Bir dans, bir samimi tavır
Ego nedir?
“Ben” halidir.
Kendini beğenmenin tek hecesidir.
Yalnızca kendini (!)
* * *
Tufan hocam ne kadar güzel oynadı.
Adalı kültürü dokudu.
İçindeki tınıyı adımlarken, içimizdeki hasreti günle buluşturdu.
“Samimiyet.”
En fazla da bunu özledik galiba!
Şatafatla sefalet arasına sıkıştığımız, gösteriyle gerçeği karıştırdığımız, hayatı statüye boyadığımız bir yerde “nefes” gibi geldi.
* * *
Bunu dahi eleştirenler oldu.
Hani onları gördükçe Turgut Uyar’ın şiiri daha bir anlam kazandı.
“...
Keşke bir şiir okumuş,
Bir kedi sevmiş olsaydınız.
Belki bu kadar kirletmezdiniz
birbirinizi...”
* * *
“Sığ” insanlar var.
Tatminsiz, geçimsiz, kötü ruhlu insanlar ve bunlar, aramızda geziniyorlar.
* * *
Baba Denktaş - ki bence yurt böldü- sırtında safari gömleği, elinde fotoğraf makinesi gezerken de içimiz ısınırdı.
Oğlu, gitarıyla “zeytinden aşı mısın” çalıp söylerken de...
* * *
Ülkeyi yönetenler yüreğimize dokunabilmeli, omuz omuza yürüyebilmeli bizimle, hüzünlerimizde kolumuza girebilmeli; kitap okurken görebilmeliyiz onları, sinemada yan yana gülebilmeliyiz, bu hayatın içinde birlikte direnebilmeliyiz.
* * *
Bir tuhaf ülkede yaşıyoruz.
Kendimize dahi yabancılaştığımız, çizilen sınırların dışına çıkamadığımız, kuzeyden güneye güneyden kuzeye itildiğimiz, büyük hayal kırıklıklarıyla sarsıldığımız, kültür evrenimizi kaybettiğimiz bir yerde...
Hani “kaptansız, yolcusuz ve yüksüz” gemiler gibiyiz ya bazen...
Yine de...
Duygusuz olmayalım bu kadar!
Kültürdür barışın gerçek ülkesi...
Samimiyettir...
İnsandır...
Kıbrıs’ta Kıbrıs’ı yaşamadıktan sonra buraların hiçbir anlamı yoktur.
Bir dans, birkaç figür, bir içten gülüşün karşılığı budur bende...