1. YAZARLAR

  2. Serhat İncirli

  3. Bir emekli generalin anlattıkları
Serhat İncirli

Serhat İncirli

Bir emekli generalin anlattıkları

A+A-

Bir emekli generalin anlattıkları ve KKTC işte böyle bir yer!

24 Temmuz 2020 tarihli gazetelerde, şöyle bir haber vardı:
“… Anadolu Ajansı’nda yer alan bir habere göre, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Başkanlığında Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde toplanan Yüksek Askeri Şura'da (YAŞ), 30 general ve amiral kadrosuzluk nedeniyle 30 Ağustos itibarıyla emekliye sevk edildi… Normal bekleme süresini tamamlamadan kadrosuzluk nedeniyle emekliye sevk edilen general ve amiraller arasında, Güvenlik Kuvvetleri Komutanı Tuğgeneral Altan Er de bulunuyor…”

***

Tuğgeneral Altan Er, 22 Ağustos 2019’da Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı’na atanmıştı…

Neredeyse bir yıl görev yaptıktan sonra, 4 Ağustos 2020’de görevini şu andaki komutan Tümgeneral Zorlu Topaloğlu’na devretmişti…


***

Avrupa gazetesinde geçtiğimiz hafta iki yayın yapılmasa, Altan Er’in adını unutacaktık…
Avrupa Gazetesi’nde, Altan Er’in, Güvenlik Kuvvetleri Komutanı olduğu dönemde, sivil kıyafetle ara bölgeye geçtiği yazıldı… Ardından bu yazı, fotoğrafla belgelendi…

***

Çok yakın bir arkadaşımın, emekli tuğgeneral Altan Er ile arasının iyi olduğunu biliyordum; “… Gardaş, komutanımız artık emeklidir, kendisiyle görüşmemiz mümkün mü?” dedim…
Sordu, izin istedi, telefonunu verdi ve dün komutanımızı aradım…


***

Anlattığı bazı şeyleri dinlerken, “işte benim güzel ülkem, sonsuza dek KKTC, tabii ki bunlar çözüme karşı olacaklar” gibi “müfsidane” düşüncelere kapılmadığımı söylersem yalan olur!


***

Neyse, eski komutanımız, geçen hafta Bodrum’da tatilde olduğunu, hakkındaki haberlerin kendisini üzdüğünü söyledi…
Ve anlattı…
Hem de gayet rahat bir şekilde…
İsimler verdi!
Ne isimler hem de!

***

Hiç yorum yapmadan, sadece bahsettiği bazı kişilerin isim - soy isimlerinin ilk harflerini yazarak, tüm söylediklerini, tamamen emekli komutanın ağzından sizlerle de paylaşmak isterim…
İşte Altan Er’in anlattıkları:


***

“… Bir Pazar günü Lokmacı bölgesindeydim. Polis de bana bağlı, görev bölgesi de… Sivil kıyafetliydim, yanımda bölgeden bir esnaf, polis bana eşlik etti, ara bölgede, sorumluluk hattına kadar yürüdük, geri döndük…”


***

“… Komutanlar, kendi sorumluluk bölgelerini zaman zaman kontrol ederler… Rum tarafına geçecek ve biriyle görüşecek olsam, kamera olan bir yerden geçmem… Tüm sınır kendi sorumluluğumda, uygun bir yer bulur geçerim… Biriyle görüştüğüm falan yalandır.”

***

“… Aradan iki yılı aşkın bir süre geçtikten sonra bu konunun neden ve nasıl gündeme getirildiğini bilmiyorum. İnanın gerçekten bilmiyorum… Ama bahse konu günlerde yani ben görevdeyken, yedi polisle ilgili olarak, Polis Genel Müdürü’nden bana bazı bilgiler geldi. Genel Müdür’e göre bu yedi polis memuru, H.F. adlı bir kişiye çalışıyordu… Konuyla ilgili komisyon oturdu, incelemesini, araştırmasını, soruşturmasını yaptı. Yedi polisten dördü, meslekten men edildi… Üç tanesi ise suçları ispat edilemediği için pasif görevlere çekildi…”


***

"Bu yedi polis memurunun evleri arandı, dizüstü bilgisayarlarına, cep telefonlarına el kondu. Hepsi tek tek incelendi… Bir tanesinin bilgisayarından başka şeyler çıktı… En başta şaşırtıcı olan, 15 Temmuz 2016 FETÖ darbe kalkışması sırasında, bu terör örgütü tarafından yayımlanan sıkıyönetim genelgesinin orijinalinin bilgisayarda bulunmasıydı… Fethullah Gülen’in binlerce fotoğrafı vardı bilgisayarda…”

***

"Bu polis de meslekten men dilenler arasındaydı… Kararı veren ben değildim, ilgili komisyondu… Ama sanırım sorumluluk bana kaldı… H.F. adlı kişi 4 veya 5 defa beni arayıp, görüşmek için randevu istedi… Randevu vermedim, görüşmedim…”


***

“… Daha sonra o dönemin çok üst düzey bir yetkilisi E.T. de beni aradı… ‘H.F. benim dostumdur, partimize çok ciddi yardımları oluyor, görüşün kendisiyle lütfen’ gibi ifadeler kullandı. Yine görüşmedim… E.T. beni bir akşam yemeğe davet etti. Nereye gideceğiz diye sorduğumda, H.F.’ye ait restoranın adını verince, yemeğe katılamayacağımı belirttim.”


***

“… Bu arada şimdilerde siyaseten emekli D.E. ve değerli eşiyle yemekte bir araya geldik. Yine konu H.F.’den açıldı, O da bana ‘elimizde büyüdü, çok iyi insandır, öyle iyidir, böyle iyidir’ dedi. Görüşmedim.”


***

“… Bir gün E.T. bana dedi ki, ‘Hulusi Paşa (Akar) ile seni konuştuk, anlaşamadığımızı O’na da söyledim’… Çok şaşırdım… Derken emekli oldum… Bugüne kadar hakkımda en küçük bir mahkeme, duruşma, soruşturma olmamıştır… Görevden aldığımız bir polis, o günlerde elinde olan görüntüleri kullanmış, gazeteye görüntüleri sızdırmıştır… Ne yapmaya çalıştığını bilmiyorum… Bilgisayarında FETÖ ile ilgili bilgiler – fotoğraflar bulunan ve polislikten atılan F.G. adlı polis memurunun bu fotoğrafları benden bir şekilde intikam almak için sızdırdığını düşünüyorum ama veremeyecek hesabım yoktur… Şu andaki Polis Genel Müdürü’nün bu anlattıklarımla ilgili bilgisi vardır.”

***

“Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ait Bodrum’daki tesislerde bir hafta tatil yaptım. Tatilden, Çanakkale’de kayınpederimin evine geçtim. Şu anda Çanakkale’deyim. Yakında da Ankara’ya evime döneceğim…”

 

altan-er.jpeg

 


 

Tatar’a göre Denktaş ve Eroğlu’da mı haindi?

Ersin Tatar ne diyor?
“… Federal çözüm isteyenler, bizi Rum’a yama yapmaya çalışıyor…”


***

Sormak istiyorum; federal Kıbrıs’ın temelini oluşturacak olan 1977 – 1979 Doruk Anlaşmaları ile 11 Şubat 2014’teki uzlaşı belgesini imzalayanlar; merhum Rauf Raif Denktaş ve Dr. Derviş Eroğlu değil miydi?


***

Mehmet Ali Talat ve Mustafa Akıncı’yı geçtim…
Merak ettiğim sadece şudur:
“Ersin Tatar ve hacı - hocalarına göre, Rauf Raif Denktaş ve Dr. Derviş Eroğlu’nun amaçları, bizi Rum’a yama mı yapmaktı?”

Vay hainler vay!


***

Ve çok küçük bir yorum eklemek istiyorum:
Tatar, kesinlikle ne konuştuğunu bilmiyor…
N’aaaapsııın!

 

 

Bu yazı toplam 11144 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar