Bir ‘değer’ daha göçtü....
Mustafa Bey'i de kaybettik
10-12 yaşlarındaydım. CBC’de tanımıştım kendisini. Birkaç yıl sonra, 1964’de, kader yeniden biraraya getirmişti bizi. Merkez Postane binası üzerindeki Bayrak Radyosu’nda. Dinçer Abi’nin (Dinçer İsmail Aktuğ) oda arkadaşıydı. Dinçer Abi gibi o da, mükemmel diksiyonu ile dikkat çeken, radyodaki gür sesli haber spikeri ve programcılardan biriydi. Dinçer Abi’ye sıkça giderdim. Ziyaretlerim sırasında onunla da hep sohbetler eder, şakalaşır gülüşürdük.
Yıllar çabuk geçti. Bayrak Radyosu’nda çalışmaya başladığımda aynı salonda oturduk çok uzun süre. Ben Batı Müziği Bölümü’nde görevliydim. O ise, Türk Müziği Bölüm Şefi idi. Bir ‘Şef’ten öteye, - Hüseyin Kanatlı Bey gibi- biz genç personelin çok değer verdiğimiz bir abimiz, öğretmenimizdi. Uzun yıllar sürdü Müzik Bölümü’ndeki ortak mesaimiz. Gerektiğinde amirimiz, gerektiğinde öğretmenimiz, gerektiğinde arkadaşımız oldu.
2000’li yıllarda, Kıbrıs FM’de beraber olduk. Değişen hiçbir şey yoktu. Yıllar yıllar önce tanıdığım Mustafa Bey’di gene. Efendi mi efendi, küçük büyük herkese saygıl ve de sevgi dolu.
Hep ‘Mustafa Bey’ oldu bizim için. Gerçek bir beyefendiydi. Meslek hayatımda, çok şeyler öğrendiğim, hep saygı duyduğum kişilerden biri oldu.
Ve sonunda, onu da kaybettik. Bir ‘değer’ daha göçüp gitti aramızdan.
Başımız sağolsun.
İhaleler
Müteahhitler isyan etti önce. İhalelerde usülsüzlükler hatta yolsuzluklar var diye. Sadece Güzelyurt’daki Hastane ihalesi değildi aslında şikayetleri. Hep ve her zaman ihalelerde bazı dümenler döndüğünü iddia ediyorlardı....
Sonra.... Başbakan Yardımcısı Denktaş patlattı bombayı. O da aşağı yukarı aynı şeyleri söyledi. Daha da ileriye gitti, “Bu ihalede yaşananlar yıllardır ihalelerde dönen dolapların bir örneğidir...” dedi ve Meclis araştırması talebinde bulundu. Belli ki açıkça söylediklerinden çok daha fazlasını biliyordu. (Meclis’ten ele avuca sığar, dişe dokunur birşey çıkmadı. O başka bir konu)
Ortak’ta pek ses yok. Hatta ve hatta koalisyon ortağı ve ilgili Bakan için, ‘hiçbirşey olmamış gibi davranmaya devam ediyor’ demek bile mümkün. Bir başka deyişle, bu olayla, Hükümet Ortakları arasında nerdeyse hiç uyum olmadığı, bir kez daha çıktı ortaya.
***
Çok garip gelmiyor artık. Herşey gibi buna da alıştık, alıştırıldık.
Şu ihaleler konusunu da biliyordu ahali. Hem de her ihalede ve de her zaman, birşeyler döndüğünü. Kulaktan kulağa dolanıp duruyordu dedikodular. Ama kaderine boyun eğmişçesine, -başka başka konularda da olduğu gibi- yine, susmayı tercih ediyordu. Zaten atı alan Üsküdarı çoktaaan geçmişti. Bunca yıldır geçenler gibi.
--------------
Sokak Ağzı
“ELAM büyük bir miting için hazırlık yapıyormuş. En çarpıcı slogan da bulunmuş bu miting için Hayır hayır ‘ENOSIS’ değil... ‘Ya Taksim Ya Ölüm’ diye bağıracaklarmış hep bir ağızdan.”
***
“Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti halkı (!), tam da çözüm referandumu için ‘Evet’ veya ‘Hayır’ demeye hazırlanırken, ne olduysa oldu, herşey ters döndü, Türkiye Başkanlık Sistemine geçsin mi geçmesin mi referandumunda ‘Evet’ veya ‘Hayır’ demeye hazırlanmaya başladı. İki sihirli (!) kelime, ‘Hayır’larla ‘Evet’ler birbirine karıştı. Sayısı yüz bin olan yeni nesil KKTC’linin (!) aklını da karıştırdı... ”
***
“Güzelyurt Hastanesi temel atma töreni Başbakan hastaymış diye ertelenmiş. Öyle dediler... Üç gün sonra da kesin iyileşirmiş ve temeli atabilecek duruma gelirmiş... Öyle dediler... Ben de inandım...”
***
“Kimlik Dairesi’ne giddim. Ana baba günü. Bayram değil seyran değil, nedir bu galabalıg ? diye sordum. Yeni vatandaşlarımız dediler. Şaşdım galdım...Hade hayırlısı...”
***
“Mesai saatlerı gene değişdi. Geleceg hafdaya gene değişemeyeceğine de garanti vermem. Garar verdim, ben de bildiğim gibi gidib geleceyim gene...”
***
“Beşiktaş tur atlayınca, yaddım gagdım dua eddim APOEL’nan eşleşsin diye, olmadı.... Şimdi da yatıb gagıb dua ederim bir kur’ada da Türkiye Milli Takımı ile Kıbrıs Milli Takımı çıgsın diye...”