Bir gün
PARMAK HAREKETİ
Arabayla dağı çıkıyorum.
Önümde bir kamyonet var.
Dağı tırmanırken kamyoneti geçmek için işaretimi verip hızlanıyorum.
Aniden o da önündeki arabayı geçmek için sağa kayıyor ve önümü kesiyor.
Herhangi bir ışık işareti yok. Sadece ön
PARMAK HAREKETİ
Arabayla dağı çıkıyorum.
Önümde bir kamyonet var.
Dağı tırmanırken kamyoneti geçmek için işaretimi verip hızlanıyorum.
Aniden o da önündeki arabayı geçmek için sağa kayıyor ve önümü kesiyor.
Herhangi bir ışık işareti yok. Sadece önüme geçince kolunu çıkarıp işaret veriyor. Bu ani hareketi karşısında tepki vermek için arabanın farlarını yakıp söndürüyorum.
Uzanan kolunun parmakları bir protesto hareketiyle bana karşılık veriyor. O protesto hareketini tahmin edersiniz artık.
Trafikte sağa sola dönüşlerde işaret verilmemesi özellikle son zamanların sık rastlanan bir olayı oldu. Yine ayırımcılık yapıyorum!, bu alışkanlıklar başka bazı alışkanlıklar gibi kuzeyden gelen bir durum. Kadın şoförlerde de bu eksikliğe rastlamak daha büyük olasılık. Aşırı heyecan veya başka şeylerle dikkat dağıtmak sonucu ortaya çıkan bir durum. Burada da feminist arkadaşların tepkisini çekebilirim ama ne yazık ki gözlemlerim böyle.
Sonuçta ehliyetini alan ömür boyu o ehliyetle araba sürüyor ama arada sınavların yenilenmesinde yarar var diye düşünüyorum.
YORGO REİS KUZEYDE ARARSA!..
Piri Reis aniden Kıbrıs’ın güneyinde çıktı uydu algılarında… Birkaç gün önce Cumhurbaşkanı Eroğlu ile TC Başbakanı Erdoğan Newyork’ta bir kıta sahanlığı anlaşması imzalamışlar ve Kıbrıs’ın kuzeyi ie Türkiye arasındaki bir yerde petrol araması yapılacağı duyurulmuştu. Bu anlaşmayla birlikte bir de harita yayınlanmış bu alanın neresi olduğu gösterilmişti. Bir de baktık ki önceki gün meşhur Piri Reis, Kıbrıs’ın güneyinde uyduya yakalandı. Soruldu TC AB Bakanı Egemen Bağış’a, Dışişleri Bakanı Özgürgün’e, bu ne demek diye… “Kıbrıs’ın her tarafında arama yapabiliriz” dedi onlar da… İyi de o zaman o anlaşma neden imzalandı, neden bir harita verildi, neden o haritada sınırlar çizildi, koordinatlar verildi? Madem Kıbrıs’ın her tarafı arama alanıydı, anlaşmada neden sınırladınız?
Ve diğer soru da Türk tarafının Ada’nın her tarafında arama hakkı olduğuna göre Rum tarafının da aynı şekilde Ada’nın her tarafında arama yapma hakkı var mı? Yani yarın da Rum tarafından bir Yorgo Reis Kıbrıs’ın kuzeyiyle Türkiye arasında uyduya yakalanırsa ne olur? Onların da hakları olur mu?
Tuhaf bir durum vesselam!..
BAŞKA KOKULAR…
Mimoza Otel’e Mahkeme kararları sonucunda icra kondu, tahliye edildi. Ancak tahliye edilirken içindeki turistler de şaşkınlıkla izlemek zorunda kaldılar. Turizm Günü’nde Hotel’deki müşteriler de tahliye edilirken neye uğradıklarını şaşırdılar.
İhtiyat Sandığı 1995 yılında Mim Taş Şirketi’ne sattığı Hotel’in parasını alamadığı gerekçesiyle Mahkeme’ye vermişti ve sonuçta da Hotel’e tahliye ve icra geldi. Şirketin sahibi Cafer Gürcafer’in avukatı Öner Şerifoğlu borcun çok az bir miktarının kaldığını söylerken ilginç de bir açıklama yaptı; “2001 yılında alınan tahliye emrinin, istinafı görüşüleceği günde, hem de turizm gününde uygulamaya konması manidardır.” Bu açıklamasına ek olarak da İhtiyat Sandığı Müdürü’ne ödenmesi gereken 185 bin sterlin yerine 800 bin sterlin önerdiklerini ancak Müdürün Hotel’i istedikleri şeklinde yanıt verdiğini anlatan Şerifoğlu, aslında amacın “Hotel’i Cumhurbaşkanı prenslerinden Koral Bozkurt ve kızı Resmiye Canaltay’a vermek olduğu” şeklinde de bir iddia ortaya attı.
Burada yine sorulması gereken sorular var; Devletin başka alacaklarıyla ilgili benzer yollara gidildi mi şeklindeki sorunun yanında yine başka konularda da ortaya atılan bu iki ismin yine burada da konu edilmesi tesadüf müdür acaba? Tabii bu arada Koral Bozkurt’un bu iddiaları yalanladığını da yazımıza ekleyelim ve bekleyelim bakalım, bu olayın altından ne gibi kokular çıkacak!