1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. “Bir çözüm istediğimizi hayal edin…”
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

“Bir çözüm istediğimizi hayal edin…”

A+A-

Marinos NOMİKOS/To Thema Online

1971 yılında John Lennon, “Tüm insanların barış içinde yaşadığını hayal edin” diye şarkı söylemişti. Yarım asır sonra, bu ikonik şarkının adını taşıyan bir eğitim programına verilen şiddetli tepkilerin ardındaki ironiyi görmezden gelemeyiz—tam da bunu teşvik eden bir program: Kıbrıslı Rumlar ve Türklerin, yeniden birleşebilmiş bir vatanda barış içinde bir arada yaşaması.

Ancak kendimizi kandırmayalım. Kimse bunu istemiyor. Kuşku, düşmanlık, ayrılık ve adanın fiilen bölünmüşlüğünü pekiştirmek için çalışan, ve Kıbrıs Türk tarafındaki ayrılıkçılarla mükemmel bir uyum içinde çalışan Kıbrıs Rum müesses nizamı da bunu istemiyor.

Birkaç gün önce, Kıbrıslı Rum öğrencilerin Alman bir STK tarafından finanse edilen bir eğitim programı çerçevesinde işgal altındaki toprakları ziyaret ettiklerine dair ‘bilgi’ üzerine bir tartışma patlak verdi—eğer zavallı Fox News, resmi aşırı sağ, ve daha çok EDEK olarak bilinen “TEMU menşeli aşırı sağdan” gelen şikayetlere ‘tartışma’ denebilirse. Anlayacağınız üzere, sunulan ‘haber’ klavye başındaki her tetiklenme-sarhoşu ultra-vatansever için ıslak bir rüyayı eden kelimeler içermektedir: “işgal altındaki topraklar”, “ziyaret”, “yabancılar” ve “STK”. Elbette ki hiç bir şey anlatıldığı gibi değildi, ancak aşırı sağ propagandanın sadakatle izlediği, tüm zamanların en klasik gazetecilik deyişinde ifade edildiği gibi: “Gerçeğin iyi bir hikayeyi mahvetmesine asla izin vermeyin.”

Resmi profiline göre Imagine, Tarihsel Diyalog ve Araştırma Derneği tarafından 2016 yılında başlatılan “Irkçılık Karşıtı Eğitim/Barış Kültürü için Eğitim” amaçlı bir eğitim programıdır. 2017 yılının Ekim ayında, aylar süren çabaların ardından ve adadaki her iki toplumun liderinin mutabakatıyla, İki Toplumlu Eğitim Teknik Komitesi’nin himayesi altına alındı. 2024 yılına kadar 7,900’den fazla öğrenci ve 2,400’den fazla öğretmenin katıldığı program, iki toplum arasındaki teması artırmayı ve adada barış, hoşgörü ve ırkçılık karşıtlığını teşvik etmeyi, ilgili BM kararları ve eylem planlarından esinlenerek barış içinde bir arada yaşama, dayanışma ve uzlaşma kültürünü geliştirmeyi amaçlamaktadır. Programa katılım gönüllü ve ücretsiz olup, Dayanışma Evi’nde ortak faaliyetler, Lefkoşa’da eğitim amaçlı yürüyüşler veya ada genelinde saha gezilerini kapsamaktadır. Bu bilgilerin tamamı Tarihsel Diyalog ve Araştırma Derneği’nin web sitesinde mevcuttur; programın niyetini ya da Kıbrıs’ın dört bir yanındaki öğrenciler için gönüllülük esasına dayalı olarak, okul saatleri dışında ve her zaman yazılı veli onayı ile eğitim amaçlı ziyaretler içerdiği gerçeğini hiç kimse gizlememiştir.

Son kontrol ettiğimde, geçiş noktalarında dolaşım serbestliği vardı; işgal altındaki topraklar, Türk işgali altındaki Kıbrıs toprağı olarak kalmaya devam ediyor ve Mylonas veya herhangi bir ELAM üyesinin hayatlarımız, inançlarımız veya ziyaretlerimizin tepesine polis memuru olarak atandığını hatırlamıyorum.

Ve en iyi kısmı? Kasım 2022’de Ersin Tatar, Imagine programından Kıbrıslı Türklerin katılımını geri çekmek için bir kez daha iki devlet fantezilerine başvurdu, ve öğretmen sendikaları, öğrenciler ve siyasi partilerin sert tepkilerine neden oldu. İki toplumu yakınlaştırmaya yönelik her türlü girişimde kurdeşen döken retçilerimizin kimlerle aynı safta yer aldığını anladınız mı? Ne de olsa geleneksel olarak her iki taraftaki retçilerin birbirleriyle mükemmel ilişkileri olmuştur; Serdar Denktaş’ın 2004 yılında, Annan Planı’nı toprağın altına gömmeden kısa bir süre önce Tassos Papadopoulos ile Strakka’daki gizli akşam yemeğinden sonra söylediği gibi, “yıldızları aynı hizadadır”.

oncelikli-sayfa-17-sayfanin-ust-kismina-girsin-bes-sutuna-lutfen.jpg

Adadaki tüm okullar, Bakanlık tarafından onaylanan tüm eğitim programları için geçerli olduğu gibi, her yıl bir Eğitim Bakanlığı genelgesiyle Imagine programı hakkında da bilgilendirilmektedir. Bu durum, aramızda kalsın ama, aramızdaki en parlak ve zeki olmayan aşırı unsurlara, Meclis’te açıklama yapmaktan—en az—vatana ihanetle itham ettikleri Eğitim Bakanı’nın (ki kendisi bu hükümette yer almasına rağmen mükemmel bir eğitim, mantık ve hassasiyetlere sahip bir kişidir) istifasına (!) kadar her şeyi talep etmek için koz verdi. Hatta programı popülizm, milliyetçilik ve gerçek-aşırı-sağcı beyin-ölümü gerçekleşmiş dezenformasyondan muhteva patlayıcı bir kokteylle, benzer düşünen tek hücreli organizmalar arasında histeri yaratmak için tasarlanmış Ebeveyn 1 ve Ebeveyn 2 konularıyla ilişkilendirdiler. Normalde televizyon dizilerinden futbol maçlarına kadar her konuda yorum yapacak kadar konuşkan olan Cumhurbaşkanı, Bakanını ya da geçmişte övdüğü programı savunmak için—yine—söyleyecek yarım kelime dahi bulamadı. Doğrusu bunun tersi bizi şaşırtırdı. Sanki bir ‘uzlaşı’ programı için aşırı sağ ile metodik olarak kurduğu köprüleri yakacakmış gibi. Bu kelimeyi tükürerek söylediğini duyar gibiyim.

İroni şu: Bizim taraftan gelen histeri ve yalan haberlere karşı programı savunan en güçlü sesler, Kıbrıs Rum devlet eğitiminin giderek daha fazla gericilik, dini fanatizm, nefret ve aşırıcılığa battığı bir dönemde geleneksel olarak laik, uzlaşmacı ve barışsever devlet okulları için mücadele veren Kıbrıs Türk öğretmen sendikaları DAÜ-SEN, KTOEÖS ve KTÖS’ten geldi. Ve bu hikayeyi noktalamak için: Devlet eğitiminin misyonu eleştirel düşünce, evrensel değerler, empati, hoşgörü ve barış kültürünü geliştirmektir; Hıristiyanlığın Taliban’ı ve askerliğini bile yapmamış sahte milliyetçilerin kapris ve ulusalcı ıslak hayallerini tatmin etmek değil.

Fotoğraf [Editörün notu: Skalatimes tarafından servis edilmiştir] Petrakis Kyprianou Lisesi’ndeki öğrencilerin bir hatıra fotoğrafında gururla Nazi selamı vererek ebeveynlerini (ve Elon Musk’ı) gururlandırma anlarını gösteriyor. Bu olay, barış içinde bir arada yaşama ve işbirliği için iki toplumlu bir programın parçası olarak öğrencilerin (halihazırda Attila’ya hediye edilen) Girne’ye yaptıkları özel bir ziyaret nedeniyle Michaelidou’nun istifasını isteyenlerin hiçbirini öfkelendirmedi ve hatta endişelendirmedi. Ne de olsa alerjilerini tetikleyen şey gamalı haçlar ve “Heil” selamları değil, ikincisidir.

(Bu köşe yazısı ilk defa 25.2.2025 tarihinde yayımlanmıştır.)

(THEMA ONLINE’dan çeviren PENNA – Marinos NOMİKOS – 20.3.2025)

sayfa-17-resim-016.jpg


BASINDAN GÜNCEL…

“Ağlamaya başlıyor Vera…”

Ümit KARTOĞLU/T24

sayfa-16-nazim-hikmet-ve-vera.jpg

Nazım Hikmet ve Vera...

Kitapları bulmayı kafama koydum ya, Nihat (Behram) Abiyi arıyorum, nasıl bulacağım konusunda yardımcı olabilir düşüncesiyle. Bir çözüm üretemezsek, Vera’ya ulaşmak istediğimi söylüyorum. Konu Ataol Behramoğlu ve sonra yurtdışında Nâzım ve Vera’ya yakın dost olanlarla çözülüyor. Sonunda Vera’nın telefon numarasını alıyorum. Alıyorum ama, hemen arayamıyorum. Ne konuşacağımı, nasıl konuşacağımı planlamam gerektiğine inanıyorum. Beni tanımıyor ki, ya daha derdimi anlatamadan kapatırsa, tekrar aradığımda da açmazsa diye korkuyorum…

VERA’NIN NUMARASINI ÇEVİRİYORUM…

Bir Kazakistan yolculuğunda, yoğun kar yağışlı bir Ocak akşamı Alma-Ata’da otelden Vera’nın numarasını çeviriyorum. Nasıl atıyor kalbim… Hiç unutmuyorum, beş kez çalıyor telefon, “Alo” diyor Vera… İlk sözüm “n’olur kapatma” oluyor, hemen Nâzım’dan ve ortak dostlarından söz ediyorum, telefon numarasını onlardan aldığımı. Sonra anlatıyorum niye Nâzım’ın Rusça kitaplarını aradığımı; sevdiğim, diğer yarım Nellie’ye vermek için diye… Orta Asya Cumhuriyetlerinde ikinci el kitapçılarda da aradığımı, ama bulmadığımı. Bu aşk hoşuna gidiyor Vera’nın, ama yutkunuyor, “Bende fazla olsaydı kitapları, gönderirdim sana” diyor, “ama birer tane var, nasıl vereyim?” Nâzım’ın kitaplarının artık eskisi gibi basılmadığından söz ettiğinde sesi titriyor, ağlamaya başlıyor Vera… Dışarıda kar yağıyor… Nasıl soğuk! Alma-Ata’da beyaza bürünen caddeye vuran sarı cılız ışıklar titriyor. Karşılıklı ağlıyoruz Vera’yla…

SABAHA DEK NAZIM OKUYORUM…

Kitaplara nasıl ulaşacağımı çözememekle birlikte Vera’yla bu buluşmanın bende yarattığı duygu ile sabaha dek Nâzım okuyorum… Bu anımı güzelce ve usulca yastığımın altına koyup, duş sonrası kahvaltıya iniyorum otelde.

İslamabad’da dört yılı tamamladığımızda, ofis Alma-Ata’ya taşınıyor. İki yıl sonra da Nairobi/Kenya’da konuşlandırılmış Operation Lifeline Sudan programına katılıyorum, UNICEF adına sağlık koordinatörü olarak. 2001 Şubat’ında da Dünya Sağlık Örgütü Cenevre Merkezi’ne geçiyorum, aşı danışmanı olarak. Bir ay sonra, 19 Mart 2001’de Vera’nın ölüm haberini aldığımda, ağlıyorum Vera için…

KUHARENKO GELİYOR…

Yıllar sonra, aşı soğuk zinciri ile ilgili verdiğim, ortalama 600 kilometrelik bir rota üzerinde otobüste, biri ben üç mentor ve 15 katılımcı ile aşı soğuk zinciri birimlerini ziyaret ederek, süreçlerde olası riskleri değerlendirdiğimiz deneyimsel otobüs kurslarından birine Rusya’dan Andrey Kuharenko geliyor… Sene 2012. O zaman İstanbul-Bursa-Balıkesir-Foça-İzmir-Gümüldür hattında gerçekleştirdiğimiz kurs boyunca, her katılımcıyla derinlemesine sohbet etme olanağı buluyoruz, doğal olarak. Andrey ile konuşurken, konu Nâzım’a geliyor. Nâzım’ın Rusça kitap hikayesini ve Vera’yı anlatıyorum Andrey’e. “Ben araştırırım” diyor, diyor ama yıllar geçiyor; unutup gidiyoruz Rusça kitaplarını Nâzım’ın.

SON KURSUM…

2018’de Dünya Sağlık Örgütü’nden emekli olmadan önce büyük heyecanla son vereceğim kurslarıma hazırlanıyorum. Otobüs kursu son kursum. İzmir-Aydın-Muğla-Kaş-Antalya hattındayız bu sefer. Düşünsenize, 2004 yılındaki ilk kurstan bu yana 2018 kursu dahil toplam 14.452 km yol yapmış olacağız. Jübile kursum yani bir anlamda bu… Bir de son kursum olduğu için, beni kırmayıp son iki gün için bize katılıp, müzikleriyle grubumuza unutulmaz anlar yaşatan Grup Abdal’dan sevgili Burcu Sarak ve Kerem Kekeç var aramızda.

Bizim kurslar çok neşeli geçer, kahkaha doludur. John Cleese’in “En çok gülen, en iyi öğrenir” mottosuna inanıyoruz çünkü. Tüm kurslarımızın son günü de çok duygusal olur. Hem kadın hem de erkek katılımcıların, kurs boyunca yaşadıkları deneyimleri hakkında konuşurken ağladıklarını gördüm – kurs bittiği ve gitmek zorunda oldukları için üzüldüklerinden değil; kurslarımız ruhlarına dokunduğu ve yüksek bir anlayış düzeyine ulaşmalarına yardımcı olduğu, özgüvenlerini güçlendirdiği ve kursta harcadığımız bütün emeklerimize minnet duyduklarından.

NAZIM’IN RUSÇA KİTAPLARINI GETİRİYOR…

Antalya’daki kursun son gününde, kapanıştan hemen önce katılımcılar deneyimlerini anlatırken kapı aralanıyor. Kim giriyor içeriye dersiniz? Andrey Kuharenko! Elini hafifçe kaldırarak grubu selamlayıp, bir sandalye çekerek grubun arasına katılıyor (Deneyimler üzerine konuşurken biz eğiticiler de zaten katılımcıların arasında oturuyoruz). Herkes el kaldırarak söz alıp konuşuyor, eğiticiler de. Sıra yok. Her konuşma çok duygu yüklü… Bir ara Andrey kaldırıyor elini ve söze giriyor. Yıllar önce katıldığı o otobüs kursundan söz ediyor, kursun hayatını nasıl değiştirdiğini… Asıl öğrenmenin şimdi başladığını, kurs boyu işlediğimiz her şeyi hayata geçirmenin vakti olduğunu, deneyimleri paylaşmaya devam etmemiz gerektiğinden bahsediyor. “Bu sürpriz ziyaretin sebebine gelince” diyerek, sözü yıllar önce katıldığı otobüs kursunda konuştuğumuz Nâzım’ın Rusça kitaplarına getiriyor. Eğilip yere bıraktığı torbadan uzun arayışlar sonucu ikinci el satışlardan topladığı, Nâzım’ın yedi Rusça kitabını çıkarıp yanıma geliyor… Sarılıyoruz… Kalbim nasıl atıyor! Önce kokluyorum kitapları… sayfalarını çeviriyorum hızlıca… Teşekkür ederken sesim titriyor, gözümde yaş, yeniden sarılıyorum Andrey’e… Bu buluşmayı Vera’ya anlatamayacağım için de gözyaşı döküyorum…

YERE YATAR DİNLERDİM BÜTÜN KASETİ…

Nellie bana Nâzım’dan Rusça okuyor sonra… Çevirsin istemiyorum. Hangi şiiri okuduğunu bilmiyorum. Aklıma, tıp fakültesi öğrencisiyken bulduğum Yannis Ritsos’un kendi sesinden şiir kaseti geliyor. Yere yatar dinlerdim bütün kaseti, hangi şiiri olduğunu bilmeden. Şiiri şairinden dinlemenin ayrı bir müziği olduğuna inanıyor çünkü kalbim. Tıpkı, Ağustos 1980’de Nihat Abinin yurt dışına çıkmadan önce veda yemeği sonrası, gecenin bir yarısı İstiklal Caddesinde bana sarılarak okuduğu şiirlerin müziği gibi…

(ÜMİT KARTOĞLU HAKKINDA:

Ümit Kartoğlu 1981 yılında Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden mezun oldu, aynı üniversiteden Halk Sağlığı uzmanlığını 1984 yılında aldı.

Türkiye'de sağlık sisteminde her kademede çalıştı. 1993 yılında Halk Sağlığı alanında doçentliğini aldı. 1988-1990 yılları arasında Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi üyeliği yaptı. İstanbul Üniversitesi Çocuk Sağlığı Enstitüsü'ndeki üç yıl görevden sonra, 1994'te ülkeden ayrılarak UNICEF'te sağlık danışmanı olarak göreve başladı.

2000-2001 yıllarında Güney Sudan'daki savaş sırasında uluslararası kuruluşların sağlık çalışmalarını koordine etmekle yükümlü Operation LifeLine Sudan'da Sağlık Koordinatörlüğü'ne getirildi. 2001-2018 yılları arasında Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Cenevre Genel Merkezi'nde aşı kalitesi ile ilgili danışman olarak görev yaptı. Şimdi Extensio et Progressio danışmanlık şirketinin kurucusu ve CEO'su olarak görev yapıyor. Kartoğlu 1974 yılından bu yana karikatür çiziyor, kişisel sergileri dışında Ohannes Şaşkal ile birlikte birçok ortak sergi açtı, ilk ortak sergileri Ankara ve İstanbul'da 1980'de Burhan Solukçu'nun anısına açtıkları K-ÖMÜR, son sergileri ise 2008'de Hrant Dink'in anısına Paris'te açtıkları Le Chiendent (Ayrıkotu) oldu. İlk karikatür kitabı ZAMAN ZAMAN Karakare yayınlarından 1986 yılında yayınlandı. 1980 darbesiyle Darwin'in biyoloji kitaplarından çıkartılması üzerine İldeniz Kurtulan'la birlikte "yoksun bırakılanlar" için DARWİN ve EVRİM KURAMI kitabını yazıp çizdi. Nihat Behram gurbetteyken şiirlerini karikatür kartpostalları olarak yayınladı.

Dr. Kartoğlu'nun yayımlanmış birçok bilimsel çalışması ve kitapları bulunuyor (Bu kitapların hepsi Kartoğlu'nun web sitesinden PDF ve ePUB3 olarak ücretsiz olarak indirilebiliyor).

Dr. Kartoğlu 2011 ve 2013 yıllarında yaptığı bilimsel çalışmalar nedeniyle iki kez Ludwig Rajhman Halk Sağlığı Ödülü'ne değer bulundu.)

(T24 - Ümit Kartoğlu – 23.3.2025)

Bu yazı toplam 461 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar