Bir fotoğrafın akla getirdikleri... (1)
Facebook’taki sayfam her gün bana hatırlatma yapıyor, “Hatıralar” başlığıyla 15 yıldan bu yana, 15 yıl boyunca o gün tam olarak neler paylaşmış olduğumdan seçmeler gösteriyor. Aslında bu “Hatıralar” benim için çok yararlı çünkü geriye dönerek neler düşündüğümü, neler yaptığımı, nelerle uğraştığımı görebiliyorum, geçmişe dair güzel bir perspektif veriyor bu bana...
Geçen sene Kasım ayında Facebook sayfam bana tam on yıl önce, 21 Kasım 2013’te çekmiş olduğum bir fotoğrafı gösteriyor... Bu fotoğraf, Florian von König ve eşi Marina ile iki harika kızcıklarına – biz onlara prenses diyorduk – “Kıbrıs’a hoşgeldiniz” demek üzere düzenlediğimiz ufak bir buluşmada çekilmişti. Florian, Kıbrıs’a, Kayıp Şahıslar Komitesi’nde KŞK’nın Daimi Sekreteri olarak çalışmaya gelmişti. Almanya’dan geliyordu, yardımcı olmaya, doğru düzgün çalışmaya çok hevesliydi... Biz de Kıbrıs’ta, Kayıplar Komitesi’ndeki bu yeni misyonunda ona yardım etmek istiyorduk çünkü Almanya’yla bir bağlantımız vardı: Sevgili oğlumuz üniversiteyi Almanya’da okumuştu, Leipzig’ten mezun olmuş, masterini de orada yapmış, sonra da Dresden’de doktorasını yapmaya gitmişti... Almanya’da yabancı öğrencilere üniversite öğrenimi ücretsizdir – Almanya, oğlumuza ücretsiz üniversite eğitimi sağlıyordu, biz de Almanya’dan gelen Florian’a Kıbrıs’ta kalacağı süre içinde, mümkün olduğunca yardım etmek, ona ve ailesine kendilerini evlerinde hissetmelerini sağlamayı istiyorduk. Almanya, oğlumuza kucak açmıştı, biz de Florian ve ailesine benzer biçimde, misafirperverliğimizi göstermek istiyorduk...
LEDRA 55’TE BULUŞMA...
Florian’ları en iyi arkadaşlarımızla tanıştırmak istiyorduk. Böylece Uzunyol’da her zaman takılmayı sevdiğimiz Ledras 55 adlı ufak lokantada bir buluşma ayarladık canyoldaşım Zeki Erkut’la birlikte... O günlerde favori lokantamız buydu – birkaç yıl önce el değiştirdi ve farklı bir ismi var ama lokanta hala Ledra Street’te (Uzunyol’da) 55 numarada faaliyet gösteriyor ve biz de zaman zaman oraya uğruyoruz...
Eşimin en yakın arkadaşı olan Lisani Ardan’ı da davet etmiştik bu buluşmaya – Lisani çok kendine özgü bir insandı, herşeyi farklı görüyor ve her zaman gündelik olaylarla ilgili şakalar yapmayı seviyordu. Hiciv yüklü dörtlükler yazıyor, bunları bize okuyordu...
Futbol, hayatının çok önemli bir parçasıydı – mutlaka bet oynamaya gider, Pazar günleri dönüşün bize uğrardı. Yalvar yakar onun yemeğe kalmasını sağlardık bazan, pek az yer, önündeki tabaktaki yemeği oradan oraya sürükler, sürekli konuşup anlatır, güler, kahkaha atardı... Olağanüstü gözlemleri vardı... Kimsenin göremediğini görürdü...
Hayatının önemli bir kısmını Londra’da geçirmişti ve oraları çok özlüyordu, mutlaka Londra’ya gitmek istiyordu... Bize Londra hatıralarını anlatıyordu hep... Londra’da okurken okulla İtalya’ya gidişlerini, burada yaşadıklarını anlatıyordu... Ancak gerek sağlık nedenleriyle, gerekse yaşadığı mali zorluklar yüzünden hiçbir zaman Londra’ya bir ziyaret için dahi olsa gidemeyecekti... Bu fotoğrafın çekilmesinden iki sene sonra, bundan tam dokuz sene önce yani, onu kaybettik... Facebook’un bana gösterdiği fotoğrafta o da var... Sağ tarafta üçüncü sandaliyede oturuyor...
Bir diğer çok iyi arkadaşımız olan Ahmet Işıman’ı da davet etmiştik – onun ailesi de Küçük Kaymaklı göçmeni idi... Zaman zaman bize ebe olan ninesi hakkında, Kaymaklı hakkında, esir alınıp Cikko Medohi’ye götürüldükleri günler hakkında hikayeler anlatırdı. Ninesi, hem Kıbrıslıtürk, hem Kıbrıslırum bebeklerin dünyaya gelmesine yardım etmişti...
Ahmet bir mimardır ve iki toplumlu Kültürel Mirası Koruma Komitesi’nde pek çok projede çalıştı, bunlardan belki de en önemlisi Apostol Andrea Manastırı’nın restorasyonuydu. Birkaç yıl boyunca manastır alanında kalmıştı çünkü Karpaz’a her gün gidip gelmesi mümkün değildi. İyi bir arkadaşı olan Papaz Zaharias hakkında, manastırda olup bitenler hakkında, Karpazlı balıkçılar hakkında hikayeler anlatırdı bize geldiğinde, bazan da o balıkçıların yakaladığı balıklardan getirirdi taze taze ve bunları pişirip afiyetle yerdik... Ahmet’in de yiyecek konusunda Lisani’den pek farkı yoktu: O da, önündeki tabaktaki yemeği oradan oraya sürükler, pek az yer, konuşmayı, anlatmayı daha çok severdi Lisani gibi...
“Hade ye da soğuyacak ay oğlum” dediğimde da, “Yeycem, yeycem, merak etme, çok güzel oldu yemek” derdi... Ahmet Işıman gibi, başka birkaç arkadaşımızı da davet etmiştik bu buluşmaya... Sanırım, Kayıplar Komitesi’nin o dönemki Kıbrıslıtürk Üye Yardımcısı Murat Soysal da gelmişti bu buluşmaya...
DÜRÜSTLÜK PRİM YAPMIYOR...
Florian’ın Kıbrıs’ta çalışma süresi beklenenden daha kısa sürecekti: Çünkü gerçeği söylemek, dürüst olmak ve herşeyi düzgün yapmak Kıbrıs’ta genellikle takdir edilen özellikler değildir. Bunun yerine yozlaşmış tipler ve hırsızlar Kıbrıs’ta onlarca yıl boyunca saltanat sürerler ve istisnalar da bu kaideyi bozmaz elbette...
Florian son derece dürüst ve gerçekçiydi, bu yüzden olacak Kıbrıs’taki çalışma süresi, beklenenden önce sona erecekti... Florian Kıbrıs’tan sonra Cenevre’deki Uluslararası Kızılhaç Komitesi’nde “kayıplar” konusundaki değerli çalışmalarını sürdürecekti, şimdilerde ise Belgrad’ta yine “kayıplar” konusunda değerli çabalarını devam ettiriyor. Yolun hep açık olsun sevgili Florian, sana Kıbrıs için çabaların nedeniyle yürekten teşekkürler...
Florian güzel özelliklerinden hiçbirşey kaybetmedi elbette ancak bunlar iki tarafın iktidardaki elitlerinin aradığı özellikler olmadı hiçbir zaman – onlar daha çok “körü körüne sadakat” arayışında oluyorlar, bir işin uzmanlığından çok – bunun da yüzlerce örneği mevcuttur, gözlerimizin önünde bu örnekler olduğu gibi duruyor, değişen pek bir şey yok yani onlarca yıldır bu adacıkta...
Facebook’un bana hatırlattığı fotoğrafta bir diğer çok değerli arkadaşımız var ki onu da kaybettik: Ksenofon Kallis... Kallis, Kayıplar Komitesi’nin çalışmalarının omurgasıydı, bugün varolan çalışmaları ta başından o yaratmış, “kayıplar”ın olası gömü yerlerini bulmaya ve “kayıp” yakınlarına mümkün olan her şekilde yardım etmeye adamıştı tüm hayatını... Hiçbir zaman yıllık izin almıyor, sürekli ve kesintisiz biçimde çalışıyordu... Geçen sene Eylül ayında onu da kaybettik...
KALLİS’İN BENZER “KADERİ”...
Nitekim Kallis de, Florian’ın “kader”ine benzer bir “kader”i paylaşacaktı – Kayıplar Komitesi’yle sözleşmesi yenilenmeyecekti... Ancak Kallis’i tanıyorduk, çalışmaya devam etmekte son derece kararlıydı, elinden gelen herşeyi yurdu için yapmakta kararlıydı, her iki toplumdan “kayıplar”a ve onların yakınlarına hizmet etmekte ısrarlıydı... Onlarca yıl boyunca Kayıplar Komitesi’ndeki çalışmaları esnasında da Kallis’in perspektifini göremeyen veya görmek istemeyen çevrelerle pek çok kavgaya girişmişti ve Kallis her zaman gerçekçi, dürüst ve düzgün çalışan biri olmuştu – bu, onun hayatı boyunca sürdürdüğü duruşu, karakteriydi...
Kayıplar Komitesi sözleşmesini yenilemeyince, İnsancıl İşler Komiserliği’nde çalışmalarını sürdürme olanağı buldu.
RESMİ “KAYIPLAR LİSTESİ”NDE OLMAYANLARI KAZMAKTAYDI...
Bilmeyen okurlarım için şu notu da düşmek istiyorum: Kayıp Şahıslar Komitesi, yalnızca resmi “Kayıplar Listesi”nde adı bulunan Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum “kayıplar” için araştırma ve kazı yürütüyor. Kazara herhangi bir gerekçeyle adı “Kayıplar Listesi”ne yazılmamış ise, o “kayıp” hakkında Kayıplar Komitesi çalışma yapmıyor, araştırma yapmıyor, kazı yürütmüyor. Kazara bir gömü yerinden herhangi bir biçimde kalıntıları çıkacak olursa böylesi bir insanın, Kayıplar Komitesi elbette onun kimliklendirilerek ailesine defnedilmek üzere iade edilmesi için gerekli çalışmayı yapıyor. Ancak önceden o şahsın listede adı yoksa, kendiliğinden böyle bir çalışmaya girişmiyor. Bu da listede olmayan “kayıplar”ın yakınlarını derinden üzüyor...
Kıbrıs’ın güneyinde, Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı’na bağlı İnsani İşler Komiserliği, resmi “Kayıplar Listesi”nde olmayanlar için kazılar yürütüyor. İşte bu çalışmayı Kallis yapmaktaydı...
Florian ve eşi Marina'ya hoşgeldiniz buluşmasına, Kallis'le eşi Galina ve arkadaşlarımız katılmıştı...
Rahmetlik Münevver Ayten Özer, 2012'de Kallis'e Abohor dışında olası bir gömü yeri göstermişti...
(Devam edecek)