Bir de kendimize
Uzaklaşmak istedik, içimize işleyen ve giderek kanıksadığımız kirden, küften,
kokudan, öfkeden ve gerilimden...
Münih’teyiz birkaç gün!
Ve lapa lapa kar yağışı arasında çatılardan beyaz sarkıkların gün ışığını selamladığı
bir sabaha uyanıyoruz.
Kent uyarıyor bizi: Dikkat burada medeniyet var.
Çarpılıyoruz!
* * *
Dünyanın en pahalı arabalarını üreten bu kentte, yaşlısından gencine nicesi yollarda bisiklet sürüyor.
Öyle “günlük güneşlik” bir günde değil eksi beş derecede!
Gerçekten çok yaşlı insanlar, yollarda, bisikletle geziyorlar.
Bisiklet park yerleri var.
Bisiklet yolları var.
Kaldırımlarda park edilmiş araçlar yok, yürüyen insanlar var.
* * *
Bu kadar sıradan bir medeniyet gösterisine dahi şaşırdığıma ve bunu yazdığıma inanamıyorum.
Bir Alman “ne yazıyorsunuz” diye sorsa ve desem ki, “Siz arabalarınızı kaldırımlara park etmiyorsunuz, bu dikkatimi çekti” acaba hakkım(ız)da ne düşünecek?
Daha da ileriye gitmiyorum elbette!
* * *
İnsanların “kitap dağıtmaktan” polisçe tutulduğunu ya da üç bine yakın genç işsiz beklerken, bu gençleri doyuracak kadar bir kaynağın “ek mesai” değirmenlerinde öğütüldüğünü, kimselerin de bunu umursamadığını söylemeyeceğim.
Münih burası, kime ne?
* * *
Kırk kusur senede köpürmüş onca rezilliğin günahını boyunlarına asacağımız siyasetçiler arıyoruz.
Böylece kendi “temizliğimizle” gurur duyacağımız bu “yalancı oyun” sürecek.
İlk taşı hangi “günahsız” atacak acaba?
* * *
Dikkat burada medeniyet var!
Çünkü disiplin var.
Çevreye ve insana saygı var.
Çünkü insanların birbirine saygısı var.
* * *
Tarihi, büyük ve gösterişli bir bina, üzerinde “Çocuk Tiyatrosu” yazıyor.
Siyasi bir partinin ilçe merkezi de olabilirdi (!)
Dünyaya bakarken bir de kendimize bakmamız gerekiyor.
Siyasete ya da geleceğe bakarken...
Bir de kendimize...