçük bir odaya girerek hemşireler Mihriban Soygür ve Münevver Uçar ile görüştük. Ardından da ameliyathaneleri gezerek, yapılan işlemleri ve hazırlıkları dinledik. Ve bir sezaryen ameliyatına girerek, ayrıntıları izledik ve yeni bir hayatın doğuşuna anbean tanıklık ettik…
“Fedakarlık, özveri ve vicdan ister…”
12 yıllık hemşire 32 yaşındaki Mihriban Soygür. Üniversitede bir hocasının ameliyathanenin mesleki açıdan daha iyi olduğundan söz etmesi üzerine tercihini bu yönde yapar. Zorluğuna rağmen çok seviyor mesleğini. Lefkoşa Devlet Hastanesi’ndeki 7 ameliyathanede her gün çeşitli ameliyatlar olduğunu söylüyor. Gözden ortopediye, ürolojiden kadın doğuma, plastik cerrahiye kadar çeşitli ameliyatların yapıldığını aktarıyor. Nakiller, tümör ameliyatları da bunlara dahil. Kalp damar cerrahisi ameliyatlarının enfeksiyon açısından ayrı bir bölümde yapıldığını ve ayrı hemşirelerin çalıştığını belirtiyor. Mihriban Soygür, göz ameliyatlarına sıklıkla giren 3 hemşireden biri olduğunu söylüyor.
Ameliyathanenin çok özel bir yer olduğunu söylüyor Soygür. Hemşirelerin doktorların bir nevi asistanı olduğunu anlatıyor. Ve ilk işlerinin steril bir ortam yaratmak olduğunu vurguluyor. “Sterizalasyon çok önemlidir mesela ameliyathaneye kesinlikle sivil kıyafetle gelip, üniformalarımızı burada giyiyoruz. Bonemizi,maskemizi takıyoruz. Ameliyathane hemşireleri kesinlikle oje sürmüyor. Çünkü orada bakteri ürer ve bazen eldivenimiz delinebiliyor,tabi hemen değişiyoruz. Burada her şeye çok dikkat ediyoruz.
Ameliyathane hemşireliğinde zaman mefhumu olmadığını vurguluyor. İzinli oldukları zaman da işe çağrıldıklarını, kimi zaman da uykusuz kaldıklarını anlatıyor. Fedakârlık isteyen bir iş olduğunun altını çiziyor Mihriban Soygür. Evli olanlar için eşlerinin anlayışlı olmasının da önemine dikkat çekiyor. Kendi çocukları kimi zaman çok çalışmasına isyan etse de o işlemediği bazı günler bile insanlara yardımcı olmaya koşuyor. “Zaten biz yemin ederken andaçta böyle yemin etmiştik. Fedakârlık ve özveri ister. Zor meslek ama gerçekten mesleğimi seviyorum.”
“Acil vakalarda kimi zaman etkileniyoruz”
Gece gündüz demeden ameliyatlara giriyorlar. Ameliyat ortamlarının kimi zaman stresli olabildiğini, riskli ameliyatlarda bu durumun zaman zaman görüldüğünü anlatıyor. Soygür, kendisini en fazla trafik kazası, intihar, yüksekten düşme gibi acil vakaların etkilediğini anlatıyor. Özellikle de çocuk vakalarında ayrı bir his yaşıyor Soygür, bunun da 2 çocuk annesi olmasından kaynaklandığını söylüyor. “Acil çocuk vakalarında çocuğun boncuk yutması, para yutması gibi vakalar geliyor. Hiç unutmuyorum hamileydim, 6 aylık bir bebek getirdiler. Annesi bebeğin arkasına nazar boncuğu asmış, çocukta boncuğu çıkartıp yutmuş. O günden sonra çocuğuma hamileyken kesinlikle nazar boncuğu takmadım.” Ameliyat hemşirelerinde zamanla sağlık sorunları görülebildiğini hatta bu nedenle başka bölümlere geçen hemşireler olduğunu belirtiyor Soygür. Uzun süreli ameliyatlarda neredeyse su içemediklerini, lavaboya dahi gidemediklerini anlatıyor. Kendisinin böbrek taşı olduğunu, bunu da su içememesine bağlıyor. Bir ameliyat bitip diğer ameliyata girdikleri zaman olduğunu, yemek yiyemedikleri gün bile olduğunu söylüyor. Ama her şeye rağmen mesleğini çok seviyor, başka bir meslek yapamayacağını anlatıyor. Bu kadar yoğunluğu içerisinde açık öğretimde işletme de okuyor Soygür. Spora gidip günün yorgunluğun da atabiliyor.
“Tüm personel ağlıyorduk”
Değirmenlik dağ yolunda meydana gelen kazanın ardından ameliyata gelen gençleri görünce göz yaşını tutamıyor Mihriban Soygür. “Kazada yaralanan Doğukan ilk geldiğinde bir anda ameliyatta baya kötüleşmişti. Biranda panik ama daha sonra işte toparladık. O gün bütün personelimiz ağlıyordu çünkü genç çocuklardı hepimizin çocuğu vardır. Hatta benim o gün kızım okulla pikniğe gidecekti aynı yoldan ve hemen öğretmeni aradım. Gerçekten çok etkilenmiştim. O çocukların aileleri için çok zordu. Bir de kanser vakalarında etkileniyorum. Karın ağrısı diye geliyor hasta ama kanser çıkıyor. 10 günlük, 1- 2 aylık bebekler oluyor acil vakalardan gelen ve çok etkileniyoruz”
“‘Bir yaşam elde ettik’ dediğimiz şeydir mutluluk”
Münevver Uçar ise 14 yıllık hemşire… Rotasyon döneminde tüm bölümleri gezdikten sonra ameliyathanede karar kılıyor. Birebir işin içinde olduğu için ameliyathanenin ayrıcalıklı olduğunu düşünüyor. Açık cerrahi alanları sevdiği için doktora birebir yardımcı olmaktan dolayı kendisini iyi hissediyor. Her gün yeni bir şey öğrendiğini, hemşirelikte önceliğin belirleme olduğunu kaydediyor. “Bazen deneyiminizle bile uzman doktorunuzu bile yönlendirebilirsiniz. Tabi gerçekten doğru kademede gittiğinizde doktor bunu görür ve kendiside operasyona daha sağlıklı şekilde devam eder. Kesinlikle ben buna inanırım tecrübe gerçekten çok önemli ve kıdemlilerimizden çok şey öğreniyoruz. Sadece teorik bilgi değil uygulamada çok önemlidir. Uygulamaya geçtiğinizde bazen teorik bilgiyi atabiliyorsunuz çünkü duruma göre uygulama yapmanız gerekiyor. Duruma göre de uygulama çok farklıdır.
Acilde steril ortamın önemine ama bazı acil vakalarda ikinci planda tutulabildiğine dikkat çekiyor Uçar. “Örneğin bir bebeğin hayati tehlikedeyse o anda onu düşünmelisiniz çünkü enfeksiyon sonradan tedavi edilecek bir durumdur. O an çocuğun hayatını kurtarmak önceliğinizdir. Çocuğun hayatını kurtardığınız zaman yaşadığınız mutluluk farklı bir duygudur. Ben o duyguyu çok severim. ‘Bir yaşam elde ettik’ dediğimizde mutluluk budur. Annenin ve çocuğun hayatı tamamsa mutluyuz ve huzur doluyoruz. Bir şeyi fedakârlıkla verdiğinizde karşılığını alıyorsanız benim hoşuma giden o yön zaten. Bir yaşamın yeniden ayağa kalkmasını görmek tüm yorgunluğunuzu alıp gider. Bu işi seçmemin ve yapmamın sebebi de bu.Emeğinizin karşılığını görüyorsanız siz zaten yeterince doyuma ulaşmışsınızdır demektir”
“İnsan sevgisi ve yardımseverlik”
Münevver Uçar, her şeyden önce insan sevgisiyle dolu olduğunu, herkese yardımcı olmaya çalıştığını içtenlikle söylüyor. Mesleğini de bu yüzden seçtiğini vurguluyor. Eşinin de ameliyat hemşiresi olduğunu, bu durumun kimi zaman avantajlı kimi zaman da dezavantajlı olduğunu anlatıyor. “Eşiniz de işin içinde biri olduğu için sizi anlayabiliyor ve gittiğinizde yorgunluğunuzu anlatmaya gerek yok, o zaten benim fiziki durumuma bakarak anlıyor. Eşimle ve çocuklarla sadece mesajlaştığımız günler oluyor. Vardiya işlediğimiz için nöbetlere de kalıyoruz. Ben nöbetçiysem eğer, eşim her şeyi ve çocukların ihtiyaçlarını karşılayabiliyor. Birimiz nöbetteyse diğeri kesinlikle çocukların yanında evde oluyor. Kimi zaman benim nöbetçi eşimin de uzun süreli ameliyatlara girdiği zamanlar da çocukları komşuya bırakıp işe geldiğimiz de oldu. Bir şekilde yöntem buluyoruz. Çünkü ne saat çağırılacağız ne zaman gideceğiz belli değil. Mesela bizde nakil ameliyatları başladı. Böbrek nakli yapıyoruz ve bir günümüz sadece onlara ayırırız. Eşim kal- damar cerrahisinde olduğu için onun da ameliyatı çıksa ve gelse bizim için çok zor olur”
“Riskli ameliyatlarda stres de oluyor”
Uçar, bir ameliyatta işler yolunda gitmediği zaman çok stresli bir ortam olabildiğini ve kimi zaman öfke kontrollerinin aşıldığını söylüyor. Ortamı sakinleştirmek, ayakta tutabilecek kişinin de hemşireler olduğunu vurguluyor. Ameliyatın bir ekip işi olduğunu, doktorun ne isteyeceğinin bilinmesi gerektiğine dikkat çekiyor. Bazen kopukluk yaşandığı zaman stresli anlar yaşansa da ameliyat sonrası karşılıklı anlayışla ve iletişimle her şeyin yoluna koyulduğunu vurguluyor. Yorgunluk kahveleri içilip, sohbet edildiğinin altını çiziyor. Çünkü “ameliyathanede yaşanan ya da olan her şey ameliyathanede kalır” diyor. İşin zorluğunun bu noktada olduğunu belirtiyor…
“Anomali bir bebek ameliyatında çok duygulanmıştım, savunmasızdı”
Ameliyatına girdiği pek çok vaka içinden etkilendiği iki olayı da anlatıyor Münevver Uçar. “Nöbetçi olduğum bir gece, zenci bir öğrenci getirdiler. Çocuk kolunu arabanın dışına koymuş ve diğer gelen araba kolunu ezmiş. Bize geldiğinde sadece kemik görünüyordu. Dokuların hepsi kayıptı ve sabaha kadar dokuları birleştirmek için uğraştık. O vakaya gerçekten çok üzülmüştüm çünkü çocuk ağlayarak ailesinin haberi olmadığını anlatmıştı. Bir de yeni doğan anomali bir bebek gelmişti. Bağırsakları dışardaydı ve onu ameliyat ettik. Savunmasız bir bebek… Çok duygulanmıştım. Siz ne yaparsanız hiç bir şey den haberi yok. Cerrahi girişimi yaparken bile gözlerimiz dolabilir. Alıştık diyoruz ama aslında onu içimize atıyoruz. Soğukkanlı davranmak zorunda olduğumuz için gelen hastayı da rahatlatmak zorundayız onun için duygularımızı açıkça ifade edemeyiz. Duygularımızı bastırıyoruz”
“Bazen yapacak bir şey yok…”
İntihar vakalarından etkilendiğini, eli yüzü dağılmış vaziyette gelen insanları hiç unutmuyor Münevver Uçar… “Yani diyorum bir insan nasıl bu kadar kendi iradesine yenik düşebilir ama düşebiliyor işte. İntihar olayları geldiği zaman o an çok kötü. Eldivenlerimi çıkarıyorum ve tabureye oturuyorum. Hayatın bazen yalan olduğunu düşünüyorum. Hayatı bazen bu kadar takmaya değmez diyorum. Bir taraftan da kendine gel sen burada oradaki insanı ayağa kaldırmak için buradasın diyorum. Yani kendi duygularımızı yaşamaktansa orada kesinlikle mantık düşünmek zorundayız. Duyguya çok yer yok. Hasta ameliyata girerken duyguya yer var ama öncelikle iyileştirme geliyor. Bazen onkolog hastaları gelir ve doktorumuz “inopdur” der yani bütün şeyleri çıkarmamızın anlamı yoktur.Bu şekilde dediğinde zaten kalıyor öyle bizde kalıyoruz çünkü yapacak bir şey yok artık…”
Ameliyata girmek için kapıdan giriyor ve hazırlıklara başlanıyor
Tecrübeli hemşirelerimizden cihazların ne işe yaradığını öğreniyoruz
Ameliyatta kullanılan aletlerin temizliği ve hazırlığı hemşireler tarafından yapılıyor
Sezaryen ameliyatına girerek yeni bir yaşamın doğuşuna tanıklık ederek, doktorun ve hemşirelerin işbirliğini, uyumunu ve doğum sonrası keyfini gözlemliyoruz
FOTOĞRAFLAR: Fehime ALASYA