BİR GÜN MUTLAKA
BİR GÜN MUTLAKA
Öyküler yarıştı
Bu hafta öykü yarışmamızda dereceye giren öyküleri yayınlamaya başlıyoruz. YENİDÜZEN-Deniz Plaza Öykü Yarışması’nın ikincisinde yine çok başarılı öyküler yazılırken çocuklar ve gençler bütün hayal güçlerini ortaya koydular. Ödülleri 30 Nisan günü düzenlenen törenle verilirken törene katılan öğrencilerin gururları ve mutlulukları yüzlerinden belli oluyordu.
Öykülerin hepsi güzeldi ama olaya biraz da heyecan katılması ve bir derecelendirme yapılması gerekiyordu. İki yaş grubu oluşturulan yarışmada 9,10, 11 ve 12,13 14 yaşlarındaki öykü sahipleri yarıştı. İşte bu hafta iki grupta da birinci gelenlerin öykülerini yayınlıyoruz.
İsmet Zaimoğlu
8 A / 14 Yaş
Gazimağusa Türk Maarif Koleji
Konu: Artık sevgiyi üretelim, kavgayı değil
BİR GÜN MUTLAKA
Gittikçe hava kararıyor ve rüzgar da şiddetini artırıyordu. Üç günden beridir yağmur yağıyordu.
Ortalıkta ne Sevgi, ne de Kavga vardı. İkisi de kışın bu soğuk günlerinde hasta yatıyorlardı. Birbirleriye didişecek halleri kalmamıştı. Birisi bir köşede, diğeri öte tarafta battaniyelerine sarılmışlar yatıyorlardı. Fakat Kavga, elinden gelse bir kaşık suda Sevgi’yi boğabilirdi. Ama buna gücü yoktu. sevgi ise, Kavga’nın bu düşüncelerinden habersiz, kalkabilse Kavga’ya da çorba yapacaktı. Hem belki böyle yapınca, yüreği yumuşar da kavga üretmezdi artık diye de derin derin düşünmekten kendini alamadı. Hayali bile güzeldi; kim bilir gerçek olsa ne kadar mutlu olurdu dünya…
Sevgi, olumlu düşünceleriyle Kavga’dan daha önce iyileşti. Hem özellikle çocukların yüreklerinde biriktirdiği kahkahalar, iyileşmesini süratlendirdi. Kalktı, sıcacık bir tarhana çorbası yaptı. Kavga için de bir tabak hazırladı. Kavga, çorbayı hem içti hem de buna çok şaşırdı. Çorbalarını içerken, dünyanın hali üzerine de koyu bir sohbete daldılar.
Sevgi: Neden insanlarla kavga ediyorsun?
Kavga: Bunu kendileri istiyorlar.
Sevgi: Nasıl olur? Kim ister ki mutsuz olmayı? Kavga etmeyi kim isteyebilir?
Kavga: Ben de yoruldum, biliyor musun! İnsanların hırsları ve bencillikleri yüzünden sürekli çağrılıyorum. Çok yorgunum… Ama elimden bir şey gelmez!
Sevgi: Öyleyse, bu duruma bir son vermelisin. El ele verirsek değiştirebiliriz belki insanları…
Kavga: Öğretmenler, anne ve babalar değişmeli önce.
Sevgi: Hoşgörü ve paylaşım artmalı demek istiyorsun sanırım. Öyleyse bir toplantı yapalım ve Hoşgörü ve Paylaşım’ı da çağıralım. Yardım isteyelim.
Ertesi gece hep birlikte toplandılar. Bu toplantıya en çok Paylaşım sevindi.
Paylaşım: En büyük adımı attık. Paylaşmaya başladık ya, sorun çözülecek eminim.
Hoşgörü: Kavga, hırslı insanlar çağırdıkları zaman direnir ve gitmezsen, bir süre sonra vazgeçeceklerdir. Sen direnirsen, gerisi gelir.
Sevgi: Sen gitmeyince de, ben onların yüreklerine tohumlarımı bırakabileceğim. Tohumlarım yeşerince, seni çağırmayacaklar.
Kavga: Nasıl olur? Gitmem gerek… Bana yardım etmelisiniz. Hayır demeye alışmadım ben hem!
Hep bir ağızdan:
“Zaten bunun için buradayız.”
Uzun bir zaman aldı bütün bunlar. Ama ne Sevgi, ne Paylaşım, ne de Hoşgörü bıkmadılar. Kavga’ya yardım ettiler. İnsanlar ne olduğunu anlamadılar.
Sevgi, hoşgörü, paylaşım içinde yaşadılar.
Buna en çok da çocuklar sevindiler. Çünkü kavganın yarattığı savaşlarda, hiçbiri annesiz ve babasız kalmadılar.
Hayal belki bütün bunlar. Ama vazgeçmeyeceğim hayallerimden. Bir gün pes edecek insanlar… Usanacaklar kavgadan ve savaşlardan.
Bir gün mutlaka…