1. YAZARLAR

  2. Ünal Fındık

  3. Bir Garip KKTC
Ünal Fındık

Ünal Fındık

Bir Garip KKTC

A+A-

1974’den bu yana yaklaşık 50 yıl geçti. Bu 50 yılda Kıbrıs’ın kuzeyinde toplanan Kıbrıslı Türkler güya kendi kendini yönettikleri bir devlet aygıtı kurdular.

Bu devletin adına önce KTFD, ardından da 15 Kasım 1983’den sonra da KKTC dedik. Ama bu 50 yıl içinde hiçbir dönemde kendi kendimizi yönetemedik.

Önceleri devleti yeni kurduğumuz ve tecrübesiz olduğumuz iddia edilerek bakanlar kurulu toplantılarına TC elçisi de bizzat katılmaktaydı. Bu dönemde elçinin onay vermediği hiçbir karar yazılamazdı.

1990’lardan sonra, UBP’li hükümetler yerine başka partilerin oluşturduğu koalisyonlar da kurulunca bu uygulamadan vazgeçildi. Ama müdahaleler hiçbir zaman bitmedi.

KKTC’de yapılan bütün seçimlere müdahale edildi. Kimin ya da kimlerin ülkeyi yöneteceği Ankara’da belirlendi. Sonra da birileri vasıtasıyla yaşama geçirildi.

Malesef bu gidişe dur denemedi. Çünkü ülke göbekten bağımlı hale getirildi. Ülkenin yerel kaynakları neredeyse sıfırlandı. Böylece “Türkiye’den en iyi parayı ben alırım” diyen siyasetçi başarılı oldu.

Bu süreç Mart 2020’ye kadar böyle devam etti. Özellikle AKP iktidarının son dönemlerinde durum daha da zorlaştı. Türkiye’de artık “bir usta, bir memeleket” anlayışı geçerli olduğundan buraya yansıması da aynı anlayışla oldu.

AKP beğenmediği 4’lü koalisyon hükümetine ekonomik protokolla belirlenmiş katkıyı bile yapmadı. Hatta 1974’den beri üstlendiği savunma harcamalarını bile bu dönemde vermeyerek 4’lü koalisyon hükümetini zora sokmaya çalıştı.

Bunu başaramayınca da koalisyonun 2 inci büyük partisi, HP Genel Başkanı Kudret Özersay’ı Ankara’ya çağırarak, UBP ile hükümet kurdurdu. Kendilerine çok para vereceğini söylediği UBP-HP hükümeti kurulduğu zaman da yalnızca 4’lü koalisyona vermediği savunma harcamalarını verdi.

Mart 2020’de KKTC’nin de kapısını çalan Covid-19 pandemisine kadar işler böyle yürüdü. Ama zorunlu kapanma, ardından önce kısmi, sonra tamamen açılma ve vakaların artmasıyla gelen yeni zorunlu kapanma nedeniyle çöken ekonomiler KKTC halkına “Kral’ın çıplak olduğunu” gösterdi.

Bu dönemde bütün dünya ekonomileri ile Türkiye ekonomisi de yıkım yaşadı. Türkiye’nin KKTC’yi besleyecek gücü kalmadı. Dolayısıyla Türkiye önce UBP-HP, ardından da UBP-DP-YDP azınlık hükümetine verdiği sözleri tutamadı.

Bütün ülkeler kendi yerel kaynaklarını harekete geçirerek ve tasarruf tedbirleri uygulayarak bu zorlu süreci atlatmaya çalışıyor.

Peki bizi yönetenler ne yapıyor?

Bugüne kadar bir stratejik plan, uzun ya da kısa vadeli herhangi bir program yapıldı mı?

Yok. Hiçbir şey yapılmadı. Aksine deneme yanılma yöntemiyle her gün yeni kararlar alarak kaos yarattılar.

Küçücük bir ülkede salgını kontrol altında tutmayı başaramadıkları gibi, aldıkları kararlar ve kişiye özel topil mekanizmasını işleterek yayılmasına da zemin hazırladılar.

350-400 bin kişiyi aşılamayı bile beceremediler. Aşı olmadığında bunu anlarım. Ama hem Türkiye’den, hem de güney Kıbrıs’tan bolca aşı gelmesine rağmen aşılamada hala geride olmamızı anlamam mümkün değil.

Mayıs-Haziran ayında “Eylül’de okulları yüz yüze eğitime açacağız” dediler. Eylül geldi ama hiçbir tedbir almadılar. Bırakın 1.5 yıldır okulların kapalı olduğunu ve bu dönemde öğrencileri eksiklerinin giderilmesi için alınması gereken tedbirleri, okullar açıldıktan sonra nasıl açık tutulabileceğine dönük hiçbir tedbir almadılar.

Dün aldıkları kararlara baktım gerçekten içi boş, uygulaması olmayacak, denetlemesi hiç yapılmayacak kararlar. Bu kararlara göre maskesini bile çocuklar evden getirecek ve kumaş maske takanlar her gün yıkayacak. Peki kim denetleyecek, ya da nasıl denetleyecek?

Tam bir haftadır PCR, antijen testler paralı mı olacak, yoksa parasız mı diye tartışıyoruz.

Neden?

Çünkü maliyenin kasasında para yok da ondan.

Peki ama bir devlet niçin vardır?

Eğer yurtaşınının karnını doyuramayacak, onu salgın hastalıklara karşı koruyamayacak, eğitim kurumlarını açık tutamayacak, hastahanelerinde yeterli doktor, hemşire, hasta bakıcı vb. personel bulundaramayacak, kanser hastaları dahil ilaç veremeyecekse  o devlet ne işe yarar?

O devleti yönettiğini zanneden cumhurbaşkanı, başbakan, bakanlar, üst kademe yöneticileri ne iş yapar?

Kuşkusuz sormadan edemeyeceğim halk böyle yöneticileri niçin seçer?

İşte bütün sorun buradadır.

Bu yazı toplam 1487 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar